Devrimin Soruları

Ahmet Varol

Zihinleri bulandıran sorular sadece Türkiye'ye mahsus değildi. Çünkü konuyla ilgili komplo teorilerini besleyen iddiaların kaynakları zaten dışarıdaydı. İddiaları herkes kendi vitrinine koyup, kendi anlayışına göre şekillendirerek piyasaya sürdü. Dolayısıyla devrimlerin vuku bulduğu veya bu tür kitlesel hareketlere gebe ülkelerde de bütün bu tartışmalar yaşandı.

İşte bütün bu konular hakkında Suudi Arabistanlı değerli ilim adamı Selman el-Avde "Devrimin Soruları (Es'iletu's-Sevre)" adlı bir kitap hazırlamış. Nema Araştırma ve İnceleme Merkezi (Merkezu Nema li'l-Buhus ve'd-Dirasat) adlı bir kuruluş da yayınlamış.

Söze, Baas diktasının esir aldığı değerli kardeşimiz Adem Özköse'nin de görev yaptığı Milat gazetesinin yazarlarından İsmail Yaşa'ya kitabın bilgisayar kaydını göndermesinden dolayı teşekkür ederek başlamak istiyorum. Kitap bana Türkiye dışında bir yolculukta olduğum sırada ulaştığı halde sürekli muhatap olduğumuz soruları içerdiği ve yazarını da tanıdığım için hızlı bir şekilde gözden geçirdim. Önemli bir kısmını da okudum ve okumaya devam ediyorum. İçeriğinin ilgi çekeceğini düşündüğümden yazar ve kitap hakkında beni izleyen kıymetli okuyucuların da haberdar olmasını arzuladım.

Selman el-Avde, S. Arabistan'ın hâkim sisteme ve uygulamalarına "Hayır" diyebilen ilim adamlarından. Bu yüzden çeşitli eziyetlere maruz kaldı. Kudüs ve Filistin davasıyla da yakından ilgilenen biri.

Muhalif görüşlerinden dolayı önceki kral Fehd ibnu Abdilaziz zamanında mecburi ikamete tabi tutulanlar arasında o da vardı. Sonra yine aynı sebeple hapis cezası da çekti. Herhangi bir suç işlediği için değil sisteme itirazlarından dolayı.

Hâkim sistemin uygulamalarına karşı muhalif çıkışlarıyla, insanlara fikir özgürlüğü sağlanmasıyla ilgili taleplerde bulunmasıyla tanınmakla birlikte itidalli olmayı tercih etmiştir. Tavırlarında her zaman adaleti tercih etmiş, itikadi çizgi ve anlayışları farklı da olsa başkalarıyla ilgili tutumlarında adaletten yana olmaya özen göstermiştir. Örneğin tam Güney Lübnan'da siyonist saldırıya karşı savunma mücadelesinin sürdüğü sırada Abdullah ibnu Cibrin'in Şiilerin rafizi oldukları ve onlara yardım edilmemesi gerektiği yönünde fetva vermesine şiddetle karşı çıkan âlimlerin arasında yer alarak adaleti tercih etmişti. O zaman yaptığı açıklamada "Bu dönemde Şia ile ihtilafı bir kenara koymak, saldırılarında çocuklarla savaşçıları ayırmayan siyonist canilerle, büyük düşmanla savaşta gayretleri birleştirmek gerekir" demişti. Keşke aynı adaleti bugün Baas diktasına destek verenlerde de görsek ve onlar da; "Bu dönemde çıkar hesaplarını, stratejik planları bir kenara koymak, saldırılarında çocuklarla savaşçıları ayırmayan Baas canilerinden kurtulmak isteyenlere destekte gayretleri birleştirmek gerekir" diyebilseler. Ama ne yazık ki onlar böyle bir tavır sergilemek yerine Baas zulmünün üstünü örtmeye çalışıyor; "Humus'ta bir şey yok; siz abartıyorsunuz!" diyorlar.

Abdullah ibnu Cibrin'in söz konusu fetvasının yayınlandığı sırada ben de "İlmi fitneye âlet etmeyin" başlıklı bir yazı yazarak bu fetvayı reddeden ilim adamlarının görüş ve duruşlarını kamuoyuna aktarmıştım. (Bu yazımızı web sitemizde yani www.vahdet.info.tr adresinde bulabilirsiniz.) Ama zulme ve vahşete karşı tavırda dün nerede idiysem bugün de oradayım, Allah'ın izniyle. Dün Lübnan'da siyonist saldırganlığa karşı hakkın ve adaletin yanında durduğum gibi bugün de Baas zulmüne karşı hak ve özgürlük mücadelesi içinde olanların yanındayım.

Selman el-Avde'nin önemli bir farkı şu: Arap baharı ayaklanmalarının yaşandığı veya benzer ayaklanmalara gebe olduğu düşünülen ülkelerdeki toplumları iyi tanıyor. Batı'daki gelişmelere de bigane değil. Orada olan bitenleri de yakından izlemeye çalışıyor ve Batı toplumlarının fikri altyapısını oluşturan felsefi kaynakları okumuş. Aynı zamanda şer'i ilimleri tahsil etmiş ve okutan bir ilim adamı. Dolayısıyla şer'i kaynakları da biliyor.
Kendisiyle muhtelif uluslararası toplantılarda bir araya gelme fırsatım oldu. Mütevazı bir şahsiyeti olduğunu gördüm. Kitabında da tevazu göstermiş ve basit bir çalışmadan ibaret olduğunu söylüyor. Ama doyurucu içeriğe sahip. Kitabın içeriği hakkındaki değerlendirmeyi de müteakip yazıya bırakıyorum.

YENİ AKİT