Öncelikle, Din gibi hepimizi, herkesi ilgilendiren bir konunun doğru anlaşılmasının önemine dikkat çeken Hamza Türkmen, bu meselenin akademisyenlerin ve alimlerin meselesi olduğu kadar, herkesin de meselesi olduğunu, çünkü herkesin dinin ilgi alanında olduğunu belirtti. Türkmen, konunun kapsayıcılığı sebebiyle, dinin doğru anlaşılması, hususunun da ihmale gelmeyecek, önemli bir husus olduğunun altını çizdi. Din dediğimiz kavramın, olgunun ve olayın sadece inanç ve ibadet alanına hasredilemeyeceğini, bütün bunlarla birlikte Din’in, özellikle İslam’ın, yaşam biçimi, bütün bir hayat tarzı manasına da geldiğini hatırlatan konuşmacı, dindarlığın, önce aileden ve çevreden öğrenildiğini, çünkü dinin 15 asırlık bir tarihle birlikte bize geldiğine işaret etti. Anne babalarımız kanalıyla öğrendiğimiz abdest, namaz, oruç gibi ilk dini pratikler yanı sıra, ahiret, cennet-cehennem, Peygamber, melek gibi inanç konularının da yine ilk olarak yakın çevremizden öğrenildiğine vurgu yapıldı. Hamza Türkmen, dinin yaşanan ve süreklilik arzeden bir gerçeklik olması itibariyle, topluma nüfuz etmiş olduğunu ama bu etkinin hassasiyet düzeyinde ve temel olmakla birlikte genel bilgiler düzeyinde kaldığını söyledi.
Yazar Türkmen uzun yıllardır müslüman olmaklığımız dolayısıyla, dinin hayatın her alanına sirayet etmiş olduğuna ama bu tesirin tarihi süreç içinde yaşanan travmatik olaylarla sekteye uğradığına dikkat çekti. Özellikle asırların kültürel bilgi ve birikimlerini bir gecede sıfırlayan harf devrimi ve diğer Kemalist devrimlerin, dini anlamada ve yaşamada son derece negatif etkileri söz konusu oldu denilen programda, Mehmed Akif’ten, Elmalılı Hamdi Yazır’a, Babanzade Ahmed Naim’den, Said Halim Paşa’ya kadar bir çok ismin bu sıkıntılı süreçlerin çileleri ile mücadele ettikleri ve bugün de onların bıraktığı mirasa sahip çıkabildiğimiz oranda, dini doğru anlamada gerekli olan ölçünün yakalanabileceğine işaret edildi. Yukarıdaki isimlerin ve daha pek çok ıslahatçı önderin, sadece yaşadığımız ülke ile sınırlı bir ufkun değil, bütün ümmet coğrafyası ile ilgili olduklarını; o dönemin sorunları karşısında topluma rehberlik ettikleri belirtildi. Kur’an ve Sünnet önderliğinde yeni sorunlara ve sorulara karşı ilmi, fikri çalışmalar yanında, sosyal, siyasal bütün alanlarda mücadele yürütmenin dinin doğru anlamı ile irtibatlı olduğunu anlatan Türkmen, bugün dinin salt tartışma alanlarına çekilip, magazinel ve cedelci bir hava ile ele alınmasının yanlışlığına da işaret etti.
Dini doğru anlamadaki kriterlerin kolay ama unutulan, ihmal edilen formüller olduğunu, bunları da iki temel başlıkta; “sabiteler ve değişkenler” şeklinde ele alabileceğimizi söyleyen yazar, “sabiteler”in; adından da anlaşılacağı üzere, dinin asılları, değişmezleri olduğunu, “değişkenler”in ise dinin ictihad ve yorum kısmı olduğunu beyan etti. Ardından bu kavramlar etrafında şu açıklamalar yapıldı: Bu tasnifler kadar, bu çerçevenin neye tekabül ettiği, neyi ifade ettiği de önemlidir. Dinin asılları ile değişkenlerini yanlış kodlamak büyük sıkıntılara yol açar. Asıldan kasıt, Kitap ve Sünnet olmakla birlikte; burada Kitap muhkem ayetlerin, herkesin anlayabileceği temel esasların çerçevesidir. Müteşabih diye nitelenen ve ancak yeterli ilmi birikim sayesinde ya da tamamen gaybi olup sadece Allah’ın ilminde bulunan konular, tartışma dışı konulardır. İbadetlerin esasları, inancın hakikati, sosyal hayatın genel kuralları; Kur’an’ın muhkem ayetleri ve Hz Peygamber’in Sünneti ile ele alınır. Peygamber Aleyhisselam’ın Sünneti ise sahih ve mütevatir bir çizgi ile bize intikal edenleri içerir. Yine Resulullah’ın ahlakını, hayatını ve mücadelesini ihtiva eden Siret ve Siyer de bizim için, dinin anlaşılması ve yaşanması için ihtiyaç duyulan somut pratikler manasına gelir. Dinin bu esasları dışında kalan alanlar yorum ve ictihad alanıdır. Buralarda fikri ve ilmi delillerle farklı görüşler belirtmek ve benimsemek mümkündür. Bu alanlar fikri ihtilafa işaret eder ve rahmet olması umulur. Mezheplerin oluşumu da bu farklılıklar zeminine delalet eder. Burada dikkat edilmesi gerekli tavır ve tarz; hoşgörülü, anlayışlı olup, kavgacı olmamayı gerektirmelidir. İyi niyetin, adab ve edebin esas alındığı; istişari beraberliklerin ve birliklerin önemsendiği bir zemininin ihtilafları aşmak için önemli bir fırsat olacağına dikkat çeken Hamza Türkmen, konuşmasını gelen sorulara cevap vererek bitirdi.