Dış Politikada ‘Ahlaki Hassasiyet’ Geçilmesi Gereken Bir Takıntı mıdır?

Suriye’ye dair hemen her açıklaması yerli Şebbihaları sevince boğmaktan öteye geçmeyen Numan Kurtulmuş’un son olarak Hürriyet’e verdiği demeçte sarf ettiği sözler tepki topluyor.

HAKSÖZ-HABER

Numan Kurtulmuş’a bir tepki de Star gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren’den geldi.

Konuyla ilgili Star gazetesindeki yazısında Numan Kurtulmuş’u soru yoluyla eleştiren Ahmet Taşgetiren, Kurtulmuş’un çelişkisini şöyle ortaya koyuyor:

“Olayın Numan Bey boyutuna baktığımızda onun Ak Parti’ye 2012 Eylül’ünde katıldığını görüyoruz. O zamana kadar Has Parti’nin genel başkanlığını yürütmekteydi. Ve Has Parti’de iken, Ak Parti’nin dış politikada reel duyarlılıklarını, süper güçlerin Ortadoğu politikalarına boyun eğmek şeklinde niteliyordu.”

Ahmet Taşgetiren yazısını şu soruyla bitiriyor:

“Artık ‘dış politikada ahlaki hassasiyet’ gibi şeyleri konuşmamak mı gerekiyor?

Numan Bey’in şimdiki düşüncesi 2012 öncesinde seslendirilseydi, mesela dönemin Başbakanı olarak Tayyip Bey ne derdi?”

Ahmet Taşgetiren’in Star’daki köşesinde yayınlanan “Suriye Politikasının Neresi Yanlıştı?” başlıklı yazısının tamamı şöyle:

“Suriye politikası baştan yanlıştı.”

Söz Hürriyet gazetesinde böyle başlıklandırılmış.

Tamamı şöyle:

“Baştan beri Suriye politikasının büyük yanlışlarla dolu olduğuna inananlardanım. Şimdi bunları tamir ediyoruz, düzeltiyoruz.”

Sözün sahibi Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş.

Hürriyet’in Ankara bürosunu ziyaret etmiş, yeni Ankara Temsilcisi yapılan Hande Fırat’ı kutlamış. Bu arada da Ortadoğu’yu değerlendirmiş. Şunlar da Kurtulmuş’un “Büyük resim”e ilişkin sözleri:

“Büyük resim çok net; bir asır evvelki oyunun 2. perdesi oynanıyor. Bölge bir kere daha dizayn ediliyor, bölünmeye çalışılıyor. Burada da bu oyunu bozabilecek tek ülke Türkiye olarak görüldüğü için bu oyuna müdahale etmemesi isteniyor. Bunun Türkiye’nin yönetim yapısıyla falan hiçbir ilgisi yok. Bu, 2. Sykes-Picot, çok açık.”

Hürriyet gazetesinde Sayın Kurtulmuş’un sözlerinden “Suriye baştan yanlıştı” bölümünün başlıklandırılacağını tahmin etmek zor değil. Bu sözün Türkiye’de Kılıçdaroğlu’ndan başlamak üzere alıcıları vardır ve Hürriyet gazetesi de onlar arasındadır.

Hedef de bellidir: Ahmet Davutoğlu.

İnanılır ki, Ak Parti iktidarlarının bütün dış politika perspektifi önce Danışman, sonra Dışişleri Bakanı, sonra da Başbakan olarak Davutoğlu tarafından belirlenmiş, o perspektif de ağırlıklı olarak hayallerden örülmüş, bu sebeple de Suriye başta olmak üzere Ortadoğu bataklığına saplanılmıştır.

Bu tarz bir değerlendirme şu an bir bataktan söz ediliyorsa, Ak Parti’nin diğer üst kademe yöneticilerini ve MGK’nın asker üyelerini o bataktan sorumlu olmaktan kurtarma amacına yönelik olarak ifade edilebilir, ancak bir, inandırıcı olmaz, iki, o kadronun dış politika tayininde etkisinin hiç olmadığı gibi bir saklı anlam içerir, bu da hem ortak sorumluluk anlayışına aykırı olur, hem de derin bir zaaf anlamına gelir.  

Ahmet Davutoğlu’nun muhtemelen siyasi spekülasyonlara malzeme olmamak için medyaya çıkmaktan kaçındığı bir dönemde, bu tür medya vuruşlarını etik açıdan sorgulamak gerekiyor.

Olayın Numan Bey boyutuna baktığımızda onun Ak Parti’ye 2012 Eylül’ünde katıldığını görüyoruz. O zamana kadar Has Parti’nin genel başkanlığını yürütmekteydi. Ve Has Parti’de iken, Ak Parti’nin dış politikada reel duyarlılıklarını, süper güçlerin Ortadoğu politikalarına boyun eğmek şeklinde niteliyordu. Doğrusu Numan Bey’in Ak Parti’ye geldikten sonraki dış politika perspektifini daha net çerçevede öğrenme ihtiyacımız bulunuyor.

Bu aynı zamanda Suriye politikasının neresini yanlış bulduğunu da anlamamıza imkan verecektir.

Kuşkusuz zorlu bir dönemden geçiyoruz, Numan Bey de bunu, zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanı’nın da yaptığı gibi “Yeni bir Sykes-Picot uygulaması” olarak niteliyor. Bunun getirdiği alt - üst oluşlarla karşı karşıya kalınabilir. Zaman zaman ben de “sağlıklı kuvvet değerlendirmesi” gereğine işaret ediyorum. Ancak bir yazar olarak benim bile çok dikkatlice yaptığım eleştirel analizler, bam diye bir başbakan Yardımcısı tarafından “Suriye baştan yanlıştı” başlığı ile medyaya yansıyınca şaşırmamak mümkün olmuyor.

Soralım: Neresi yanlıştı?

Mesela ÖSO’nun desteklenmesi yanlış mıydı?

Ki Türkiye’nin Suriye politikasında en önemli kırılma noktası odur.

Eğer o yanlışsa, şu anda Türkiye o işin neresini düzeltmektedir?

Rusya’yı ihmal mi yanlıştı? Ki ana düzeltme o alanda yaşanıyor?

Suriye’de süreç henüz bitmiş de sayılmaz. Şu an yürütülen politikanın doğruluğu da test edilmiş değildir. Halen Suriye’deyiz. Sınır ötesi harekat yapıyoruz. Amerika ile nerdeyse boğuşuyoruz. Sevr nerede, Sykes – Picot nerede, büyük resim ürkütücü, kaygılarımız var.

Rusya, İran doğru politikalar mı uyguladılar?

Artık “dış politikada ahlaki hassasiyet” gibi şeyleri konuşmamak mı gerekiyor?

Numan Bey’in şimdiki düşüncesi 2012 öncesinde seslendirilseydi, mesela dönemin Başbakanı olarak Tayyip Bey ne derdi? 

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye