Dipten gelen dalga: Hizbullah

Kurtuluş Tayiz

Mustazaf-Der’in öncülüğünde “Peygamber Sevdalıları Platformu”nun Van, Batman, Diyarbakır, Adana, Mersin ve İzmir’den sonra önceki gün İstanbul Kazlıçeşme’de 50 binin üzerinde insanın katılımıyla gerçekleştirdiği mitingi izlerken, içimden “dipten gelen büyük bir dalga” diye geçirdim. Merkez medyanın eskiden hiç görmediği, şimdilerde ise bakıp da görmezden geldiği bu mitingler, dipten gelen büyük bir toplumsal hareketliliği yansıtıyor. Mustazaf-Der, son bir ayda Kutlu Doğum Etkinlikleri kapsamında köy, kasaba, ilçe ve illerde toplam 130 ayrı toplantı gerçekleştirmiş. En büyük mitingi Diyarbakır’da düzenlediler. Ki bu miting, kentin tarihindeki en büyük mitinglerden biri olma özelliğini de kazandı. İstanbul mitingi ise bir ilk. Devlet daha önceki seneler İstanbul için yapılan başvuruları hep geri çevirmiş. Bu yıl ise 29’u için yapılan başvuruya, 1 Mayıs nedeniyle gecikmeli olarak izin çıkmış. Buna rağmen 50 binin üzerinde kişinin Kazlıçeşme alanında toplanabilmesi önemli bir başarı.

Mustazaf-Der, Güneydoğu’da, Hizbullah’ın devamı olarak görülüyor. Kendileri bunu aslında pek reddetmiyor ancak yasal sakıncalar nedeniyle Hizbullah ile birlikte anılmak da istemiyorlar. Mustazaf-Der’in Diyarbakır’daki şubesinin başında olan isim Avukat Hüseyin Yılmaz, Hizbullah davalarından yargılanan pek çok ismin dernek çalışmalarına katıldığını doğruluyor. Ancak tamamen yasal sınırlar içinde hizmet faaliyeti yürüten bir kuruluş olduklarının altını çiziyor.

Mustazaf-Der ve Hizbullah’a ilişkin kamuoyunda merak edilenleri bu konuda en yetkin isme, Avukat Yılmaz’a sordum. Yılmaz’ın açıklamalarının önemli olduğunu düşünüyorum. Sohbetimizi özet halinde aktarıyorum:

“Peygamber Sevdalıları Platformu, her sene bu tür etkinlikleri düzenliyor. Bu yıl da Doğu ve Güneydoğu’da 100’den fazla ayrı noktada benzer toplantılar yaptık. Siyasi amaçlar gütmüyoruz, amacımız peygamber sevgisini paylaşmak ve yaymaktır. Siyasi sloganlara, bayrak ve renklerin ön plana çıkmasına izin vermiyoruz. Hiçbir partiye angaje değiliz. Ama her siyasi düşünceden, topluluktan insanlar aramızda vardı. Kadınların gösterdiği ilgi de dikkate değer düzeyde. Bu mitinglerin organize edilmesine çok sayıda dernek katıldı.

Geçen yıllara göre bu sene Kutlu Doğum mitinglerine çok büyük bir ilgi ve katılım gözledik. Diyarbakır, bunun en büyük örneği oldu. Bugüne kadar hiçbir parti, cemaat veya şehirdeki etkili grup bu kadar halkın teveccühüne mazhar olmadı.

Böyle büyük mitinglerden sonra bize seçimlere girip girmeyeceğimiz soruluyor. Halkımızın sorunları, talep ve beklentileri için elbette bir siyasi oluşuma da ihtiyaç var. Ama biz şu an böyle bir şey düşünmüyoruz. Kurulan herhangi bir partiyle de bağlantımız yok. Tabanımız bizi siyasete girmeye zorluyor. Haklı beklentileri var. Zamanı geldiğinde bu da olur, fakat şimdilik bu konuda bir kararımız veya çalışmamız yok.

Derneğimizin çalışmaları üzerinde ciddi bir baskı var. Hakkımızda açılan kapatma davası sürüyor. Polis faaliyetlerimizi kriminalize ediyor. Oysa bizim yasadışı hiçbir çalışmamız yoktur. Hizbullah ile ilişkimiz de yoktur. Kaldı ki Hizbullah bile 10 yıldır tek bir silah patlatmadı ve silahı terk ettiğini duyurdu. Buna rağmen ‘silahlı terör örgütü’ muamelesi görüyor ve derneğimizin çalışanları da ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla karşı karşıya getiriliyor.

Eğer bu ülkede demokratik değişim sürecinden bahsediyorsak Hizbullah’ın da yasal siyaset yapmasına sıcak bakmalıyız. Silahı terk etmelerine rağmen buna sıcak bakılmıyor. Bunun nedeni nedir, anlayamıyorum. PKK için hükümet dâhil Türkiye’de çok geniş bir çevre ‘silah bırakırlarsa onları kucaklarız’ diyor ama Hizbullah silahı terk etmesine rağmen ‘silahlı terör örgütünden’ sürek avına tabi tutuluyor. Hizbullah’ın karıştığı ölüm vakalarının sayısı 700 civarındadır. PKK’nın ise 40 bin!

Adaletten bahsediyorsak o zaman hukuk da herkese eşit mesafede olmalı. Silahla mücadele edenleri dikkate alıp silahsız faaliyet yürütenleri dışlamak doğru mudur? Toplumsal barış için daha demokratik bir ortam yaratılmalı ve herkesin siyaset yapmasına izin verilmeli. Öncelikle de silahları terkeden, bunda samimi olduğunu kanıtlayan, tüm tahriklere rağmen silaha başvurmayanlara zorluk çıkarılmamalıdır.

Kürt sorunu için sadece BDP ve PKK’yla görüşme olmaz. Kürtleri onlar mı temsil ediyor? İşte halk tercihini ortaya koydu, kamuoyu da bunu görüyor. Kürt sorununun konuşulduğu masada bizler de olmalıyız. Biz sadece etnik değil, halkın dinî sorunlarını da çözmeye adayız. Bizler olmadan Kürt sorununun çözümü eksik kalır.”

Kısaca özetlemek gerekirse; dipten gelen dalganın adı Hizbullah. AKP ve BDP’nin Güneydoğu’daki tek büyük rakibi gibi görünüyor. 2014 seçimlerinin sürprizi olmaya da şimdiden adaylar.

kurtulustayiz@gmail.com

TARAF