Ramazan'ı kim nasıl yaşadıysa ona uygun bayram yapacak haliyle. Kaide son derece açık ve net: Ramazan'ın fazilet ve bereketinden kendini mahrum edenlere bayramın fazilet ve bereketi nasıl isabet etsin! İşte tam da bu sebeple bazı söylem ve hayat biçimleri canımızı sıksa da kendi içinde tutarlı bir işleyiş akıp gidiyor. Ne var ki bu akışı göre göre, işite işite kimileri için bir çok sapkın davranış yavaş yavaş normalleşiyor.
Diğer taraftan bütün bir ülke olarak bayram için İstanbul'dan çıkış yapmanın ne kadar meşakkatli hatta riskli olduğunu hemen her sene birlikte yaşıyoruz. Bekleyenlerdeki stres sefere çıkanlardaki stresten daha az değil. Öyle ki İstanbul'a dönüş de en az çıkış kadar büyük bir çiledir. Ancak ekonomik daralma veya seyahati zorlaştıran etmenler ne düzeyde seyrederse seyretsin bayramı yaşama sevinci elhamdülillah adeta engel tanımıyor. Seküler hayat tarzının açtığı yaralara, oluşturduğu travmalara rağmen bayram bir fazilet ve bereket iklimi olarak bütün bir İslam coğrafyasını güzelleştiriyor.
Acılara, yokluklara, kayıplara hatta yıkımlara rağmen Ramazan sevincimizi taçlandıran bayram Müslüman toplumları onararak, olgunlaştırarak ve birbirilerine kenetleyerek misyonunu ifa ediyor. Yetimi yoksulu kucaklamak için durmaksızın koşuşanlar sınırlar aşıyor. Milyonlarca muhacire kol kanat germek üzere organize olanlar sadece konforlarını değil çoğu zaman uykularını da terk ediyorlar. Bizim asıl güvencemiz salt kendi anne babasına değil uzak-yakın akraba ve komşuya, hastane köşelerinde derman bekleyenlerden mülteci kamplarında şefkat eli gözleyenlere değin tüm muhtaçlara sırf Allah rızası için uzanan karakter abideleridir.
Bayramı propaganda edilenin aksine dinlence ve tatil için değil daha yoğun hayır faaliyeti, kesintisiz iyilik ve güzellik gayreti için tam randımanlı değerlendirmemiz gerekiyor. Tebliğin en zorlu döneminde Allah-u Teala'nın resulü Muhammed Mustafa'yı (a.s.) şu hitapla daha büyük sorumluluklara teşvik ettiğini unutmayalım: "Bir işten boşaldığında bir başkasına giriş ve yalnızca Rabbine yönel!" (İnşirah/7-8) İzahtan vareste olsa da hatırlatmakta fayda var: "İşten kurtuldum, mesai saatlerinden azade oldum şimdi vakit öldürerek dinlenme ve eğlenme vaktidir" gibi şeytani vesveselere kulak verip tabi olanları hüsran bekliyor. İman ve salih amel nasıl kesintisiz bir süreç ise hakkı ve sabrı tavsiye de aynı şekilde kesintisiz bir süreçtir.
Akraba ziyaretleri lafta kalmasın. Hiç bir şey yapılamıyorsa SMS veya WhatsApp'tan bir bayram tebriği göndermek de bir iştir ama otomatik ve kopya mesajlar sorumluluk savmak kabilinden algılanıyor artık. Hiç değilse kişiye özel ve samimi duygular paylaşılmalı. Hemen herkesin hattında yüzlerce, binlerce dakika konuşma hakkı olmasına rağmen neden gönül alıcı bir konuşma-görüşme zahmetine katlanılmıyor? Şehirler arası seyahati pekala kıtalar arası sefere dönüştürebilen arkadaşların yolunu uzun zamanlar boyunca amcalarına, halalarına, teyze ve dayılarına düşüremiyor oluşunun makul bir izahı yapılamaz. Gurme gibi şu lokanta senin bu kebapçı benim diye saatler süren yüksek masraflı boğaz harbini profesyonel meslek edinenlerin komşu teyzelerin çayına, baba dostlarının kahve ikramına tenezzül etmezmiş gibi kayıtsız kalışları elbette ki en önce toplumsal yabancılaşmayı hızlandırmaktadır.
Yakın akraba ve komşularını arayıp sormayı unutan ilkin kalbindeki merhamet hislerini ardından mazisini sonrasında da köklerini kaybeder. İnsan ilişkileri zorluklarla doludur elbette, ayakta tutmak, sıkıntıları atlatmak ve geliş kaydetmek yüksek bedeller ister. Ne var ki alternatifi yepyeni dostlar bulmak, kedi ve köpek sevgisiyle dolmak olmuyor. Sabreden, sebat eden, fedakarlık yapan, affetmeyi becerebilen mutmain bir kalbe, aklı selim bir karaktere ulaşıyor ancak.
Bayramda kaç kapı çalacağımızı, kaç kapı çalmamız gerektiğini iyi hesaplayalım. Sevdiğimiz kadar sevdiğimizi belli ettiğimiz kadar bayram sevincini yaşayabiliriz. Eşlerimizi ve çocuklarımızı da akraba ve komşularımızla birlikte idrak ettiğimiz bayram sevincinin ortağı kıldıkça "nerede o eski bayramlar?" sorusu kaygılı bir gündem olmaktan çıkacaktır.
Vefa, sadakat, sevgi ve saygıyla kaynaşma, toplumsal dayanışma bir nostalji olmaktan çıkıp yaşanan bir hal olsun istiyorsak her birimiz üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeliyiz. Ailemize dair güzel hatıraları ve resimlerde kalan mutlulukları periyodik olarak yad etmek yerine bugünlerimizi güzel hatıralarla anılacak, imrenilecek düzeyde yaşanan mutlulukların numunesi kılmak için çalışmalıyız. Muhacir-ensar dayanışması, muhacir-mücahit kaynaşması, komşuyu komşuya neredeyse mirasçı kılma hassasiyeti, anne-babaya öf bile demeyen evlat bilinci, yetimin yoksulun kollayıcısı mümin birey ve toplum karakterini tarihten günümüze taşıdıkça Ramazanlar ve bayramlar inşallah bambaşka iklimler inşa edecektir İslam coğrafyasında.
Bayramımız mübarek olsun, Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerimize olsun.