Başbakanlık ile Genelkurmay karargâhı arasındaki ince savaşı bilmem izliyor musunuz?
Başbakanlık ile Genelkurmay karargâhı arasındaki ince savaşı bilmem izliyor musunuz?
Her şey, Ergenekon savcılarına gönderildiği iddiasıyla gazetelerde yayımlanan ikinci ihbar mektubuyla başladı. Mektubun ekinde bir Genelkurmay andıcı vardı ve bu andıçta bazı internet sitelerinin izlendiği, bazı internet sitelerinin ise bizzat Genelkurmay tarafından kurulup işletildiği söyleniyordu.
Bu yayından birkaç gün sonra, geçen hafta cuma günü Genelkurmay karargâhında yapılan basını bilgilendirme toplantısında bu andıcın sahte belge olmadığı açıklandı. Genelkurmay, ‘Biz internetle ilgili bu çalışmayı hükümetin direktifi üzerine yaptık‘ dedi.
Cumartesi günü Başbakanlık çevrelerinden gazetecilere bazı bilgiler gelmeye başladı. Buna göre Başbakanlık, Genelkurmay’a ‘Bize şu direktifi gönderin’ demişti. Aynı günün akşam saatlerinde Genelkurmay, söz konusu hükümet direktifinin 2000 yılında kendilerine verildiğini açıkladı.
Dünkü bazı gazetelerde Başbakanlığın kendi evrak arşivini taradığı ve 2000 yılında bile verilmiş olsa böyle bir direktife rastlanmadığına dair haberler vardı. Bunun yanı sıra 2000 yılının Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Şağar da, söz konusu direktifi hatırlamadığını söylemişti.
Yine dün Başbakanlık çevrelerinden sızan haberlere göre Başbakanlık söz konusu internet izlemesine ve internette yalan haber/propaganda yayan sitelerin kurulmasına temel oluşturduğu söylenen ve geçmişi 28 Şubat kararlarına kadar uzanan bazı genelgelerin iptali için çalışmaya başlamıştı.
***
Bakın, bu haberin ve alttan alta devam eden kavganın çok büyük bir önemi var. Bütün mesele, bir devletin, kendi vatandaşlarına karşı propaganda ve dezenformasyon yapıp yapamayacağı meselesi.
Bizim devletimiz yaptı böyle şeyleri, belki bugün bile yapmaya devam ediyor.
Burada bir ayrım yapmamız lazım: Bu sefer bir Ergenekon çetesinden veya ordu içindeki bir cuntadan söz etmiyoruz. Hatta bu sefer sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’nden de söz etmiyoruz. Bu sefer devletten söz ediyoruz. Hükümet direktif veriyor, asker veya başka bir kurum (mesela İçişleri Bakanlığı’na ne gibi direktifler verildi aynı dönemde) bunu yerine getiriyor, Türk halkına yalan söyleniyor, halka karşı psikolojik operasyon yapılıyor.
Bu devlet bunu hep yapıyor. Bu sefer birkaç iyi adam ortaya çıktı ve direktifleri iptal ediyor diye kendimizi güvencede hissedemeyiz. Bu devletin bir daha hiçbir zaman kendi halkına karşı böyle şeyler yapamamasının hukuki güvencesine ihtiyacımız var.
Bu devlet geçmişte kurduğu ‘Azınlıklar Tali Komisyonu’ eliyle bu ülkede yaşayan azınlıklara hayatı zehir etti. O komisyon devlet sisteminin ta kendisiydi, bazı kötü kalpli insanlardan oluşmuyordu.
Şimdi komisyonun adı değişti belki ama korkarım aynı işlevi görmeye devam ediyor, hâlâ insanlara hayatı zehir edecek kararlar alıyor.
Genelkurmay’ın bu belgesiyle halka karşı yapılan onca işten sadece bir tanesini görmüş olduk.
Demokratım diyen hükümet bütün bunların tam bir listesini çıkarır ve geçmişte yapılanlardan ötürü özür dilerdi.
Şimdi direktifi iptal etmek yetmez. Çünkü bugün iptal edilen direktif yarın yeniden verilebilir.
Hukuki güvence istiyoruz.
RADİKAL