Kabinenin başarılı bakanlarından Faruk Çelik'in nezaretinde gerçekleştirilen Alevi Çalıştayları semeresini vermeye başladı; Alevi sorununun makul, tatminkâr ve barışçı bir hal yoluna girmesini sağlayacak önemli adımlar atıldı.
AK Parti hükümetinin yakın tarihte ilk defa Sünni ve Alevi ilim adamlarını, yazar ve kanaat önderlerini 7 çalıştayda bir araya getirip sorunu teşrih masasına yatırması, başlı başına bir işti. Bu yapıldı. Çalıştaylar sonunda neler yapılması gerektiği konusunda üç aşağı beş yukarı bir anlayış birliğine varıldı. Herkesin üzerinde mutabakata vardığı fikir, sorunun kalıcı ve tatminkâr çözümünün köklü bir anayasa değişikliğini gerektirmesidir. Ancak yeni bir anayasa yapılıncaya kadar hiç değilse sembolik düzeyde bir şeyler yapılabilir, mesela Sivas Madımak Oteli kamulaştırılabilirdi. Bu da yapıldı.
Bu meyanda ikinci bir adım atılıyor: 2011-2012 eğitim öğretim yılında okutulmak üzere din kültürü ve ahlak bilgisi dersi müfredatına Alevilik de dahil edilecek; Caferilik ve Nusayrilikle ilgili konular da eklenecek.
Benim öteden beri teklifim şuydu: Her din, mezhep ya da inanç grubuyla ilgili konular, o din, mezhep ve inanç grubunun muteber bilim adamları tarafından kaleme alınsın. Alevi Çalıştayları'nın başarılı koordinatörü Necdet Subaşı'nın yaptığı açıklamaya göre bu amaçla Alevilerce bir komisyon oluşturulmuş bulunuyor, din dersleri kitaplarında Aleviliğin yer alması konusuna ilişkin geniş ölçekli bir çalışma hazırlanıyor. Subaşı, din dersi öğretmenlerinin Sünni tabanlı oluşlarının Alevileri kaygılandırdığını belirterek, "Bu kaygı yersiz." diyor. "Çünkü öğretmenler belli bir pedagojik formasyonla hizmet ediyorlar. Dolayısıyla bu konularda da öğretmenler gerekli ölçüde Alevilikle ilgili hizmet içi eğitimden geçirilebilirler." diyor. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin 'zorunluluk ilkesi' korunarak muhtevasının tüm tarafları tatmin edecek şekilde ahlak ve kültür endeksli olmasını sağlayacak müfredatta Aleviliğin temel bilgileri yer alacak. Hacı Bektaş-ı Veli'nin Makalat'ı ve Hüsniye gibi Aleviliğin temelini oluşturan klasiklerdeki bilgilere yer verilecek. Kitap sayesinde öğrenciler Aleviliğin ne olduğunu, nasıl Alevi olunduğunu, Alevi ritüellerini sağlıklı biçimde öğrenmiş olacak. Kitap hazır. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu'nun onayına sunulmuş bulunuyor. (Yeni Şafak, 23 Aralık 2010)
Devlet Bakanı Çelik ve Koordinatör Subaşı'nın yaptığı açıklamalar, henüz ideal noktaya gelmemiz için önemli mesafeler kat etmemiz gerektiğini gösteriyorsa da, alınan mesafenin hayli önemli ve ümit verici olduğunu da gösteriyor. Amaç "bağcı dövmek değil de üzüm yemek" ise bu ilk teşebbüsler herkesçe desteklenmelidir.
Ancak böyle olmuyor. Bazılarının, maksadı "sorunun çözmek değil, sorun üzerinden politikalar yürütmek" veya "dolaylı yoldan dine husumet" beslemek olduğundan "istemezük" tutumlarını devam ettiriyorlar.
Alevilerin kahir ekseriyeti söz konusu çalışmalardan memnun, zaman içinde karşılıklı diyalog, ortak çalışma ve çalıştaylarla geniş toplumsal mutabakat sağlanabileceğine inanıyor. Alevi sorunu üzerinden rant sağlamak üzere örgütlenenler ise değil bir çözüme, konuşmaya bile yanaşmıyorlar. Bütün duyargalarını, kapılarını kapatıp "Bizi Sünnileştirmek istiyorlar" diye bağırıyorlar. Bunlara eşlik eden ateist-materyalist felsefeden gelme eski tüfek aydınlar grubu da "kategorik olarak din derslerinin okutulması"na karşı çıkıyor. Bunların derdi Aleviler değil, doğrudan dine husumettir; kendilerinin Aleviler içindeki uzantıları olan fikirdaşlarıyla ya "Alevi hakları" veya AİHM zırhı içine girip dinî bilgi ve kültürün çocuklara öğretilmesine karşı çıkıyorlar.
Bizim "kendinden nefret" eden aydınlarımız "dine karşı husumeti ve din konusundaki cehaleti" eğitimle tahsil ediyorlar, toplumun da dinden arındırılmasını istiyorlar. Hayır, bu böyle devam etmemeli. Öğrenciler İslam dini, diğer dinler ve mezhepler konusunda geniş ölçekli bilgi ve fikir sahibi olmalı ki, toplum artık kendi kendini kolonileştiren bu aydın despotizminden kurtulsun.
ZAMAN