Direnişin Sosyolojisi ve Gasıplar Çetesi

1 Nisan 1923’te Birinci Meclis’in bir kumpas sonucu feshiyle, yüz binlerce şehidin kanıyla elde ettiği kazanımları ellerinden alınarak devletten dışlananların sosyolojisi bugün paradigmayı yeniden kurmak istiyor.

Serdar Bülent Yılmaz / Star

15 Temmuz gecesi yaşanan FETÖ’cü kalkışma, Türkiye halkının kararlı ve sert tepkisiyle karşılaşınca çöküşle sonuçlandı. Darbeciler ve onları destekleyenler belli ki, toplumdan böyle bir direnç beklemiyordu. Tankları, uçakları, askerleri gören halk diğer darbelerde olduğu gibi evlerine çekilir ve sokağa çıkma yasağıyla sokakları teslim ederler diye düşünmüşlerdi.

Oysa Türkiye sosyolojisi son on beş yılda hızlı bir şekilde değişti. [Türkiye sosyolojisi ifadesiyle toplumun büyük çoğunluğunu kastediyorum ama kesinlikle tamamını değil.] Değişime etki eden faktörlerden en önemlisi, AK Parti iktidarıyla birlikte “öz vatanında parya” kılınmış halk için, devletin "imtiyazlılar cumhuriyeti" olmaktan çıkarak halkın devleti olmaya başlaması. Eski cumhuriyetin büyük gadrine uğramış bir halkın, derin bir kolektif refleksle darbeyi püskürtmesi bu kazanımla doğrudan ilişkilendirilmelidir. Bu bağlamda kazanımların korunması ve umut, direnişin temel motivasyonu olmuştur. 

Bir diğer faktör ise, son 15 yılda darbe planlarının, vesayetçilerin tehditlerinin ve e-muhtıraların karşısında iktidarın dik duruşu, karşı koyuşudur. Sivil toplum örgütlerinin de desteğiyle kolektif bir direniş oluştu. Bu süreç son derece öğretici oldu. Bugüne kadar sokakla pek fazla bağı olmayan muhafazakâr/dindar kitle sokakla tanışmaya başladı. Sokağın gücünü keşfetti. AK Parti ve Erdoğan, 367 kumpası dâhil vesayetçilere karşı savaşımını hep kitlesini dinamize ederek ve sokağa indirerek kazandı. Bu AK Parti kitlesi için bir “siyasi sünnet”e dönüştü.

Yazının Devamı>>>

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!