Direnişçilerin İdlib’i Alması Ne Anlatıyor?

İdlib'in direnişçilerin kontrolüne girmesi sadece rejimi değil, PKK-PYD'yi de derinden etkiler çünkü Afrin'deki PYD güçlerine rejim tarafından yapılan silah sevkiyatı Halep ve İdlib'deki hava üslerinden, helikopterler vasıtası ile yapılıyordu.

Muahaliflerin İdlib'i Alması Ne Anlatıyor?

Resül Serdar Ateş/ Yeni Şafak

Suriye'de muhaliflerin 2013 Nisan'ından bu yana yaşadıkları geri çekilmenin en önemli nedeni olarak aralarında bir birlik oluşturamamış olmaları gösteriliyordu. Muhalifler, uzun süreden beri ilk defa aralarındaki her türlü anlaşmazlığı bir kenara bırakıp sahip oldukları imkânları seferber ederek ortak ve kararlı bir şekilde bir hedefe yüklendiler ve aldılar. Bu başarı, onlara çok şey öğretmiş bir ders oldu. Bundan çıkardıkları dersi başka yerlerde de tekrarlayabilirler. Çünkü İdlib'in alınması onlara ortak ve kararlı hareket ettiklerinde rejimi kanatabildiklerini gösterdi. Muhaliflerin 2013 Nisan ayındaki Kusayr yenilgisinden sonraki geri çekilme ve savunma pozisyonu değişebilir. Muhalifler o tarihten bu yana ilk defa bu çapta bir kazanım elde ettiler.

İdlib'in alınması PKK'nın Suriye kolu PYD'nin ilan ettiği Afrin kantonu ile rejimin hâkim olduğu bölge arasındaki bağlantı hattının da kopmasını beraberinde getirdi. Bu açıdan, İdlib'in muhaliflerin kontrolüne girmesi sadece rejimi değil, PKK-PYD'yi de derinden etkiler çünkü Afrin'deki PYD güçlerine rejim tarafından yapılan silah sevkiyatı Halep ve İdlib'deki hava üslerinden, helikopterler vasıtası ile yapılıyordu. Rejim kuzeyde Halep'ten sonraki en kalabalık ve stratejik ikinci kenti kaybederken PYD, Kobani'den sonra ikinci kez Suriye'nin kuzeyinde ilan ettiği kantonların her an buharlaşabileceğini görüyordur artık. Kantonların güvenliği Türkiye'nin irade ve onayı olmadan sağlanamaz.

İdlib'in alınmasıyla PKK-PYD Türkiye ile anlaşmadığı sürece bu kantonlarda “öz yönetim” ütopyasının hayata geçirilebilirliğinin imkânsızlığının daha net farkına varacaktır. Çünkü bu son gelişme ile Afrin kantonu bir taraftan Türkiye ile komşu iken diğer üç yönden aralarında Türkiye'nin de yakın durduğu bazı muhalif grupların da içinde oldukları bir muhalif koalisyonla çevrilmiş oldu. Rejimin buraya artık havadan silah taşıması eskiye oranla oldukça zor. Bu yeni durum çözüm sürecinde Türkiye'nin elini kolaylaştıran bir koz olabilir.

Aynı senaryonun İdlib'de tekrarlanma riski!

Öte yandan İdlib'in alınması, rejimi Lazkiye hattı boyunca savunmaya itecektir çünkü muhalifler İdlib'i alarak Türkiye sınırından başlayarak Akdeniz hattı boyunca Lazkiye üzerindeki askeri tehditlerini ve manevra kabiliyetlerini coğrafi olarak arttırmış oldular. Fakat rejim, İdlib'den çıkan birliklerinin bir kısmını Lazkiye'nin savunmasına aktaracak, bir kısmını ise Halep'e takviye olarak sevk edecektir. Bu durum, Halep'te zaten zor durumda olan muhalifler üzerindeki baskıyı arttırabilir.
Muhalifler, İdlib'in rejim tarafından kuşatılmasını önlemek zorundalar. Çünkü Humus tecrübesi gösterdi ki bir şehri tamamen almak iyi hesaplanmadığı zaman avantajdan çok dezavantaja dönüşebiliyor. Humus, muhalifler tarafından alındıktan sonra rejim bu kenti kuşattı ve iki yıllık kuşatma şehrin içine hapsolmuş muhaliflere pahalıya mal oldu. Kuşatılmış bir şehir, beslemek zorunda oldukları binlerce insan, şehre dışarıdan yapılan top atışları ve havdan yapılan aralıksız bombardıman bitirici bir tuzağa dönüşebiliyor. Nihayetinde rejim Humus'tan halkın tahliye edilmesini iki yıllık bir aradan sonra kabul ettiğinde Humus, adı var kendi yok bir şehre dönüşmüştü. Aynı senaryonun İdlib'de tekrarlanma tehlikesi göz ardı edilmemeli.

Rejim, İdlib'de ne yapar?

Muhaliflerin İdlib'e yüklenip almalarının zamanlaması da oldukça iyi hesaplanmış gibi görünüyor. İran Yemen'e yoğunlaşmış ve enerjisinin büyük kısmını buraya ayırmışken, Suriye'nin kuzeyinde büyük bir darbe yedi. İran, kendisiyle ilgili kurulmuş olan “güç” mitinin yıkılmaması için rejim ve Hizbullah üzerinden sert bir karşılık vermeye hazırlanıyordur. Karşılık olarak Halep'e yüklenip muhalifleri tamamen kuşatma altına almaya çalışabilirler. İdlib'i kuşatmaktansa Halep'i kuşatmaya çalışmak İran ve desteklediği güçler açısından daha tercih edilebilir görünüyor çünkü İdlib kent merkezi ile rejimin bağlantısı Lazkiye üzerindeki dar bir hattan sağlanıyordu ki bu hat İdlib'in alınmasıyla koptu. Ama rejimin Halep ile kara bağlantısı Şam-Humus-Hama-Halep hattı üzerinden, güneyden kuzeye geniş bir alanla sağlanıyor ki bu, Halep'e asker ve silah sevkiyatını kara yolu üzerinden de kolayca sağlama imkânı veriyor rejime.

Son olarak, rejim İdlib'i kuşatsın veya kuşatamasın, her halükarda kenti yoğun ve uzun sureli bir hava bombardımanına tabi tutup cezalandırma yoluna gidecektir. Bu, rejimin daha önce Humus ve Doğu Guta'da tekrarlanmış bir stratejisi. Rejim böylece İdlib'i muhalifler açısından yönetilmesi zor, imkânları oldukça kısıtlı, yaşanılması dayanılmaz, işlevsiz, güvensiz bir şehir, zehirli bir hediye haline getirmeye çalışacaktır. Bu nedenle de muhaliflerin hava saldırılarına karşı savunma kapasitelerini, en azından korunma kapasitelerini arttırmaları gerekiyor. Bunu da kendi imkânlarıyla yapmak zorundalar, çünkü uluslararası camia muhaliflere hava saldırılarına karşı savunma kapasitesini arttırıcı imkânlar sağlama konusunda bugüne kadar olduğu gibi yakin gelecekte de olumsuz durmaya devam edecek.

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?