Direniş Diriliştir

MUSTAFA SİEL

Cihadın İki Boyutu, Direniş Ve Saldırı

Allah'ın dinini hakkını vererek yaşama ve yaşatma çabası diye de tanımlayabileceğimiz cihadın iki boyutu var. Birinci boyut, Allah'ın dinini yaşama ve yaşatma çabamıza karşı bir saldırı varsa, hemen ve her halükarda, en hikmetli şekilde, ama mutlaka direnmek.

Mesela 31.Lokman Suresi 13'ten 15'e kadar olan ayetlerde açıklandığı üzere, ana babanın çocuklarını şirke zorlamaları (cehd - saldırı) halinde, onlarla güzel geçinmeye devam edilmekle beraber, bu konuda asla itaat edilmemesi gerektiğinin bildirilmiş olması, cihadın direnişin boyutuna bir misaldir.

Direniş çok geniş alanlarda ve araçlarla gerçekleştirilebiir. Maddi, manevi, sosyal ve siyasal, dua ve slogan, söz ve tavır, vs. direnişin pek çok aracı ve alanı vardır.

İkinci boyut, Allah'ın dinini yaşama ve yaşatma çabamıza karşı bir saldırı varsa, zaruri hale gelmesi ve şartların uygun olması halinde saldırmak. Zaruri olduğu halde şartlar uygun değilse, direnişe geçerek, aynı zamanda kendi açımızdan şartları uygun hale getirmenin çabası içinde olmak ve uygun şartların oluşması halinde saldırmak.

Mesela 8.Enfal Suresi 60 ve 61 ayetlerde, direniş ve saldırı için her daim hazır olmak ve hazırlık yapmak gerektiği, ancak düşman barış isterse barış yapılması gerektiği bildirilmektedir.

Direniş Asıl, Saldırı Arızidir

Cihadın saldırı boyutu zaruri olduğunda ve şartlar uygunsa söz konusu iken, savunma - direniş her halükarda söz konusudur. Saldırının inisiyatifi bizde iken, direnişin inisiyatifi saldıran taraftadır.

Saldırı zaruri hale gelmişse, inisiyatif kullanarak, uygun zaman ve zemini kollarız. Bir saldırı söz konusu olduğunda ise, hemen ve mutlaka en uygun ve hikmetli bir şekilde direnişe geçmek zorundayız.

Direniş ve Saldırı İç İçedir

Şu hususu daha da netleştirmek gerekmektedir. Genelde sanıldığı gibi cihad demek sadece saldırı demek değildir. Şartlar çerçevesinde hikmetli bir şekilde direniş ve saldırıdır cihad. Hatta saldırı arızi, direniş devamlı olduğuna göre, cihad direniştir demek belki daha doğru olacaktır.

Mekke dönemi cihadı tümden bir direniştir. Medine'de seriyyeler saldırı,  Hendek direniştir. Ardından Mekke'nin fethi, Huneyn saldırıdır. Mute direniş için saldırıdır.

Yani cihadın saldırı ve direniş boyutları zemin ve zamana göre iç içedir. Bazen devamlı direniş, bazen saldırı ve direniş iç içe, bazen devamlı saldırı. Daha ince düşünürsek, her direniş bir saldırı, her saldırı da bir direniştir aynı zamanda.

Direniş Kesintisiz Ve Daimidir

Hayat devam ettiği ve dünya döndüğü sürece direniş bir an bile ara vermez ve bitmez. Bazen kafirlere karşı olur, bazen Müslümanların iktidarını çalmış zalim sultanlara karşı, bazen İslam'a ve Müslümanlara ihanet eden İslami! gruplara karşı.

Peygamberimiz ve ashabı sadece saldırı zaruri olduğunda, saldırı için kendi şartlarını olgunlaştırmaya çalışmış, kendi şartları ve çevre şartlarının olgunlaşmasın ardından, saldırı zaruret devam ediyorsa saldırıya geçmişlerdir. Lakin vahyin ilk gününden itibaren kesintisiz ve devamlı direnmişlerdir.

Direniş Yoksa Hiç Bir Şey Yoktur

Direniş yoksa dirilik yoktur, hayat yoktur, hiçbir şey yoktur. Bu nedenle direniş demek diriliğini devam ettirmek, eğer diri değilsek yeniden dirilmek demektir. Direniş bilinç ve azmini kaybedenler, canlı ölülerdir ancak. Ne zamanki direnişe geçerler, o zaman dirilebilirler.

Direniş izzettir, onurdur. Devasa imkanlara sahip olupta direnmeyenler, imkansızlıklar içinde iken direnenlerin yanında küçük kalırlar. İzzet ve onur devasa imkanlara sahip olmakta değil, hak için direnebilmektedir.

Direniş sabırdır. 2.Bakara Suresi 153. ayette, sabır ve namazla Allah'tan destek istememiz gerektiği, Allah'ın sabredenlerle beraber olduğu bildirilmektedir. Direnmeyip teslim olan neye sabredecek, ne için destek isteyecek ki? Ancak direnenler sabretmek zorundadırlar. Direnmediği halde sabrettiğini iddia edenler kendilerini kandırırlar ancak, bir de çocukları.

Direniş direnç kazandırır

Serada yetişen bitkiler çok gür ve parlak, canlı renklere sahiptirler. Lakin tadı tuzu olmayan, en ufak bir iklim değişikliğinde hemen pörsüyen bir yapıda ve yiyenler için sağlıksızdırlar.

Bahçe ve tarlada yetişen bitkiler her türlü iklim koşuluna direnerek yetişirler. Görünüşleri belki çok gösterişli değildir ama, her türlü iklim şartına karşı çok dirençlidirler ve yiyenler için sağlıklıdırlar.

Ancak direnenler direnç kazanırlar hayatta ortaya çıkan her türlü imtihan şartına karşı. Direnmediği halde, sera misali mekanlarda bol bol atıp tutan, konuşup yazarak ahkam kesenlerin cilalı söz ve görünüşleri, değil bir fırtına yada kasırga, karşılaştıkları ilk yağmurda akıp kaybolur.

Direniş  Zulme Ve Haksızlığa Asla Rıza Göstermemektir

Zulme ve haksızlığa rıza gösterenler, boyun eğenler, direnişçi olamazlar. Direniş bu açıdan çeşitli boyutlarda tezahür eder. En olumsuz şartlarda kalbi buğz ve tavırla hoşnutsuzluğunu ortaya koyarak direnmelidir bir Müslüman. Gücü yetiyorsa sözleri ile ve elleri ile direnmelidir her türlü zulme ve haksızlığa karşı.

Sözle ve elle direnişe gücü yetmiyorsa, kalbi buğzu ve bunu tavırlarına yansıtmaktan asla vaz geçmemelidir. Bu direnç ve direniş onu diri tuttuğu gibi, saldırgana etki de edebilir. Etki etmese bile, en azından kendi açısından safını ortaya koymuş olur. Direnç ve direniş azmini kaybetmeden, söz ve elle direneceği zamana doğru akar hayat içinde, erimeden ve bükülmeden. Gün gelir şartlar oluşursa, o zaman söz ve elle de direnir zulme ve haksızlığa karşı.

Söz ve elle direnemiyorum diye kalbi buğzu ve tavrı da terk edenler, zamanla zalimlere meyleder ve mankurtlaşırlar. Sözümüz ve elimizle direnemiyorsak, en azından kalbi buğz ve tavır bazında kesintisiz ve devamlı direnmeliyiz ki, son nefese kadar hak çizgi üzere kalabilelim.

Tecavüze Uğramak Değil, Direnmemek Alçalmaktır

Tecavüze uğramak değildir kişiyi alçaltan, tecavüzde bulunmak, tecavüzcüye çanak tutmak, tecavüzcüyü lanetlememek, tecavüze razı olmaktır alçaklık. Can ve mal korkusuyla tecavüze razı olmaktır gerçek alçalış, zorla tecavüze uğramak değil. Tecavüz kaçınılmazsa zevk almak gerek diyenler, tecavüzcüden daha alçaktırlar.

Yerel ve küresel kirli güç odaklarıyla iş tutan iyi - uslu çocuklar anlayamaz direnişin izzet ve onurunu. 2.Bakara Suresi 154'ten 157'ye kadar olan ayetlerde değinildiği üzere, direnirken başımıza gelenler, sıkıntı ve zararlar kayıp değildir, bilakis kazançtır. Dünyada izzet ve onur, ahirette sonsuz cennet nimetlerine vesile olur.

Direnmeyipte sıkıntı ve zararlardan kaçtıklarını sananlar, sadece alçalmakla kalmaz, dünya da ve ahirette çok daha büyük sıkıntı ve zararlara uğrarlar mutlaka.

Direniş Tarihe Seyirci Değil, Şahit Olmaktır

Tarih yazılırken, tarihe şahit olmaktır direniş. Direnmeyenler, tarihin yazılışına seyirci olabilirler sadece. Direnerek tarihin yazılışına şahit olanlar, bu şahitlikleriyle, o günlerde olmasa bile, ilerisi için tarihin seyrini değiştirmesine vesile olurlar.

Hz.Hüseyin'in direnişi ve en yakınlarıyla beraber şehadeti tercihi en güzel misallerdendir bu gerçeğin. Yakın tarihimizde en canlı misal, Seyyid Kutub direnişi ve asılarak şehadeti tercih eden Seyyid Kutub'tur. Bu gün onun bu şahitliğidir, küresel bazda tüm İslamcılara en büyük moral ve motivasyon sağlayan unsurlardan birisi.

Abdulkadir Molla'da Seyyid Kutub gibi direnişi, asılarak şehadeti seçti. Bu saydıklarımız ve başka pek çok şehitler ölümü tercih ederek dirildiler ve dirilttiler ümmeti.

Mursi ve ihvanın direnişi, Suriye'de Müslümanların direnişi izzetimiz, onurumuzdur. Onlar kayıpta değil kazançtadırlar. Asıl kayıpta olan tüm bu direnişleri komploya alet olmak diye niteleyen, kapalı mekanlarda ahkam keserek küçümseyip hafife alanlardır.

Neye ve Kime Karşı Direniş

Öncelikle 79.Naziat Suresi 40 ve 41. Ayetlerinde açıklandığı gibi, Allah ve ahiret korkusuyla nefsimizin hevasının bizi her türlü yanlışa ve kötülüğe sürükleme dürtülerine karşıdır direniş her şeyden önce. Nefsinin hevasına karşı direnemeyenler neye karşı direnebilirler ki?

Şeytan ve dostlarına, tağutlara ve zalimlere, isyankarlara ve asilere, müşriklere ve kafirlere, şirke ve inkara karşıdır direniş. Kötülüklere, zulme, isyana, fuhşa, çirkinliklere, haksızlıklara; yani kitabın, aklın ve sağduyunun kabullenmediği münker ve fasid olan ne varsa, ona karşıdır direniş.

Hülasa, hakka aykırı olan, hakka aykırı olan her şeye ve her kese karşıdır direniş.