DDK'nın raporunda, Dink'e yönelik bir tehlikenin varlığının emniyet ve jandarma personelince öğrenilmiş olduğu aktarılıyor. Tüm kamu görevlilerinin ilk derece mahkemelerinde yargılanması sağlanmak suretiyle 'zımni kurumsal korunma' ve 'örtülü dokunulmazlıkların' giderilmesi gerektiği belirtiliyor. Raporda, "Kamu yönetiminde hesap verilebilirlik sağlanmalıdır." deniliyor.
EMRE SONCAN'ın Haberi:
Devlet Denetleme Kurulu'nun, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün talimatıyla başlattığı Hrant Dink suikastına ilişkin araştırma ve inceleme raporu tamamlandı. 'Gizli' ibareli raporun sonuç kısmı, Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde yayımlandı. Sonuç bölümündeki bazı maddeler, siyah bantla kapatıldı. Aynı konuyla ilgili savcılıkça yürütülen hazırlık soruşturmasının gizliliği ve diğer hususlar nedeniyle internet sayfasında rapora sınırlı olarak yer verildiği belirtildi. Raporda, Dink'e yönelik bir tehlikenin varlığının emniyet ve jandarma personelince öğrenilmiş olduğu aktarılıyor. Dink'in korunmasına yönelik istihbarat birimlerinin gerekli çalışmaları yapmadığı ve işbirliğine gitmediği belirtiliyor. İdari makamların Dink'e yönelik oluşan riskleri bilebilecek durumda olmalarına rağmen, her kademedeki sorumluların zincirleme eylemleri sonucunda tehlikeyi önlemek için gereken tedbirlerin alınmadığı vurgulanıyor.
Gerek Anayasa'nın 17. maddesinde gerekse iç hukukun bir parçası durumunda olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinde ifadesini bulan yaşam hakkının korunması hususundaki pozitif yükümlülüğün yerine getirilmediği ifade edilen raporda, böylece ağır bir kamu hizmet kusurunun oluşumuna sebebiyet verildiği belirtiliyor. Dink'in ölümünün ardından devlet yetkililerinin veya organlarının sorumluluklarını ortaya koymak açısından gereken soruşturmaların derhal başlatıldığı ifade ediliyor. Şu ifadeler kullanılıyor: "İdare organlarınca sürdürülen soruşturmalarda yasal olarak öngörülen süreçlere uyulmakla birlikte, gerek kamu görevlilerinin yargılanmasına ilişkin mevzuat düzenlemelerinin niteliğinden, gerekse kamu görevlilerinin soruşturulması hususunda izlenen yöntemlerdeki hatalar ve diğer eksiklikler sebebiyle yürütülen soruşturmalardan etkin bir sonuç alınamadığı kanaatine ulaşılmıştır.''
Raporda, dava sürecinin kamuoyunun vicdanını tatmin etmediğine vurgu yapılıyor. Kamu görevlilerinin soruşturulmasında çekingenlik ve isteksizliğin olduğu aktarılıyor. Kamu görevlilerinin ihmallerinin de ana dava içerisinde soruşturulması gerektiği belirtiliyor. Raporda, devletteki örtülü dokunulmazlıkların da kaldırılması çağrısında bulunuluyor. Şöyle deniliyor: "Mevcut sistemdeki yargılama yerlerine ilişkin farklılıklar giderilmeli; tüm kamu görevlilerinin ilk derece mahkemelerinde yargılanması sağlanmak suretiyle 'zımni kurumsal korunma' ve 'örtülü dokunulmazlıklar' giderilerek kamu görevlileri arasında eşitlik ve kamu yönetiminde hesap verilebilirlik sağlanmalıdır."
DDK raporunda yer alan bir tespit, mahkemenin verdiği 'örgüt yok' kararıyla da paralellik gösteriyor. Raporda, "İlk bakışta, olayın ilk derece mahkemesinde sonuçlandırıldığı şekilde bir eylem olduğu söylenebilmektedir." deniliyor. Fakat hemen ardından Malatya Zirve Yayınevi ve Rahip Santoro cinayetleri, Kafes Eylem Planı, Ergenekon, Devrimci Karargah, Oda TV, Balyoz, İrtica ile Mücadele Eylem Planı, Şemdinli, Danıştay Cinayeti ve faili meçhuller hatırlatılıyor. Bu davalarda kamu görevlilerine atfedilen fiiller ile bazı davalarda iddia konusu edilen amaçlar, eylem yöntem ve türleri ile bazı sanıkların Dink'in öldürülmesine giden süreçle bağlantısına ilişkin emarelerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği belirtiliyor.
İZİN ŞARTI, HUKUK NORMLARIYLA BAĞDAŞMIYOR
Raporda, birçok davada gündeme gelen 'görev suçu' tanımına da değiniliyor. Kavramın muğlaklığının çağdaş normlarla çeliştiği vurgulanıyor: "4483 sayılı kanun ve muhtelif kanunlardaki hükümlerle gerek sadece görev suçu gerekse hem görev hem de kişisel suç işledikleri iddia edilen kamu görevlileri hakkında adli soruşturma/kovuşturma yapılabilmesi için idarece izin verilmesini öngören sistemin mevcut uygulama biçimi ve kapsamının genişliği; adalet duygusunu zedelemekte ve çağdaş hukuk normları ile de bağdaşmamaktadır."
Başlatılan idari soruşturma süreçlerine rağmen herhangi bir sınırlama olmaksızın 'görevi kötüye kullanma' ve 'ihmal' gibi görülen fiillere ilişkin delillerin savcılıkça toplanması gerektiği fakat böyle yapılmadığı hatırlatılıyor. Şu ifadeler kullanılıyor: "Böyle yapılmaması nedeniyle, bir bakıma adli yargı yerinde görülmüş olan ana davada ilgili mahkemenin delillere ve gerçeğe ulaşma kapasitesi sınırlandırılmıştır. Nitekim, Hrant Dink davasında bahsedilen türdeki hatanın yapılması nedeniyle işaret edilen tehlikelerin tamamı gerçekleşmiştir. Bir yandan kamu vicdanını tatmin etmeyen bir dava sonucu ortaya çıkmış, diğer yandan da kamunun tüm kurumlarıyla birlikte güvenirliliği sorgulanır hale gelmiş ve kamu, çeşitli şekillerde nitelendirilmeye muhatap olmuştur."
DDK raporunda, sorumluların yargı önüne çıkarılması sürecinde yaşanan olumsuzluklar da şu ifadelerle eleştiriliyor: "4483 sayılı kanuna rağmen memur yargılaması ile ilgili yıllar içinde oluşmuş idari güvence sistemine yönelik algı ve uygulama alışkanlıkları, hem idari hem de yargı bürokrasisinde güçlü bir şekilde kök salmış, kamu görevlilerinin yargı önüne çıkarılmasındaki isteksizlik ve çekingenlik yoğun olarak varlığını devam ettirmiştir."
Bayraklı fotoğraf da rapora girdi
Toplam 653 sayfadan oluşan raporun sonuç bölümünde Dink cinayetinin ardından cinayetin faili Ogün Samast'ın elinde Türk bayrağı ile çekilen fotoğraflarına da atıfta bulunuluyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca AİHM kararından sonra bazı kamu görevlilerinin de daha önce başlatılmış olan soruşturma sürecine dahil edilmiş olmasının, hatalı uygulamanın düzeltilmesi açısından gecikmiş de olsa olumlu görüldüğü belirtiliyor. Şöyle deniliyor: "Esasen, Hrant Dink'i hedef haline getiren ve Hrant Dink'i öldüren kişinin eline bayrak vererek resim çektiren marjinal anlayışların ortaya çıkmasına yol açan bazı paradigmalarla yüzleşilmesi; bu tür ortamlardan beslenerek varlığını devam ettiren ve bazı kamu görevlilerinin de dahil olduğu hukuk dışı oluşumlarla ilgili mücadelenin sürdürülebilmesi ve 'demokratik devlet' olgusunun hayata geçirilmesine yönelik son yıllarda ortaya konulan çaba ve gayretlerin güçlendirilmesi açısından, bundan böyle, benzeri durumlarda kamu görevlilerinin yargılanmasında izlenmesi gereken yöntem ile ilgili hususların, bu şekilde algılanması ve uygulanması gerekli görülmektedir." ZAMAN
Çelik: Hatalar var, sıra temyiz aşamasında
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Devlet Denetleme Kurulu’nun Dink raporunu şöyle değerlendirdi: “Trabzon’dan başlayan serüvende birçok hatanın, kusurun olduğunu biliyoruz. DDK tarafından tesbit edilmesi hukukun tecellisi için önemli bir adımdır. Bunun temyiz aşaması görülüyor. Bu tesbitler ilgili makamlara iletildiği zaman bunları yeniden incelenir.”