Dostumuz Ali Bulaç bir tv programında, eşcinsellik ile şiddet arasındaki ilişkiye dair bazı Arap aydınlarının tespitlerinden bahsetmiş; bunun da kendi düşüncesi değil, onların düşüncesi olduğunu açıklamış. Buna rağmen belli çevreler Sayın Bulaç'a yönelik “âdeta bir linç girişimi” başlatmışlar. Artık buna alıştığımız için fazla da önem vermemek gerekiyor. Ancak bu vesile ile ülkemizdeki çifte standardı gündeme taşımakta fayda görüyorum.
Önceki günkü yazısında (15 Mayıs 2009) Sayın Prof. Dr. Nevzat Tarhan bunu (çifte standardı gündeme taşıma işini) çok güzel yapmış, eline ve kalemine sağlık.
Prof. Tarhan eşcinselliğin doğuştan mı (bir gen sebebiyle mi) yoksa eğitimden mi kaynaklandığı konusunda ilmi bilgi verdikten ve eşcinsellikle şiddet arasındaki ilişki konusunda ispatlanmış bir bilginin de bulunmadığını kaydettikten sonra şöyle diyor:
“Homofobikler eşcinsellere karşı ayrımcılık yapan, aşağılayan, fiziksel ve psikolojik şiddet uygulayan kişiler olarak bilinir. Eşcinselliğe karşı korku, nefret ve düşmanlık duyguları taşıyan kişilerdir.
“Homofobi gibi bir sosyal olguya karşı yapılan haklı mücadele gereklidir. Eşcinselliğe karşı çıkanlar da gerekçeleri ile fikir mücadelelerini yapmalıdırlar. Gelecek kuşaklarımızın toplumsal ahlakını kendi doğrularını savunma haklarına sahiptirler.
Aynı özgürlüğü dinini yaşamak isteyen kişilere göstermemek çifte standart değil mi? Eşcinsel müdafilerine duyurulur.”
Bu ülkede yıllardan beri dindarlara, din adamlarına, başörtülülere, İslamcılara karşı kampanya yürütülüyor. Cemaat ve tarikat içinde öğrenme ve dinini yaşama yolunu seçmiş Müslümanlara karşı ayrımcılık uygulanıyor; onlar bu ülkenin vatandaşları değilmiş, onların insan haklarında yerleri yokmuş gibi davranılıyor. İnsan hakları savunucusu geçinen kalemler bu zulüm karşısında sessizler. Sıra eşcinsellere gelince “din ve ahlak açısından” farklı inanan ve düşünenlerin, düşmanlık aşılamadan tenkit haklarına bile saygı gösterilmiyor, bunu yapanlara karşı linç girişimi başlatılıyor.
Çifte standart bu değilse nedir?
Yıllardır bazı mümin eşcinsellerden, durumlarının dini yönünü soran mektuplar aldım ve onlara özel cevaplar verdim. Son günlerde ABD'den aldığım bir mektupta, Afrikalı bir eşcinsel imamdan söz ediliyor ve bu imamın yazdığı bir kitapta “eşcinselliğin İslam'da yeri olduğu”nun iddia edildiği bildiriliyordu.
Güney Afrika'da, başkent Cape Town'da yaşayan imamlık ve öğretmenlik de yapan Muhsin Hendricks ile yapılan bir röportaj da bana gönderildi. Pek yakında inşallah bu röportajı ele alacak ve İslam'ın eşcinselliğe nasıl baktığını açıklayacağım.
YENİ ŞAFAK