Bir Alevi yurttaşımızın müracaatı üzerine AİHM, nüfus cüzdanlarından din ibaresinin kaldırılması gerektiğine karar verdi. Mahkemeye göre, nüfus sicil ve kâğıtlarına yurttaşların dinî inançlarının kaydedilmesi AİHS'ne aykırı.
Kararın iki veçhesi var: Biri, müracaatı yapan Alevi yurttaşımızın zahirinde ve zamirindeki niyetleri. Zahirde, din hanesinin yerine "İslam" yerine "Alevilik" yazılmasını talep etmiş, mahkeme şu veya bu dinin haneye yazılmaması gerektiğine karar verince, Alevi vatandaşımız "Ben amacıma ulaştım. Laik bir vatandaş olarak benim isteğim din hanesinin tamamen kaldırılmasıydı" diyor. Demek ki vatandaşımız zahirdeki bir gerekçeyi öne sürerek zamirdeki bir gayesine ulaşmış. Bu onun bileceği iş.
AİHM'nin gerekçesi şu: "Nüfus kâğıdındaki din hanesi bireyin inancını açığa vuracak ve özellikle resmî kurumlar bünyesinde ayrımcılığa neden olabilecek." Mahkeme'ye göre kimse dinî inancını açıklamaya zorlanamaz. Burada duralım:
1) İnsanların dinî inançlarından dolayı ayrımcılığa uğraması kabul edilemez. Yasalarda ve mevzuatta buna ilişkin hükümler varsa, bunların düzeltilmesi gereklidir. Bunun için dinî inancı bütünüyle yok saymak gerekmez.
2) Dinî inancın açığa vurulması temel bir haktır. Ucuz bir propaganda sonucu "kimse dinî inancını açığa vurmaya zorlanamaz" deniyor. Fakat "kimse dinî inancını gizlemeye de zorlanamaz". Ben kişisel olarak dinî inancımı gizlemek istemem. Dinimin nüfus cüzdanımda da yazılmasını isterim. Dinim benim asli kimliğimdir, başka hiçbir kimlik (etnik, bölgesel, şehir, dil, cinsiyet, meslekî, siyasî vs.) dinî kimliğimden daha önemli değildir. İnanmış Müslümanlar Kur'an-ı Kerim'de açıkça yer aldığı üzere "O (Allah) sizi Müslüman olarak isimlendirdi." ayetinin hükmüne can-ü gönülden inanırlar, bağlanırlar ve Allah'ın bize verdiği bu şerefli ismi/kimliği üzerlerinde taşırlar. AİHM, biri istemiyor diye milyonlarca insanı bundan mahrum etme hakkını nereden kendisinde bulur? Biri şeker hastası, AİHM milyonlarca insana tatlı yasağı koyuyor.
AİHM'nin dayanağı AİHS'dir. Sözleşme de Avrupa'nın acılı tarihinin ürünüdür. Batılıların tarihte her zaman dinleriyle başları dertte olmuştur. Kilise, a) Din ve vicdan özgürlüğünü tanımamış; b) Farklı din ve mezheplere hayat hakkı sağlayamamış, milyonlarca insanın öldürülmesine sebep olmuş; c) Din adamları sınıfına mensup olmayanların siyaset yapmalarına izin vermemiş; d) Bilimsel faaliyetleri engellemiş, kilise dogmatizmini teyit etmeyen bilim adamlarını ateşe atmıştır.
Avrupa, modern hukuku, laikliği, din-devlet ve toplum ilişkisini tanzim ederken bu tarihi arka plana dayanıyor. Pekiyi bize ne oluyor? Tarihte biz de aynı trajedileri mi yaşadık ki, AİHS bizim rehberimiz olsun.
Bir başka açıdan, AİHS'nin ne kadar farklı kimliklerin kendilerini özgürce ifade ve temsil etmelerine kapalı, özünde tekçi, tek-tipçi ve sosyo-kültürel totalitarizme açık olduğu bir kere daha ortaya çıkmaktadır. Türkiye'de ve dünyada kavga, farklı kimliklerin devletçe dayatılan tek ve resmi kimliğe karşı kendilerini serbestçe ifade etmesi, açığa vurması ekseninde sürerken, AİHS mışıl mışıl 19. yüzyılın dogmatik uykusunda kimliklerin mezarlıklara itildiği bir rüyayı görmeye devam ediyor.
Pekiyi, diyeceksiniz ki, farklı din, mezhep veya düşüncelerden olanlar "Müslüman" olarak isimlendirilmek istemiyorlarsa ne yapmalı? Benim önerim şu: Nüfus cüzdanları tanzim edilirken ebeveynlerin beyanı esas alınmalıdır. Cüzdanlarda "Türkiye Cumhuriyeti Nüfus Cüzdanı" üst başlığı altında haneler şöyle yazılabilmelidir:
Din: İslam, Yahudi, Hıristiyan, Yezidi, Alevi, Atesit, Agnostik, Budist vs.
Mezhep: Sünni, Alevi, Şii/Ca'feri.
Kavim/Etnik: Türk, Kürt, Çerkez, Arnavut vs.
İsteyen de herhangi bir haneyi boş bırakabilmelidir. Tercihleri ebeveynlere bırakmak lazım. Çocuk 18 yaşına geldiğinde, eğer anne ve babasının kendisine verdiği kimliği beğenmiyorsa, mahkemeye müracaat edip, cüzdandaki herhangi bir haneyi değiştirebilmelidir. İnsanları inanç ve kimlik beyanlarında özgür bırakmak lazım..
ZAMAN