Bundan önceki yazımızda da dile getirdiğimiz üzere HAMAS açısından diyaloğun önünde herhangi bir engel olmadığından, çağrı Abbas’tan gelince hemen pratiğe dönük adımlar atılması kolaydı.
Nitekim öyle oldu ve Senegal Cumhurbaşkanı Abdullah Wade de görüşmelere ev sahipliği yapma teklifinde bulununca, bu ülkenin başkenti Dakar’da ilk heyetler görüşmesi gerçekleştirildi.
Dakar’daki heyetler görüşmesi 3 gün sürdü. Bu kadar sürmesinin sebebi Fetih heyetinin bazı şeyleri yine diyaloğun ön şartı olarak kabul ettirmeye çalışmasıydı. Bunlardan aşağıda söz edeceğiz. Sonuçta herhangi bir ön şart söz konusu olmaksızın bir ilke anlaşması imzalandı.
Dakar’daki anlaşma içerik yönünden San’a’daki ilke anlaşması gibiydi. Çünkü bu da uygulamaya dair ve taraflar için bağlayıcı bir şart içermiyor, sadece diyaloğun yürütülmesi konusunda ittifaka varılmasının beyanı anlamı taşıyordu. Fakat Dakar ittifakının San’a’da imzalanan anlaşmadan farkı, Fetih hareketinin lideri ve Özerk Yönetim Başkanı Mahmud Abbas tarafından da onaylanmasıydı. San’a’daki anlaşmanın ölü doğmasının sebebi Abbas’ın onayı alınmadan imzalandığı için onun tarafından kesin bir şekilde reddedilmesiydi.
Dakar Anlaşması’ndan sonra görüşmelerin üst düzeyde yürütülmesi kararlaştırıldı. Senegal Cumhurbaşkanı Wade de bunun için gereken bağlantıları kuracağını ve görüşmelere ev sahipliği yapmaya devam edeceğini bildirdi. Sonrasında Mısır da görüşmelere ev sahipliği yapabileceğini duyurdu.
HAMAS-Fetih diyaloğu işgalci Siyonist devleti ve onun arkasında duran ABD’yi memnun etmedi. Bu yüzden ABD Dışişleri Bakanı Bayan Rice devreye girerek, Abbas’tan diyalog konusunda kendisini bilgilendirmesini istedi. Onun böyle bir istekte bulunmasının amacı, gelişmelerden haberdar olmak değil, Abbas’ı sorguya çekmekti. Yani ona “Sen ne hakla bize sormadan ve bizden izin almadan böyle bir işe girişiyorsun?” sorusunu yöneltmek istiyordu. Bu durum da diyalog konusunda ümit verici adımlar atılabilmesi için Abbas’ın kendisini İsrail-ABD tahakkümünden kurtarmasının zorunlu olduğunu gösteriyor.
Fetih heyetinin Dakar’daki görüşmelerde yine bazı şeyleri diyaloğun ön şartı olarak kabul ettirmeye çalıştığını söylemiştik. Bunların başında da Ramallah’taki Selam Feyyad hükümetinin meşru hükümet sayılması ve Abbas’ın vermiş olduğu tüm kararların geçerli kabul edilmesi şartları geliyordu. HAMAS heyeti ise başlangıçta hiçbir tarafın ön şart ileri sürmemesini, bütün her şeyin masa başında, karşılıklı görüşmelerle sonuca bağlanmasını istiyordu.
Öte yandan Feyyad hükümeti halkın oylarıyla ve parlamentonun onayıyla değil, ABD’li General Keith Dayton’un siparişiyle kurulmuş bir hükümettir. Parlamentodan güvenoyu isteme cesareti bile gösterememiştir. Halkın iradesini temsil eden hükümetin yok sayılıp ABD’li generalin siparişiyle kurulmuş bir hükümetin meşru sayılması, halk iradesinin ayaklar altına alınması anlamına gelir. Masa başında yine parlamentonun onayına başvurularak yeni bir ittifak hükümeti oluşturulması konusunda anlaşmaya varılması söz konusu olabilir ki; HAMAS buna açık olduğunu her zaman ortaya koymuştur. Ama meşruiyeti olmayan bir dayatmanın hükümete onaylatılması, diyaloğun mantığına aykırıdır.
Abbas’ın kararlarının geçerliliği için de parlamento onayına ihtiyaç olduğu, parlamentonun onayından geçtikten sonra geçerli sayılabileceği Dakar görüşmelerinde dile getirildi.
Gündeme gelen bir konu da; başkanlık ve parlamento seçimlerinin birlikte yapılması. Başkanlık seçimlerinin zaten zamanı geldi. Parlamento seçimlerinin erkene alınmasına ise HAMAS’ın prensipte itirazı yok ve bir ittifakın sağlanması durumunda bunun mümkün olabileceğinin sinyallerini verdi. Ama bunun ön şart olarak ileri sürülmesine itiraz ediyor ve bu konunun da görüşmeler yoluyla sonuca bağlanmasını istiyor. Ayrıca işe seçimle başlanması da anlamsız. İhtilaflar giderilir, Filistin halkının çıkarları açısından sorun oluşturan engeller aşılırsa, seçimler yoluyla yeni bir Meclis oluşturulması konusu da gündeme alınıp değerlendirilebilir.
Bu arada Abbas yönetiminin pratikte birtakım müspet adımlar atması da gerekmektedir. Çünkü Batı Yaka bölgesinde işgal devleti ve ABD’nin talimatlarıyla çok sayıda direnişçi Abbas’ın güvenlik güçleri tarafından hapislere atılmış, birçok sivil toplum kuruluşu ve medya organı kapatılmış, fikir özgürlüğünün önünde büyük engeller oluşturulmuştur. Tutuklamalar hâlâ da devam etmektedir. Abbas yönetiminin bir iyi niyet gösterisi olarak bu havayı değiştirmesi, baskı uygulamalarına son vermesi gerekmektedir.
Vakit gazetesi