Diş kovuğu doldurmayan meseleler

Faruk Beşer, fıkhi tartışmalara indirgenen dinin hayattan nasıl soyutlandığını analiz ediyor.

Faruk Beşer / Yeni Şafak

Diş kovuğu doldurmayan meseleler

Daha önce yazdığım bir konuyu tekrar yazmaya elim varmaz. Onun için bu soruya yazı ile cevap vermekte geciktim. Otuz yıl önce yazdığım “Fetvalarla Çağdaş Hayat” kitabıma bakınca meselenin izahına aslında şu anda yapamayacağım kadar emek verdiğimi ve orada her yönünü yazdığımı gördüm. Ama mademki yine soruluyor öyleyse konuyu güncelleyerek ikinci kez yazayım dedim.

Mesele (haline getirilen konu) şu: Efendim, gusülde ağzın içinin yıkanması farzdır. Dişlerde kaplama ya da dolgu olursa kaplanan ya da doldurulan mekâna su ulaşmamış olur. Böyle olunca bunu yaptıran birisinin guslü yok hükmündedir. Guslü olmayınca abdesti de, o olmayınca namazı da olmaz. Bu kişi bir de eğer imamsa ona uyanların namazı da olmaz. O halde kişi kaplama ve dolgu yapmayacak, yaptıysa dişini çıkaracak ya da gusülde ve abdestte ağız içinin yıkanması şart değildir diyen başka bir mezhebi taklid edecek ve artık abdestini ve namazını hep o mezhebe göre alıp kılacak... Biz sırf bu ucube fetva için dolgulu dişlerini çıkartmak isteyenlere şahit olduk. Eğer dinî bir meseleyi ve de dinden soğutacak şekilde yanlış anlatmaya, dört başı mamur bir örnek bulun dense bundan daha alası bulunamaz. Neden? İzah edelim:

Din dediğimiz şey, nasların bize açıkça söyledikleri ya da işaret ettikleridir. Yahut naslara uygun olduğunda ittifak edilen anlamalardır. Bu anlamalarda/ictihadlarda ittifak olmazsa her hangi bir ictihadla amel edilebilir. Müctehidlerin böyle farklı ictihadları, dinin her zaman ve mekânda yaşanılabilir olduğunu göstermesi bakımından rahmettir.

Nasların abdest ve gusül konusunda bize söyledikleri bellidir. Gusülde “tertemiz yıkanmak”, abdestte üç azayı yıkamak, birine/ başa mesh etmek. Ağza buruna su vermek ise sadece Hanefilere göre gusülde farz, abdestte sünnettir. Diğerlerine göre her ikisine su vermek her ikisinde de sünnettir. Yani hiç yapılmamış olsa bile gusül ve abdest olur, tabii ki sünneti de hafife almamak gerekir. Ama dişlerin aralarına kadar yıkamanın gereğini kimse söylememiştir.

Farz edelim ki dişinizde çürük ve kovuk var, dolgu yaptırırsanız içine su gitmediği için abdestiniz olmaz diyorlar. Peki, o kovuktaki birikintiyi her abdestte ya da gusülde kürdanla çıkarabilecek misiniz? Çünkü o da suyun ulaşmasına manidir. Bu mümkün değilse, yine abdestiniz olmamış olmayacak mı? Yoksa dişinde ufak bir çürük gören dişini hemen çektirecek mi?

Burada şu tespitimizi bir kez daha kaydedelim: Bendeniz elli yıllık fıkıh öğrenciliğim boyunca sağlık söz konusu olduğunda, alternatifi yoksa fıkhın cevaz vermediği hiçbir çare ya da uygulama hatırlamıyorum. Çürüyen bir dişinize dolgu yaptırırsanız yirmi otuz sene, belki kırk elli sene sağlam dişiniz gibi kullanabilirsiniz. Gusülde Allah’ın bizden istediği tertemiz yıkanmamızdır. Diş dolgusu olan mı, yoksa dişlerinde doldurulmamış kovuklar bulunan mı ağzını daha temiz yıkayabilir? Kaldı ki, tedavi olmak da dinî bir emirdir. Dişin tedavisi onu çıkarmakla mı olur? Ayrıca Resûlüllah Efendimizin (sa) ifadeleriyle: “Bu din kolaydır, onu zorlaştıran mağlup olur/ yenilir, pes eder” (Buhari).

Dinin sağlığa ve tedaviye verdiği önemden dolayıdır ki elinizde kolunuzda küçük bir yara olsa ve doktor su değmesi halinde yaranın azacağını ya da iyileşmesinin gecikeceğini söylese, yaraya sarılan bez, hatta alçı, ihtiyaç halinde elinizde ya da kolunuzda ömür boyu kalsa, sadece yarayı değil sargının kapattığı yeri bile yıkamanız gerekmez. Sargının üzerinden mesh etmeniz temizliğinizi sağlar. Ayrıca o yarayı sardığınız zaman abdestsiz ya da gusülsüz olmanızın da bu meshle bir ilişkisi yoktur. Her halde yapabilirsiniz. Diş doldurmak da böyledir. Dolguyu abdestsiz, gusülsüz hatta kadının âdetli iken yaptırmış olması hiçbir şey değiştirmez. Ama gönlünüzün hoş olması için en iyisi bunu temiz zamanınızda yaptırın. Dişinizdeki dolgu sargı hükmüne geçer ve ömür boyu öylece abdest alırsınız.

Bunun aksini söylemek dini zorlaştırmaktır. Bunun için bir başka mezhebi taklid etmenin de bir anlamı yoktur. Çünkü Hanefiler gusülde ağza buruna su vermek farzdır diyorlar ama sargı hükmündeki dolgu ve kaplamanın gusle engel olduğunu söylemiyorlar ki, başka bir çare arayasınız. Farz edelim ki öyle olsun; yine bir mezhebi, hem de meselenin bütün bileşenleriyle taklid etmeye gerek olmaz. Hanefiler böyle diyor ama diğerleri böyle demiyor diye biliyor olmanız yeterli. Taklid için özel bir merasime ihtiyaç var mı?

Fıkıh kitaplarında eskiden tartışılan şey ise, erkeklerin dişlerini altın telle bağlamaları idi.

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı