Direnişin Kapısı Gazze

Ahmet Varol

Mısır güvenlik güçlerinin 5 Ocak Salı akşamı gerçekleştirdiği vahşi saldırıya iyilik yolcularının kararlılıkla karşı durması üzerine yapılan anlaşmada Mısırlı yetkililer konvoyun sabahın erken saatlerinden itibaren limandan harekete geçmesine izin verecekleri taahhüdünde bulunmuşlardı.

Kabul ettikleri hiçbir anlaşmaya ve verdikleri hiçbir söze bağlı kalmayan Mısır rejimi adamlarının bu taahhütlerine de güvenilmiyordu. Ama yine de 6 Ocak Çarşamba sabahı Ariş limanında bir hareket beklentisi vardı ve yol hazırlıkları başlamıştı. Çağdaş Firavun rejiminin adamları ise kasıtlı olarak hareket saatini geciktirdiler.

Geciktirmenin amacı Gazze tarafında görkemli bir karşılama töreninin gerçekleştirilmesine engel olmaktı. Gazzeliler kafilenin gündüz ulaşacağı beklentisiyle Rafah sınır kapısına toplanarak büyük bir kalabalık oluşturmuştu. Sınırın Mısır tarafına yığılan askerler ise, konuklarını kapıda karşılamak için toplanan Filistinlilere de saldırmış ve üstelik onlara karşı silah kullanmışlardı. Bu saldırıda konuklarını karşılamaya gelen Gazzelilerden 35 kişi yaralandı. Yaralananlar arasında yer alan 17 yaşlarında bir gencin de belden aşağı kısmının felç olduğu bildirildi.

Oysa Rafah sınır kapısında gerçekleştirilecek görkemli karşılama töreninden dolayı Mısır’ın kaybedeceği bir şey yoktu. Böyle bir törenden rahatsız olan sadece işgal devletiydi. Mısır’ın gerek konukların girişini kasten geciktirerek gerekse karşılamaya gelenlere silahlı saldırıda bulunarak böyle bir töreni engellemeye çalışması da tamamen Siyonist işgal devletinin menfaati ve hesapları içindi. İyilik kafilesine sürekli engel çıkarması ve hatta saldırı gerçekleştirmesi de tamamen işgal devletinin yararınaydı. Böyle bir ülkenin bağımsız olduğunu ve yönetiminin kendi özgür iradesiyle karar verdiğini söylemek mümkün müdür? Çağdaş Firavun rejimiyle eski Firavun rejimleri arasındaki tek fark da işte budur. Öncekiler başkalarını köleleştirerek zulmediyorlardı. Şimdikiler ise başkalarının kölesi olarak zulmediyorlar.

Mısır’ın kasıtlı geciktirmeleri ve işlemleri yavaş yürütmesi sebebiyle gecenin geç saatlerinde ancak Ariş limanından çıkabildik. Rafah sınır kapısında pasaportların görülmesi dışında herhangi bir işlem yapılmadığı ve hızlı bir şekilde geçiş sağlandığı halde sınırın Filistin tarafına geçtiğimizde vakit gece yarısını geçmişti. Dolayısıyla karşılamaya gelen kalabalık dağılmıştı. Buna rağmen yine de gecenin o saatinde azımsanamayacak bir katılımcı mevcuttu. Orada bulunanların çoğu gelen misafirleri görünce, yalnız olmadıklarını, arkalarında kendilerine arka çıkan kardeşlerinin bulunduğunu müşahede etmekten dolayı sevinç gözyaşları döküyorlardı.

Gazze’de yine Mısır’ın baskıları sebebiyle kısa bir süre kalabildik. Ama bu kısa sürede epey bir programa katılma, birçok yeri gezme ve muhtelif şahıslarla bir araya gelip görüşme fırsatı elde ettik. Özellikle işgal devletinin geçen yıl gerçekleştirdiği korkunç saldırıda yıkılan yerleri gezip vahşetin belgelerini gözlerimizle gördük. İsimlerini duyduğumuz pek çok şehidin kabrinin bulunduğu şehitler mezarlığını ziyaret ederek selam verdik. Fakat bu gezi ve görüşmelerimizle ilgili tespit ve müşahedelerimi inşallah ayrıca ilginize sunmaya çalışacağım. Burada sadece genel bir değerlendirme yapmakla yetinmek istiyorum.

Gazze küçük bir yer. Bir tarafa baktığınızda işgal güçlerinin bulunduğu noktaları diğer tarafa baktığınızda denizi görüyorsunuz. Yani halk her iki taraftan da gelebilecek tehlikeye bu kadar yakın yaşıyor. Başbakan Tayyib Erdoğan’ın son basın toplantısında da dile getirdiği üzere işgalcinin üzerinize saldırı düzenlemesi için sizden bir hareketlilik olması gerekmiyor. Her an önünüze bir havan topu mermisi veya evinizin çatısına bir roket düşmesi ihtimali var. Fakat o insanlar bu şartlarda korkuyu yenmişler. İşgal tehdidine rağmen oraların bekçiliğini yapma mücadelesi veriyorlar.

O insanlar bu mücadeleyi sadece kendileri için değil ümmet için, İslâm âlemi için, bütün bir İslâm coğrafyası için yürütüyorlar. Çünkü Gazze Siyonist yayılmacılığın durdurulduğu noktadır. O insanlar bunu başarabilmek için büyük bedel ödüyorlar. Gazze ahalisi bu bedeli ödemeseydi işgalci Siyonistlerin Kahire kapılarına dayanması hiç de zor olmayacaktı. Tıpkı 1967 Haziran Savaşı’nda dayandığı gibi. Mısır’ın bu sebeple Gazze direnişçilerine minnet duyması ve her bakımdan yardımcı olması gerekirken kendilerine insanî yardım ulaşmasını engellemek için önlerine çelik duvar örüyor. Peki, bunu yapan Firavun rejimi sadece Gazze halkına mı yoksa aynı zamanda Mısır halkına ve hatta tüm İslâm ümmetine mi ihanet ediyor?

VAKİT