Dinlemede Washington-Londra-Tel Aviv ortaklığı
Dünyayı saran dinleme skandalının seyri hayli ilginç bağlantıları ortaya koyuyor. ABD'nin NSA ve İngiltere'nin GCHQ üzerinden dünyanın belirli yerlerinde dinleme yaptığı, e-postaları kayıt altına aldığı netleşti. Peki bu iş nasıl başladı?
Booz Allen Hamilton danışmanlık firması üzerinden NSA taşeronu olarak çalışanı Edward Snowden geçtiğimiz Mayıs ayında gazeteci Glenn Greenwald'a dinlemelerle ilgili bilgi sızdırmaya başladı. Bu belgeleri inceleyen Greenwald skandalın farkında vardı ve İngiliz Guardian gazetesi üzerinden gizli belgeleri açıklamaya başladı. Geçen Pazar Hürriyet'ten Tolga Tanış'a konuşan Greenwald elindeki her belgeyi sonuna kadar deşifre edeceğini söyledi.
Dinlemeleri yapan NSA 1952'de kuruldu. NSA varlığını daha çok yurtdışında hissettiriyor. Ayrıca şifre kırma konusunda dünyanın en önemli uzmanları burada çalışıyor. NSA'in bu alandaki faaliyetlerini orgeneral Keith Alexander götürüyor. O da doğrudan Ulusal istihbarat Başkanı James Clapper'a bağlı. Clapper da Obama'ya hesap veriyor. NSA'in İngiltere'deki muadili GCHQ. Bu yapı 1919'da kuruldu. 1983 yılına kadar İngiliz devleti bu yapının varlığını resmi olarak kabul etmedi. GCHQ doğrudan İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın emrinde.
Edward Snowden'in verdiği belgelere göre NSA ve GCHQ Amerikan'ın büyük teknoloji firmaları sayesinde her türlü dinleme ve kaydı yapmışlar. Bu kurumların yaptığı dinleme ve izlemeler evrensel insan haklarına aykırı. Ancak henüz ne ABD ne de İngiltere bir yaptırıma maruz kaldılar.
Dinleme ve kayıtlar çeşitli programlar üzerinden yapılmış. Bunlardan bir tanesi Prism programı. Google, Apple, Microsoft, Facebook, AOL, PalTalk ve Yahoo gibi büyük Amerikan şirketleri bu programın kullanılması için NSA'e izin vermişler. Guardian gazetesi bu hizmetler karşılığında şirketlere para ödenip ödenmediğini ABD devletine sordu ama herhangi bir cevap alamadılar. Öte yandan GCHQ Prism programına erişim hakkını ABD'den almış. Yani dinleme skandalında Washington ve Londra'nın ortaklık yaptığı su götürmez bir gerçek. Ayrıca Microsoft şirketi kullanıcılarının bilgilerini NSA'e vermiş. NSA de bu bilgileri İngilizlerle paylaşmış.
Dinleme konusunda ikinci programın adı Tempora. Bu sistemi İngiliz GCHQ şirketi kontrol ediyor. Fiber optik kablolar üzerinden geniş internet alanları yaratan bu sistemle her türlü bilgi elde edilebiliyor. Tempora sisteminde İngiltere'ye destek veren şirketler BT, Verizon Business, Vodafone, Global Crossing, Level 3 Viatel ve Interoute. Dünya çapında büyük güce sahip olan bu firmaların aynı zamanda başka ülkelerde de faaliyet gösterdiğini unutmamak lazım.
Üçüncü yöntem telefon kayıtları. Bu 2002'de Bush yönetiminin çıkardığı 'Vatanseverlik Yasası'yla ilintili. Bu yasa gereğince NSA istediği kişinin telefon kayıtlarını, üstelik geçmişe doğru alabiliyor. Dördüncü yöntem 'upstream' adındaki bir program. Bu sistemi NSA kullanıyor. Fiber optik kablolar ve denizaltındaki kablolarla çeşitli kod isimlerle istenilen dinleme ve izleme yapılabiliyor. NSA bu sistemlere Fairview, Stormbrew, Oakstar ve Blarney gibi kod isimler vermiş. NSA Prism ve Upstream programlarıyla elde ettiği tüm verileri MARINA isimli bir veri tabanı sistemiyle tam 12 ay elinde tutabiliyor.
Beşinci yöntemleri ise şifreleme programlarını kırma. Hem NSA hem de GCHQ ortak bir sistem kurmuşlar. Bunla istedikleri şifreyi rahatlıkla kırabiliyor ve bilgileri alabiliyorlar. Şife kırmaya NSA Bullrun, GCHQ ise Edgehill kod ismini vermiş. NSA sadece bu iş için 2012 yılında 250 milyon dolarlık bütçe ayırmış.
Görüldüğü üzere dinleme ve kayıtlar çeşitli yöntemlerle yapılmış. 35 dünya lideri dinlemiş. Birçok Avrupa ve Ortadoğu ülkesi dinlenmiş. ABD ve İngiltere bu işte ortaklar. Her şeyi beraber kotarmışlar. Şimdiye kadar ortaya çıkan kayıtlarda İsrail adı hiç geçmedi. Ama Fransızların Le Monde gazetesi dinleme işinin ucunda MOSSAD'ın da yer aldığını iddia etti. İsrail dinlenmiş midir? Bir ihtimal. Dinlense bile bu kamuoyunu açıklanır mı, şüphe götürür. En azından İsrail devletinin varlığına zarar verecek bir ifşaata izin vermezler. Buna medya dahil.
Elde edilen bilgilere göre Türkiye de dinlenmiş. Ama ne kadar dinlediler, kimleri dinlediler bu henüz bilinmiyor. Başbakan Erdoğan Varşova'da gazetecilerin, 'Uluslararası dinleme skandalında Türkiye'ye dönük dinleme iddiaları da var' sorusu üzerine şöyle cevap verdi: 'Uluslararası camiada egemen güçler bunu yaptı. Bizi hep dinleme çalıştılar. Biz de bu gelişmelere yönelik altyapı çalışmalarına izin vermedik, engel olduk. Rahatsız oldular. Bu arada olanlar var. Artık uzay dinlemeleri var. MİT'in altyapısı 10 yıl öncesi gibi değil. GES'in MİT'e devriyle sonuç almaya başladık. Teknolojiyi daha iyi kullanır hale geldik.'
Geçen haftalarda 'GES MİT'e niye devredilmişti?' diye bir yazı yazmıştım. Eskiden Türkiye'yi kendi çöplükleri gibi görüp istedikleri dinlemeyi yapanların bu kozları GES'in MİT'e devriyle sekteye uğradı. İşte MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı ve Fidan üzerinden Erdoğan'ı kendilerine hedef seçenlerin neyin peşinde oldukları çok daha iyi anlaşılıyor. Dinleme konusu çok uzun. Devam edeceğiz.
Kaynaklar: www.guardian.co.uk, www.vanityfair.com, www.nytimes.com
Twitter.com/cemkucuk55
YENİ ŞAFAK