Bugünleri de mi görecektik biz?
“Gazetelerin görevi; haber yapmaktır” diye biliriz... Haberlerde de fotoğraf kaçınılmaz unsurdur.. Haberin ciddiyetini ortaya koyan belgedir..
Ama şu işe bakınız ki; delilli olsun diye, fotoğraflı haber yapıyorsunuz.. Haberin muhatabı tek kelime etmiyor, onun yerine eleştiriler, gazetecilerden geliyor!..
Nasıl bir anlayış bu?
Nasıl gazetecilik mantığı bu?
Gazeteci haber verir.. Gazeteci, eğer varsa, fotoğrafı ile haberini belgeler..
Ama hayır, bugünün gazetecileri öyle demiyorlar..
“O haberi yapamazsınız. O fotoğrafla birlikte böyle bir haber hiç yapamazsınız..” diyorlar..
Bir hakaret sözcüğü mü var haberde?
Hayır..
Peki nedir sorun?
Gazeteciler böyle istiyorlar, “Halk bu fotoğrafı görmemeli, o haberi okumamalı” diyorlar..
Başkaları derler de, gazeteciler bunu nasıl diyor, onu anlayamıyorum.
Biz gazetecilerin sergiledikleri bu tavrın şaşkınlığını yaşarken, dün çok daha vahim bir skandal yaşadık.
Bir süre önce, Aydın Doğan ve Oktay Ekşi, Vakit gazetesindeki bir haberle ilgili olarak manevi tazminat davası açmışlardı..
Nerede?
Ankara’da..
Hayrola Aydın bey, hayrola Oktay amca.. Evi/işyerini Ankara’ya mı taşıdınız diye sorduk, soruşturduk.. Hayır, Ankara’ya taşınmamışlar.. Kendileri de İstanbul’da, biz de İstanbul’dayız ama.. Ne hikmetse, onlar gittiler Ankara’da dava açtılar. İtiraz ettik. Mahkeme kabul etmedi. Davayı sürdürdü ve 4 milyar Aydın bey için, 3 milyar da Oktay bey için tazminata hükmetti..
“Olabilir, Türkiye’de verilen kararların yarıdan fazlası bozuluyor zaten. Temyiz edelim, neticeyi bekleyelim” dedik. Temyiz ettik. Ama kendisi de gazete patronu olan Aydın Doğan ve ömrü gazetecilikle geçmiş, üstelik gazeteci derneği başkanı olan OktayEkşi bekleyemedi!..
“Biz temyizi beklemeyiz. Daha kesinleşmemiş de olsa, Yargıtay incelemesinde de olsa, biz o parayı tahsil edeceğiz, sonra siz kazanırsanız, geri alırsınız” dediler ve Ankara Haber Merkezimize gidip, muhabirlerin haber yazdıkları bilgisayarları haczettiler.
Diyeceksiniz ki; “Ne olmuş, alacaklarını teminat altına alıyorlar. Hani kaçma falan olmasın gibisinden.”
Siz öyle sanın..
Sadece hacz değil, beyler bilgisayarları alıp yediemin deposuna götürdüler bile..
Bugün de sattıracaklar..
Kim sattırıyor?
Aydın Doğan.. Vergi rekortmeni.. Aynı zamanda, kendi yanında yıllarca çalışmış olan Fatih Altaylı’nın tanımlamasıyla, vergi kaçağı rekortmeni!..
Kim sattırıyor?
Oktay Ekşi..
Hayatını, kendi anlatımına göre gazetecilikle geçirmiş, yarım asırdır basın dünyası içinde olmakla övünen bir kişi..
Neyi sattırıyorlar? Gazetecilerin eli kolu mesabesindeki, muhabirlerin haber yazmak için kullandıkları 5 adet bilgisayarını!
Hayırlı uğurlu olsun.
Ne diyebiliriz ki?
Basın özgürlüğü, gazetecilik hak ve hürriyeti.. Falan filan.. Boşverin bu hikayeleri. Sadede gelelim biz.
Katrilyonluk malvarlığına sahip, 72 yaşındaki Aydın Doğan, 4 milyar alacağı için dün gazetemizin Ankara Haber Merkezi’ne avukat gönderdi.. Polis eşliğinde icra memuru gönderdi..
50 yıllık gazeteci, 76 yaşındaki Oktay Ekşi, 3 milyar liralık, henüz kesinleşmemiş alacağı için, muhabirlerin bilgisayarlarını yediemine kaldırttı..
Olayın özeti bu..
Bu kişilerin gazetelerini alıp bakarken, bu kişilerin yazılarını okurken; şu olayı hatırlayın da öyle değerlendirin haberlerini, köşe yazılarını!..
Bu ülkenin başbakanını; affedersiniz şu hayvan bu hayvan tipinde resimleyen karikatürlere bile özgürlük isterler.
“Özgürlük özgürlük özgürlük” diye ter ter tepinirler..
“Basın hürriyeti! Basın hürriyeti!. Basın hürriyeti!” derler..
Zannedersiniz ki, gerçekten “özgürlük” istiyorlar.. Gerçekten “basın hür olsun” diyorlar. Gerçekten “gazeteler her türlü baskıya karşı güven içinde olsun” talebini samimi olarak dillendiriyorlar..
Hayır, gerçek ortaya çıktı işte..
Onların dertleri basın özgürlüğü değil.
“Basın özgürlüğü”nü savunan bir insan, 4 milyar için bir gazetenin haber merkezine icra gönderir mi?
“Gazeteciler hür olmalı” diyen bir insan, 3 milyar için muhabirin gözü kulağı olan bilgisayarını alıp götürme talimatını verir mi?
Üstelik bu eylemleri, kesinleşmemiş bir kararı gerekçe göstererek yapar mı?
Merak eden okuyucularımız olacaktır.. Nedir bu tazminat kararına gerekçe olan haber?
Haberin başlığı şu: “Doğan Grubu’nun amacı, Dinçer’e baskı!”
Ne var bunda? Aydın Doğan’ı kedi şeklinde mi çizmişiz? Yoksa başka bir hayvan kılığına mı sokmuşuz?
Ne demişiz Oktay beye? Burada tekrarlamak istemediğim, kendisinin iki gün arka arkaya bize layık gördüğü o “iğrenç” ifadeyi mi, isminin önüne getirmişiz?
Başbakanlık Müsteşarı hakkında tekrar tekrar benzer haberleri yapmaları üzerine, “Hayrola, bunun ardında ne yatıyor” diye sormuşuz...
Sormamalıymışız..
Öyle diyor Aydın bey ve Oktay amca..
Kusura bakmayın Aydın bey.. Oktay amca.. Biz “sorma”ya devam edeceğiz..
Biz “gazetecilik” yapacağız.. Siz de gazetecileri “susturmak” için, her türlü girişimlerinize devam edebilirsiniz!
Vakit gazetesi