HAKSÖZ HABER
Osman Hamdi Bey, Türkiye’nin gereksiz yere yüceltilen isimlerinden birisi. Son zamanlarda sınavlarda soru olarak eserlerinin sorulması ile yeniden gündeme gelmişti. Bu defa da Marmara Üniversitesi Sultanahmet Yerleşkesi’nde İletişim Başkanlığı Dijital Sergisini açarak din düşmanı Osman Hamdi Bey’i tekrar hatırlatıyor.
Her yıl bir şekilde zihinlerde anımsatılmaya daha da önemlisi zihinlere kazıtılmaya çalışılmakta. Yaşamına dair nesnel veriler edebiyat ders kitaplarında yer almazken toplumun bu batı hayranı, yerel seyyahımız hakkında pozitif düşünmesi sağlanmaya çalışılmakta.
Osmanlı dönemi bir batıcı olan Osman Hamdi Bey, lise edebiyat kitaplarında uzun bir süredir ressam kimliği ve eserlerinin başarıları üzerinden aktarılmaya çalışılıyor. KPSS lisans sınavında da Kur’an Okuyan Kız adlı eseri sorulmuştu. Adeta topluma her gün yeni bir özelliği öğretilmeye çalışılmakta.
Aynı zamanda Osman Hamdi Bey Türkiye’de son yıllarda ivme kazandırılan yerli ve milli söyleminin kapsamına giren isimlerden birisi de oldu. İletişim Başkanlığı Türkiye’de müzeciliğin kurucusu sayılan(!), Tanzimat döneminde bilim, sanat, arkeoloji ve müzecilik anlamında büyük atılımlar(!) –batıyı taklit gibi- gerçekleştiren Osman Hamdi Bey adlı din düşmanı şahsiyeti şu şekilde tanımlıyor: Mütevazı kişiliği ve sanata adanmış ruhuyla kendisinden geriye paha biçilemez eserler bıraktı. Osman Hamdi Bey, özellikle “Kaplumbağa Terbiyecisi” (1906) ve “Silah Taciri” eserleriyle tüm dünyada adından söz ettirdi.
İletişim Başkanlığının Osman Hamdi Bey hakkında bildikleri hangi kaynaklara dayanıyor acaba? Osman Hamdi Bey hakkında yazılan hatıratlarda kendisinden hiç de mütevazı bir kişilik olarak bahsedilmiyor oysaki. Kendisinden “kaprisli” ve “yaşadığı toprakların insanı değil” diye bahsedilmekte.
Batılılardan aferin almak için yaptığı özenti resimlerine yine batılılar ‘aa evet olmuş!’ Bizim istediğimiz de tam olarak bu dendiği için, birkaç eseri de birkaç milyon ediyor diye, çok değerli illa anılması gereken bir şahsiyet olarak anılması gerekiyor mu? Tabi ki hayır dine net bir şekilde karşı olan batı özentisi bu şahsın sergilenmesi, toplumun değerlerine uzak bir anlayışın çabası olarak değerlendirilir halk tarafından.
Kur’an’ı Kerim’i ayaklarının altına alan, dekolteli bir kadın resmi çizen bu şahıs gerçekten bir değer olarak anılmayı hak ediyor mu?
Ve sözüm ona yerli ve milli kategorisine ne zamandan beridir batıcılar ve batı hayranı din düşmanları dahil edilebilir oluyor? Resimlerinde yarı çıplak kadınları figür olarak seçip dini mekanları alaya alan, sözde ironik eserler ortaya koyan bu şahıs döneminde de tavırları ve tutumu yüzünden toplum tarafından önemsenmezken bugünler de çok büyük anlamlar izafe edilmeye çalışılıyor.
Osman Hamdi Bey her fırsatta dinin karşısında bir tutum aldığını belirtirken, İletişim Başkanlığı ve sözde Türkiye entelektüel kesimi önemli bir figür olarak Osman Hamdi Bey’i her fırsatta pazarlamaya çalışmakta yanılıyor. Çünkü dine ve ahlaka mugayir bir üslup tutturan bu şahıs için değil anma, tarihin çöplüğünde yer ayırmak daha doğru bir karar olacaktır.
Mustafa Armağan geçtiğimiz yıllarda piyasada çokça boy gösterilmesini merak ederek Osman Hamdi Bey hakkında bir tarihçi olarak görevini yaparak; kimdir, nedir, neyi düşünerek bu resimleri çizdi, yaşamı ve hayatı hakkında neler biliyoruz ve neleri de bilmemiz gerek diye bir araştırma yapıp köşe yazısı olarak paylaşmıştı. Bizde kendisini kaynak göstererek şu alıntıyı aktaralım, “Hem de dinle diyanetle en ufak bir alakası olmadığı, hatta ateist olduğu halde! Bana inanmayan, Edhem Eldem'in Osman Hamdi Bey Sözlüğü'ndeki “Din” maddesinde yazdıklarına baksın ve utansın (Kültür Bakanlığı: 2010, s. 173-176).”
“Hem de iki karısını da Fransızlardan seçtiği ve evinde Fransızca konuşmayı tercih ettiği halde!
Hem de kendisini Müze Müdürü yapan velinimeti Sultan 2. Abdülhamid'e –haşa huzurdan- 'havyan' dediği bilindiği halde!
Hem de alafranga giyinip alenen içki içmek, dindarlarla 'yobaz' diye alay etmek gibi gayet İslamcı(!) meziyetleri bulunduğu halde!”
“Ve hem de resimlerinin hiç birinde İslam'a bir din olarak saygı göstermediği, aksine bir resminde 'emir' dediği bir genci yüzükoyun sedire uzatarak Kur'an okuttuğu, bir başkasında ise Bursa'daki Yeşil Camii'nde iki açık kadına tambur ve def çaldırdığı halde!”
“Ve dahi hem de asıl isminin Yaratılış olduğunu öğrendiğimiz tablosunda mihraba arkası dönük bir şekilde Kur'an rahlesine oturttuğu Ermeni kızın ayakları altına Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'i attığı halde!”
Sanat tarihçilerimizden Zahir Güvemli bundan 64 yıl önce hakkında neler yazmış, kulak verelim:
“Hamdi Bey, (…) bir Avrupalının merak edeceği, görmekten hoşlanacağı konuları işlerdi. Yani bu toprakların çocuğu olarak değil, bir seyyah gibi görürdü.”
Ressamın düşüncelerini bilmeyenler eserlerini değerlendirirken kendisi hakkında esen dalga hangi yönden geliyorsa o fikirlere ayak uyduruyorlar. Ressamın yaşamına ve eserlerine vakıf olanlar ise, objektif tutumlar sergileyerek, tarihe, ressama, eserine ve günümüzde neden anıldığına dair derin malumatlara sahip olabilirler.