"Üstüne kuma gelmesi şart değil insanın bu acıyı tatması için." A. Kulin
Acıyı hissetmek için, o duyguyu tatmak için, onu yaşamak gerekmiyor bazı hallerde. Burnunuzun direğinin sızladığı, dimağınızın kuruduğu, gözyaşlarınızın akmak için mendili beklemediği, yüzünüzün üzüntü ve sinir karışımı bir hal ile gerildiği bir ana yakalanmışsanız eğer, siz zaten o acının içindesinizdir. Tarifi imkansız acılarla karşılaşmak için bir çok bahanemiz var, her birimizin.
Öyle kör bir geleneğin pençesinde kıvrananını görünce içimin acısı aktı, durmaksızın. Üstünü kapatmaya çalışmam, bendeki duyguyu daha da bir depreştirdi.
Ömrünün daha çocuk denecek yaşında, onüçünde gelin gittiği evin bütün yükünü omuzlamıştı Nagihan. Kayınvalide, kayınbaba, görümce ve kayınbiraderlerin yanında, haneye her sene bir fert daha katıyordu. Tam altı çocuk annesi ve henüz 28 yaşında gencecik bir anne idi. Kendinden en az onbeş yaş büyük, dul bir eşe varalı bir kaç sene olmamıştı ki, üzerine kuma geleceği söylentileri ayyuka çıkmıştı. Adet üzere adamın ikinci, üçüncü hatta dördüncüyü alma hakkı vardı nasıl olsa! Dinin hiç bir emrini ifa etmeyenlerin diline doladıkları “Şeriat izin veriyor“ fetvası cepteydi, ne hikmetse.
Yıllar önce bir annenin feryadını duymuş, ikinci eş olmayı aklına koyan kızıyla konuşmamı istemesini şaşkınlıkla dinlemiştim. Gururlu ve kibirli bir edayla: “Üzerime zaten kuma gelecek, niye birinci eş olayım ki?“ diyordu genç kız. Durumun vehameti bu kadar hazin ve derindi işte. Kızı ikna çabamın boşa gitmediğini görmek kadar sevindirici birşey olamazdı herhalde.
Kuma geleneği tam gaz devam ediyor. Türkiye’nin bir çok yerinde devam eden geleneğe teslimiyeti, tek çıkış yolu olarak gören kadınların sesini duydum yine Nagihan sayesinde. Ezik, çaresiz, gözyaşı denizinde boğulmak üzereydi neredeyse, konuştuğumda. ‘Güveneceğim, gidebiliceğim, çözüm olabilecek bir yolun yolcusu olmayı ne kadar isterdim‘ dedi hıçkırıklara boğularak. ‘Hiddetimden bütün elbiselerini bahçeye çıkarıp yaktım‘ dedi intikamını almanın keyfine varmış gibi yapıp. İçindekileri döküp, hiç konuşamamak kadar, söylenenlerin söylenemeyenlerle asla eşitlenemeyeceği kadar, burkulmuş, kırılmış ve dahası parçalanmış bir kalbin acısını bana da bulaştırdı bu akşam. Ne belgesel ne de filmdi gördüklerim, duyduklarım. Hayatın tam gerçeği ve benim biçare halimin içler acısı duruşuydu işte bu.
Ölümle eşdeğer görülen, diri diri gömülmenin ve üstünü örtmenin kıvamında bir hayatı tattıran hemcinslerimiz.
Kategorileştirmeye çalıştığımız gönülsüz evlilik yapmaktan tutun da, erkek çocuk sahibi olmayışa bağlanan türlü şeklini gördüğümüz “kuma geleneği“, sadece belirli bir bölgeyle sınırlı değil elbetteki.
Biliyorum ki, 5.439.782 kadının çocuk yaşta evlendiği, 2 milyon 1686 kadın için ise başlık parası verildiği, 186.782 kadının ise kumasının bulunduğu istatistiki rakamlar, yarana merhem olmamıştır Nagihan…
Buna karşı çıkmanın kolay olmadığını söyleyemiyorum bile sana. Dört yanını saracaklar çabucaktan. Ögütler ve nasihatlarda bulunacaklar iyiliğin için: “Sen ilk değilsin, şunun kızından daha mı iyisin, gidersen herşey onlar için güllük gülistanlık olur, bu malı onlara mı bırakacaksın?“ soruları zihninden hiç çıkmasın diye etrafında cirit atacaklar. Ailelerin arasının açılacağı, ölümlerin olacağı gerçeğini o kadar kanıksayacaksın ki, ‘müsebbib senmişsin‘ zannına kapılacaksın bir an. Gözyaşını içine akıtmayı daha bu akşamdan öğrenmişsindir, eminim. Elin mahkum olmaya başladı bile, yukarıdaki sözlerle. Boynunu bükerek kabulleneceksin sonra. Sana sorulmadan, fikrin alınmadan, yapılan bu nahoş durum gibi, yine aynı tarzda, gözyaşına bakılmadan, toplanan meclislerde alınan ‘aile kararları‘ sana bellettirilecek. Söz hakkın hiç olmadı, olmayacak.
Aynı evi paylaşman istenecek haliyle. Aynı evde eşini paylaşmanın dayanılmaz ağırlığını sana tattıracaklar. Yaşadığın hiç bir üzüntüyü kimse görmeyecek bundan sonra. Doğal afet süsü verilmeye çalışılacak bu duruma. Huzursuz ortamı yaratan sen olacaksın. Hep dışlanacak ve hep istenmemiş damgasını yiyeceksin. Gönlün hoş olsun diye, yeni geline alınan cici şeylerden belki sana da alınacak. Acıyıcı gözleri ise hep üzerinde hissedeceksin.
Sesin soluğun çıktığı anda suçlu sen olacaksın. Örgütlü bir suç olma ihtimali hiç düşünülmeyecek.
Daha kötülerini sana örneklerle aktaracaklar. Kızını kendine “berdel“ yapanı, üçe dörde kadar bu işi götüreni, ilk eşi çocuklarıyla başbaşa bırakanı hatırlatıp, haline şükretmene sebep olacaklar. Seni bilinçlendirme(!)nin bütün yollarını deneyecekler.
Bu işleri rayına koymak için devreye girenler, kendilerine hazırladıkları zeminin sağlamlığını bir kez daha kanıtlamış olarak, tam da evlerine huzurlu dönmenin telaşındayken, yakalanacaklar senin o suskun bakışlarına.
Hiç tanışmadığın kadar ayrımcılıkla tanışacaksın, ömrünün geri kalan deminde. Ne sen mutlu olacaksın ne de yeni gelen hemcinsin. Biliyor musun ki, ikinizin ‘ortak eşi‘ olanda dahi mutluluk emaresi ‘belki‘, o da ‘bazen‘ görülebilecek.
Bundan sonraki günlerde her gece ıslanacak yastığın sana arkadaş olacak Nagihan…