Dezenformasyon ve İmaj

MURAT AYDOĞDU

Kitle çok sayıda belirsiz haberle yüklenir. Sonra bu haberlerin işlenmesi kitlelerin duygu ve kanaatlerinin şekillendirilir. Dezenformasyon dediğimiz bu süreç sonunda etkilenen kişinin zihninde kahramanlar, kötü adamlar kalıplaşıyor ve nihayet kendisinde ortaya çıkan öykünmeler, özenmeler oluşuyor.

Tarihi yenenlerin yazdığı gibi, dezenformasyonu da güçlüler, kitle iletişim araçlarını ellerinde tutanlar ve hâkim paradigmayı ellerinde tutanlar oluşturur. Günümüz dünyasında hakim paradigma ise seküler materyalist Batı değerleri.

Öyle ki, kendini emperyalizm karşıtı olarak zanneden hatta muhafazakar kişilerde bile oluşmuş bu zihin bir çeşit kompleks (aşağılık duygusu) hareketlere neden oluyor.

Dünya medyasının yaygarası arasında bazen diğer sesler duyulmaz olur. Geçenlerde internetten Afganistan eski yönetiminden Taliban sözcüsünün bazı açıklamalarını dinledim. Gelin muhalif bir sese kulak verelim ne diyor.

“ABD 1998’de Usame b. Laden’i öldürmek için Afganistan’a 75 tane Cruise füzesi yolladı. O adamı ıskaladılar ama 19 öğrenciyi öldürdüler ve özür bile dilemediler. Acaba biz öyle yapsaydık ve 19 ABD vatandaşını öldürseydik ne yaparlardı?

Dedik ki; bu adamın Kenya ve Tanzanya saldırılarında parmağı olduğu ispatlansın, onu biz cezalandıracağız. ABD yargı sistemimize inanmadığını söyledi ve hiçbir kanıtta getirmedi. 2 Bir talep ile bu adamın faaliyetlerini araştırmak için uluslar arası bir komisyon oluşturulsun dedik, bu da reddedildi. Bizim ya da Suudi Arabistan’ın onaylayacağı 3. bir İslam ülkesi olaya el atsın dedik, bu da reddedildi.

Biz ABD’nin sürekli kendilerine para kazandıracak adam aradığını düşünüyoruz.

Gorbaçov’un ne dediğini hatırlayın. –ABD’ye en kötü şeyi yapacağım dedi. Herkes herhalde nükleer saldırı diye düşündü. Ama o ABD’nin düşmanını ortadan kaldıracağını söyledi ve Sovyetler Birliğini dağıttı.  Böylece Pentagon, FBI ve CIA’daki birçok kişi işini kaybetti.  Belki de Amerikalılar vatandaşlarının hala savunulma gereği hissetmelerini istiyorlar.

Eğer terör denilecekse kitle imha silahları olan ülkeler teröristtir, biz ise iğne bile yapamıyoruz.

Afganistan’daki durum bizim yarattığımız bir şey değil, bu dünyanın görüntüsü. Eğer aynadaki görüntüden hoşlanmıyorsanız, aynayı kırmayın yüzünüzü değiştirin.

Şimdi bize ambargo uyguluyorsunuz. 22 Yıllık savaş, alt yapımıza zarar verdi, mülteci problemlerimiz var, tarım alanları mayın dolu.

Afganistan’da 1 ay önce yetersiz beslenme ve sağlık sebeplerinde 700 çocuk öldü. Bunu kimse bilmiyor ama heykeli herkes biliyor. Biz çok şaşırdık, dünya bizim geleceğimizi yok ediyor ama geçmişimize endişe ediyor. İskandinav ülkelerinden bir proje ile geldiler, heykeli restore edeceklermiş. Bizden biri bu parayı çocuklar için kullanalım dedi. Para sadece heykel için dediler. Halkımız kızdı ve heykeli yok etmek istedi. BM genel sekreteri Pakistan’a gitti, 6 milyon mülteciyi ya da Afganistan’daki fakirliği değil heykeli konuşmak için. Biz heykeli imha etmek istemedik. Halk ve âlimler konseyi karar verdi ve bizim bu karara karşı çıkma hakkımız yoktu.

Ekonomik yaptırımlar Amerikalılara söker ama bizim için hiçbir şey için yaşamaktansa herhangi bir şey için ölmek daha iyidir. ”

Belki Taliban sözcüsü de kendi çapında imaj oluşturmaya çalışıyor. Ama biz kimin kendi değer ve hukukuna bağlı olduğunu görüyoruz.

Benzer bir kültürel yaklaşımı, Kars’taki ucube heykeller konusunda da gözledik. Adalet duygularımızla, tarihte yapılan Ermeni katliamını kınamamıza rağmen, halkın kültür ve değerlerine aykırı bir o kadar da Batı paradigmasının ürünü ucubeleri beğenmedik. Buna karşılık kimisi dezenformasyonun etkisi ile heykel aşığı kesildi. Hiçbir kültürel, tarihi ya da estetik değeri olmayan heykel oluşturulmuş imaj ile değer kazandı. Kimileri de bu gerçekleri gördüğü halde kapıldıkları kompleks nedeni ile heykel taraftarı oldu. Birilerine muhalefet etme takıntısı aynı dezenformasyona uğramış kompleks’tir.

Dünya kamuoyunun nabzını tutan kitle iletişim araçları da çoğunlukla güç sahiplerinin elinde.

Hem dünyanın bu halinin sorumluları kendileri hem de bunu düzeltecek ahlak ve değerlerden yoksun ama işi dezenformasyon ve imaj ile kurtarıyorlar.

El kaide yapı itibari ile Batının işgal ve katliamlarına tepki olarak doğdu ve gelişti. Mücadele tarzı sadece tepki ve çatışma üzerine olduğundan bazı olumsuz göreceğimiz eylemlere de sebep oldu. Sebep oldu diyorum çünkü merkezi teşkilat yapısının yanında doğrudan organik bağı olmayan salkım örgütlenme yapılarına da ilham verdi ve stratejik, manevi ortaklık kurdu.

Zihin yapısındaki güçlü ötekileştirme duygusu ile de bazen İslam dünyasındaki iç çatışmalarda da eylemler ortaya koydu.

Türkiye’deki ve değişik İslam ülkelerindeki onaylanması mümkün olmayan eylemleri Örgütün merkez teşkilatlanmasının sahiplenmediği ve kınadığını biliyoruz. Ama yine de zihin yapısından kaynaklanan bu eylemlere sebep olduğundan, kendimizi onlardan ayrı tuttuk, Ayrı tuttuk ta aleyhlerinde bir faaliyette de bulunmadık.

Çatışmacı ve iktidar odaklı benzer mücadele tarzlarını yürüten örgütlemeler, Batı dünyasının haşarı çocukları ve bizdeki bazı öykünmeciler tarafından çoğu kez kutsandı.

Günümüzde Che tişörtleri giyen birçok kişi Batı dünyasında gururla dolaşabilmektedir. Türkiye gibi ülkelerde bile bazı kesimlerce sempati ile karşılanmaktadır.

Ama düşünebiliyor musunuz?  Laden tişörtü giyen birisi nasıl karşılanır.

Oysa Che’nin “Emperyalizm ile savaşta birçok Amerikalı sivilin ölmesi umurumda bile değil” dediğini biliyoruz.

Sosyalist bir arkadaşımla konuşuyorum. Deniz Gezmiş söz konusu olduğunda övgü ile bahsediyor. Hiçbir düşmanlık gütmeden soruyorum;

“Deniz Gezmiş şimdi yaşasaydı size nasıl davranırdı.”

Gülümsüyor;

“Muhtemelen bizi döverdi” diyor ve ekliyor.

“Bu gençler sahip oldukları tek şeyi gençliklerini ve heyecanlarını davaları uğrunda harcadılar ve saygıyı hak ediyorlar”

Ben şahsen Che, Laden ya da başka tişört meraklılarına karşı bir antipati beslemiyorum. Buna karşılık böyle bir imaj çalışmasını anlamsız bulurum ve ben yapamam.

Sekülerler bile, kendi kültürleri içerisindeki küçük farklılıklarda bazen sağlıklı değerlendirme yapabiliyorlar. Oluşturulan imajların nasıl komediye dönüştüğünü dillendiriyorlar.

Lüks otel lobileri ve barlarda şampanyalarla Devrim şarkıları, 1 Mayıs kutlamaları ya da Çav Bella türküleri söyleyen çakma devrimcilere biraz dava devrimcisi olanlar gülerken Kapitalistler çok korkuyorlar(!).

Dezenformasyon direndiğini sananların bile içine işliyor.

Yüklenilen imaj’a dikkat edilmelidir.