“Din Görevlileri”nin Sağlam Bir Nasihate İhtiyacı Var!

Kenan Alpay, Ali Şen’in torununun cenazesinde yaşanan olay üzerinden “din görevlileri”nin hal-i pür melalini değerlendirdi.

‘Masalı Kes, Yeter!’ / Kenan Alpay

Bir taraftan ölümü unutturmak diğer taraftan da ölümü adeta anlamsızlaştırmak adına öyle söylem ve davranışlar sergileniyor ki insan hakikaten şahit olduklarıyla ölümden de beter durumlara düşüyor. Ölümü hayatın dışına itmek ve nihayetinde “en büyük nasihat” olmaktan çıkartan ne kadar çok anlatı ve pratik örnekle karşılaşıyoruz da ciddi bir muhasebesini yapmak konusunda maalesef geride kalıyoruz.

Ölüme dair konuşmaları güya etkileyici olması amacıyla süslemeyi alışkanlık haline getirmek ne yazık ki sadece edebiyatçıların uğraşı değil. Cenaze namazlarını geleneksel teamüllerden kaynaklanan bir merasime dönüştüren, ezber ve kıraate odaklanan, mezarlık ve mezar taşına gösterilen özenin binde birini Kur’an ve Sünnetten işin aslını öğrenmeye göstermeyen bir toplum olmaya doğru hızla evriliyoruz. Bu eksik, tutarsız ve temelsiz anlayış ve pratiğimiz daha nereye kadar sürdürülebilir?

Forması Şefaat Eder!

Ölüme dair hemen her gün her biri diğerinden daha dramatik acılı haberler alıyoruz. Suriye’deki katliamlardan Soma’daki maden faciasına, trafik kazalarından kocaları tarafından öldürülen kadınlara veya intihara sürüklenen insanlara değin yürek sızlatan gelişmelerin kuşatması altındayız. Kimi zaman ölümü alabildiğine basitleştiren nihilist tutumlarla karşılaşıyoruz. Kimi zaman da ölümü sadece ölen için değil bütün bir insanlık için kıyamet sayan (çöküş-yokluk) kötümserliklere şahit oluyoruz.

Fenerbahçe Kulübü’nün eski başkanlarından (aynı zamanda müteahhit ve uluslar arası silah tüccarı) Ali Şen’in trafik kazasında hayatını kaybeden torunu 17 yaşındaki Alp Ali Şen’in cenazesi vesilesiyle birkaç hususa değinmekte fayda olabilir. Malum Ali Şen sadece spor-futbol camiasında değil siyaset ve ekonomi dünyasında da ‘efsane başkan’ olarak anılan, aranan ve gücüne-şöhretine epeyce misyonlar yüklenen bir isim.

Zaten ölümlü kaza sonrası medyaya yansıyan fotoğraflar ve haberlere hâkim olan dil Ali Şen’in belli çevreler için nasıl bir pozisyonda olduğunu gözler önüne seriyordu. Aslında bu yazı çerçevesinde önemli olan haber dilinin-fotoğraflarının nasıl kurgulandığı değil. Şöyle ki; Alp Ali Şen’in Teşvikiye Camii’nde kılınan cenaze namazı sonrasında Zincirlikuyu Mezarlığı’nda ortaya çıkan manzara ölüme, ölene, ölenlerin yakınlarına ve bütün bunlara dair söz söyleme makamındaki imamlara-hocalara dair söylenmesi gerekenler üzerine konuşmak medya dili üzerine konuşmaktan şimdi artık daha önemli.

Cenazelerimizde ne yazık ki Kur’an ve Sünnet dışında görsellik ve işitsellik boyutu egemen oldu ve neredeyse protokole bağlanan merasimlerde artık rıza-i İlahi’ye uygun anlam-mana bulabilene aşk olsun. Şu hususu da vurgulayalım: İslam’ın öngördüğü içerik sadece laik-seküler politikalar marifetiyle boşaltılmadı. Bu konuda ‘din görevlisi’ sıfatıyla arzı endam edenlerin de hatırı sayılır katkıları var. Ne ölene ne de geride kalana faydası olmayan, ritüele dönüştürülen kimi alışkanlıklar laik-seküler yeni formların cenazelerde de kendisini üretmesine yol açtı.

Futbol taraftarlığının cenaze merasimlerine kadar uzanan kimlik belirleyici etkisi günü geldi takımlarının forma veya bayraklarıyla defnedilenlerin acıklı hikâyesi olarak somutlaştı. Peki, ölüm ve cenaze bütün uhrevi boyutlarından soyutlanarak alabildiğine sembolik bir trajediye nasıl tebdil edildi? Mazisi uzun ama şu kadarını hatırlatalım: Gerek camilerde gerekse mezarlıklarda cenazeler en başta cenaze imamları tarafından ölüm Kur’an ve Sünnetten bir dizi nasihati paylaşmaktan çıkarılıp uzun uzadıya tekrar edilen ve çoğunun da cenazeyle alakası olmayan söylem ve eylemlere dönüştürüldü.

(...)

YAZININ DEVAMI >>>

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!