Hayrettin Karaman / Yeni Şafak
Dârimî'nin kitabına aldığı bir rivayette, ikinci Ömer diye anılan Emevî halifesi Ömer b. Abdülaziz şöyle diyor:
“İlimsiz kulluğa soyunanların bozdukları, yaptıklarından çok olur. Sözünü yaptıklarından (amelinden) sayan kişi, kendini ilgilendiren konular dışında konuşmadığı için söyledikleri az olur, dinini tartışma konusu edinenlerin fikirden fikire taşınıp durmaları ise çok olur.”
Örnek halifelerin ahlakını ve yönetim tarzlarını temsil eden bu büyük halifenin din ve hayat tecrübesinin meyvası olan bu sözlerin değeri artmıştır, eksilmemiştir.
Evet imandan ve amelden önce ilim gelir. Sahih bir kulluk için gerekli olan bilgi kadın erkek bütün Müslümanlara farzdır. Bu ilimden sonra kişinin özel iştiğal alanı ile cemiyet hayatının muktaç olduğu ilimler vardır ki, bunlar herkese değil, ilgili olanlara farzdır. İşte bu farz ve gerekli olan bilgiler edinilmeden din ve dünya hayatını yaşamak isteyenler yanlış yapmaya, yapayım derken yıkmaya adaydırlar.
Söz ağızdan çıkmadıkça sahibinin emrindedir, bir kere ağızdan çıkınca kafesinden kaçmış kuş gibidir, nereye konacağı, nasıl kullanılacağı belli olmaz. İnsan iki düşünüp bir konuşmalıdır ve bilmediği, geniş manada kendini ilgilendirmeyen, faydası olmayan sözleri söylememelidir. Söz aynı zamanda dinin uygulamasına (amele) dahildir, ağızdan çıkan her kelimeyi aynen kaydeden melekler vardır ve kişi bunlardan sorumlu olacaktır.
Yunus'umuz ne güzel söylemiş:
“Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz”
Dine iman edilir ve iman eden, Müslüman aklı ile dinde tefekkür eder ki, bu tefekkür de önemli bir ibadettir. Din tebliğ edilir, açıklanır, ama tartışılmaz. Tartışma yoluyla insanları ikna etmek ve hidayetlerine vesile olmak nadirdir, ama tartışma yüzünden hem iki tarafın hem de dinleyenlerin kafalarının karışması daha çok vakidir. Hele dinin iman ve amel konularındaki bazı ince ve özel meselelerini medyada, herkese açık olarak tartışmanın faydadan çok zarar getireceğinde şüphe yoktur. Medyanın reyting hırsına alet olmaktan sakınmak gerekir.
Büyük alim ve mütefekkir Fayreddin Razi vasıyetinde şöyle diyor:
“Kelam ilminin yollarını ve felsefenin yöntemlerini hep denedim, bunların hiçbirinde, Kur'an-ı Kerim'de bulduğum faydaya eşit bir fayda görmedim. Kur'an-ı Kerim ululuğu ve celali eksiksiz olarak Allah'a teslim etmeye çalışıyor ve ters olan görüşlerden varid olacak itirazları ve tartışmaları engelliyor; çünkü onu vahyeden Allah biliyor ki, beşer aklı bu gizli yollar ve dar geçitlerde kendini dağıtır, işe yaramaz hale gelir…”
Din hizmeti, öncelikle onu yaşamak, sonra başkalarına güzel örnek olarak, en uygun yol ve yöntemi kullanarak insanları ona davet etmek, onun doğru anlaşılması için gereken açıklamaları yapmakla gerçekleşir; aklını ve iradesini ters yönde kullanmayı seçenlerle dini tartışmaktan fayda gelmez. Onlar için dua edilir.