KENAN ALPAY'ın Yazısı:
Türkiye’nin muhatap olduğu tehditlerin yakınlık ve ciddiyet derecesini vurgulamakla iki hafta sonra gerçekleştirilecek yerel seçimleri beka problemine indirgemek, ölüm-kalım savaşı olarak takdim etmek hiç de aynı şeyler değil. Tuhaf olan şeylerden biri de beka tartışmalarının uzun dönemler boyunca Türkiye’yi ipotek altına alan “laiklik tehlikede” kaygılarına benzer bir biçimde şimdilerde “muhafazakâr kazanımlar tehdit altında” türü bir zemine kaymış olmasında.
Seçmen tercihlerini ve seçim sonuçlarını belirlemek üzere adeta basiret ve feraseti bağlanmışçasına tehdit algısını şekillendirmeye abanmak ilk elde siyasal aklın tutulmasına yani hikmetten yoksunluğa işaret eder. Toplum eğer aklını kaybetmiş, vicdanını yitirmiş değilse neden tehdit kaynağına destek olmak üzere sandığa gitsin ki?
Seçimleri önce gönüllerde sonra da sandıkta kazanmanın hesabı yapılmalı. Medya hâkimiyeti ve mahkeme kararlarıyla seçimleri kazanmaya yönelik her hamle bundan öncekilerde olduğu gibi yine ters tepebilir. Bir büyükşehirde seçimi kaybetmemek üzere sergilenen ölçüsüz tavırlar başka büyükşehirler için de negatif iklimleri tetikleyebilir.
Aşırı güç gösterisi ve ne pahasına olursa olsun hemen her yeri kazanma ihtirası ilgiyi, sevgiyi ve desteği azaltırken tepkiyi, öfkeyi ve engelleme duygularını da kışkırtır. Yerel seçimlere giderken trendi yükseldikçe yükselen gerilmiş bir toplum, sertleşmiş bir iklim ve kural tanımaz bir rekabet tablosu sandıklardan çıkacak sonucu anlamsız kılmaz inşallah.