Günceli değerlendirmeden önce usûle dikkat çekerek sözlerine başlayan Alpay; alâmeti farikası adalet olması gereken Müslümanların, vakıaları ele alırken holigan tavırlardan uzak durması, sadece kendisi için değil herkes için adaleti talep etmesi ve bu doğrultuda doğrusu-yanlışı ile adil değerlendirmeler yapması gerektiğine vurgu yaptı.
Genel dış politikası dengeyi gözetmek olan Türkiye’nin, dış politikada, özellikle Ortadoğu Halk Ayaklanmalarının başlaması ile konum değiştirdiğini ve mazlum halkları savunma pozisyonuna geçtiğini belirten Alpay; bu değişimin Türkiye'nin ABD ve Avrupa Birliği ile ilişkilerini olumsuz etkilediğini dile getirdi. Kendisini barış hamisi, insan hakları savunucusu olarak lanse eden Avrupa'nın ikiyüzlü tavrının, Ortadoğu’daki despotik rejimlere karşı hak arayışına başlayan insanları görmezden gelmesi ile açığa çıktığını ifade eden Alpay; bu durumun en önemli nedeninin despotik de olsa müdahale edebilecekleri rejimlerin yerine İslâmi kimliği ile bilinen muhaliflerin geçecek olması korkusundan kaynaklandığına işaret etti.
Ak Parti döneminde yakınlığı ile bilinen Türkiye- Körfez ülkeleri özelde de Suudi Arabistan ilişkilerinin, Ortadoğu’daki direnişleri destekleyen ve rejimlerin katliamlarını kamuoyuna taşıyan Türkiye misyonuyla tersine döndüğünü belirten konuşmacı; yeni süreçte Türkiye'nin halklar tarafından destek görmesinin yanında yönetimler bazında ciddi görüş ayrılıkları yaşadığını dile getirdi.
28 Şubat sürecinde Türkiye’ye yüklenen Ilımlı İslam öncülüğünün siyasal atmosferin değişmesi ile çıkarları doğrultusunda kalıp değiştirebilen Suudi Arabistan'a yöneltildiğini ifade eden konuşmacı; Suudi rejimin kendisine muhalif olanları susturma yolunda geldiği noktayı Kaşıkçı cinayetinin çok net bir şekilde gözler önüne serdiğini dile getirdi. Suud rejiminin, Kaşıkçı infazının kamuoyunda geniş yankı bulacağını hesap edemediğini belirten konuşmacı; lakayıt tavırlarla geçiştirilmeye çalışılan cinayetin Türkiye’nin olayı aydınlatmak yönündeki sürekli çabaları ile Suud rejimi tarafından da kabul edilmek zorunda kaldığını ve bu vakıanın Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın meşruiyetinin sorgulanması açısından önem arz ettiğinin altını çizdi. Konuşmacı; Suudi Arabistan'ı Körfez’deki denge unsuru olarak gören ve silah satışlarının zarar görmesinden korkan ABD ve Avrupa’nın, Suudi rejimin ülkesinde alimlere ve Suud hanedanlarına karşı gerçekleştirdiği hukuksuz tutuklamalara müdahale etme gereği görmediğini, sözümona dünya genelindeki özgürlük taleplerinin ülke çıkarlarının başladığı yerde durduğunu ifade etti.
Kayıp ve Kazanımlar..
Konuşmacı; Türkiye'de siyasi, ekonomik alanda sıkıntılar yaşanmış olsa da özellikle mazlum halkların savunuculuğunu üstlenmesiyle ahlaki, toplumsal, güvenilirlik anlamında ciddi mesafeler kazandığını dile getirerek reel politikada kayıp olarak addedilen yalnızlașmanın Esed, Sisi gibi zalimlerin yanında olmaktan daha evlâ, şerefli ve insan onuruna yakışır bir konum olduğuna vurgu yaptı. Konuşmacı, süreç içerisinde Türkiye’nin her ne kadar yanlışları/eksikleri olsa da insan haklarını önemseyen bir politika yürüterek halklardan aldığı destek ile gelecek süreçlerde önemli kazanımlara gebe olabileceğini belirtti.
Ne Yapılmalı?
Türkiye'nin uluslararası düzeyde güvenilir, adaletli, huzurlu bir ülke olması adına öncelikle kendi içerisinde hukuku teminat altına alması gerektiğini belirten konuşmacı; gizli tanık ile gerçekleştirilen tutuklamaların, tam anlamıyla incelemesi tamamlanmadan kişilere FETÖ'cü damgasının vurulmasının hem içeride hem dışarıda hukukun güvenirliğini zedelendiğine dikkat çekti. Rahip Brunson örneğinin de gizli tanık ile gerçekleştirilen tutuklamalara ve yargılamalara olumsuz bir örnek teşkil ettiğini ifade eden konuşmacı; en üst perdeden casus, FETÖ'cü gibi tanımlamalar yapılan Brunson ile ilgili açık delil ortaya konulamayınca serbest bırakılmasının hukuki açıdan kötü bir imaj oluşturduğunu dile getirdi.
İç ve dış politikada adaleti önceleyen, dengeyi gözeten, fevri tavırlardan ziyade basiretli adımları içeren tavrın ilkeleștirilmesinin önemine dikkat çeken konuşmacı; dışarıda farklı ülkelerle ilişkilerin, içeride farklı partilerle-görüşlerle ilişkilerin bağımlılık noktasına gelmemesi gerektiğine vurgu yaparak konuşmasını sonlandırdı.
Program soruların cevaplandırılmasının ardından Yemen'e yardım ulaştırabilmek adına gün içerisinde kurulan kermese iştirak edilmesi ile sonlandırıldı.