Ahmet Varol / Yeni Akit
Sadece Fransa değil Fransızca da kovuluyor
Fransızların meşhur Le Figaro gazetesi Cezayir’de Fransızca eğitim programının sürdürülmesinde zorluk çekilmesinden dert yandı. Bu eğitim yılının başından itibaren özel okulların birçoğunun Fransızca eğitim programına yer vermemesi sebebiyle daha önce bu programa göre eğitim almış olan öğrencilerin aynı program üzere eğitimlerini sürdürmekte zorluk çektiklerini dile getirdi.
Tabii burada kastedilen Fransızcanın yabancı dil olarak öğretilmesi değil. Tüm derslerin Fransızca olarak okutulduğu ve öğretildiği bu dil üzere eğitim programı.
Bilindiği üzere Fransa veya genel anlamda Batı emperyalizmi sömürge haline getirdikleri ülkelerin doğal kaynaklarını ve insan gücünü kendi çıkarları için kullanmakla yetinmedi, aynı zamanda oralara kendi dil ve kültürlerini götürerek halklarının kimliklerini değiştirmek için yoğun çaba harcadılar. Yani sömürgeleştirdikleri ülkelerin servetlerini çalarken, kendilerinin “kültür” olarak tanımladıkları kimlikleriyle ilgili unsurları onlara zorla dayatmak suretiyle o toplumların kimliklerini değiştirmeye çalıştılar. Bunun için kullanılan unsurların başında ise dil gelmektedir.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Göklerin ve yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için ibretler vardır.” (Rum, 30/22)
Bir başka ayeti kerimede de şöyle buyurulur: “Biz her peygamberi ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açıklasın.” (İbrahim, 14/4)
Bir ayeti kerimede de şöyle deniyor: “Onunla (Kur’an’la) takva sahiplerini müjdeleyesin ve direnen bir kavmi uyarasın diye onu senin dilinle kolaylaştırdık.” (Meryem, 19/97)
Yüce Allah, Adem’i yarattığında ona isimleri öğrettiğini Kur’an-ı Kerim’de bildiriyor. Bu da insanın ilk yaratılışından itibaren dil ve kelimelerle anlaşmayı öğrendiğini gösterir.
Tarih içinde konuşmalara ve söyleyiş tarzlarına göre diller çeşitlenmiş ve yüzlerce dil ortaya çıkmıştır. Bu da Yüce Allah’ın ayetlerindendir.
Başkalarının dillerini öğrenmek insana farklı bilgi kaynaklarına ulaşma imkanı sunar. Dolayısıyla farklı dilleri bilmek bir zenginliktir. Buna tarihte önem verildiği gibi günümüzde de büyük önem verilmektedir.
Ancak emperyalist güçler çoğu zaman dil dayatmacılığını bir egemenlik aracı olarak da kullanarak sömürgeleştirdikleri ülkelerin halkları üzerinde bir tahakküm gücü oluşturmaya, kültürel egemenlik kurmaya çalışmışlardır.
Bunu farklı yollarla yaptılar. Bazen kendi dillerinin konuşulmasını zorunlu kılarken, tahakküm altına alınan halkların dillerinin konuşulmasını tamamen yasakladı hatta suç saydılar. Bazen de kendi dillerini üstün, başkalarının dillerini geri göstermek suretiyle kendi dillerinin konuşulmasını ve kullanılmasını özendirmeye çalıştılar. Bunların dışında da başvurdukları muhtelif yöntemler oldu ama hepsinden tek tek söz etmeye gerek yok.
Dil dayatmacılarının amaçları sadece kendi dillerini konuşanların sayılarının artmasını sağlamak değil aynı zamanda kültür emperyalizmidir. Çünkü dillerini yaymaktaki öncelikli amaçları o dille birlikte kendi kültürlerine ilgi ve özenin artması, tahakküm altına alınan toplumların kendi kimlik ve değerlerinden uzaklaşarak dillerini öğrendikleri toplumların kimlik ve değerlerine yakınlık duymalarını sağlamaktır.
Dili, kültür ihracının bir aracı ve kanalı olarak kullanmaya çalışan emperyalist güçlerin başında da Fransız emperyalizmi yer almaktadır. Bu amaçla muhtelif kurumlar ve teşkilatlar kurmuştur. Frankofoni Teşkilatı da bunlardan biridir.
Ancak son dönemde Afrika’da Fransa karşıtı yönelişin Fransızcanın bölgedeki etki gücünü de zayıflattığı, Fransa’nın tasallutundan kurtulmaya çalışan ülkelerin bu ülkenin sadece askerlerini değil dilini de kovmaya meyilli oldukları anlaşılıyor. Yabancı dil olarak Fransızcayı öğrenmeyi bir zenginlik sayabiliriz. Ama baskılanan toplumları, kimliklerinin ana unsuru niteliğindeki öz dillerini terke zorlayan dil tahakkümü kültür emperyalizminin bir parçasıdır.