Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlanırken ABD'li veya onlar adına “düşünce” üreten “yerli” bazı aklı evveller, bu ülke için, hepimizi galeyana getiren dehşet senaryoları çiziyordu.
“Türkiye için bir dönüm noktası” olacaktı, “Son elli yılın seçimi” olacaktı, “Böyle bir Cumhurbaşkanı'na asla izin verilmeyecek”ti, “darbe olması ihtimali yüzde elli”ydi, “Türkiye'de iç çatışmaya kadar uzanacak gerilimler yaşanacak”tı, “Batı Türkiye'yi kaybediyordu ve kesinlikle müdahale edilmeli”ydi, “iç çatışma yaşanma ihtimali vardı” hatta Türkiye'nin parçalanma riski söz konusuydu…
Hiç biri, ama hiç biri bu ülke için küçücük iyi niyet işareti yansıtmıyordu. Washington'dan, “düşünce” kuruluşlarından “Türkiye uzmanları” ardı ardına senaryolar yayınlıyor, bu senaryolar derhal buralara ulaştırılıyor, taraftar buluyor, krizlere yol açıyordu.
Adeta Türkiye'yi yönetir duruma gelen, bu ülkenin kaynakları tarafından beslenen bu “düşünce adamları”nın öngörülerinin hiç biri tutmadı. Onlar iç savaş bile dedi ama Türkiye tam tersi güç kazandı. “Cazalandırılacak ülke” bir anda bölgesinin en dinamik ülkesi oldu. Hatta Batı'dan bağımsız kendi yolunu çizer, çevresi için cazibe merkezi olur, bölgesel bir güce dönüşür, Cumhuriyet tarihinin en köklü siyasi atılımına girişir oldu.
Onlar bu ülkeyi kamplara ayırıp parçalamak istiyordu, Türkiye bölgeyi birleştiren güç oldu. Onlar “Türkiye dostu” olarak böyle hezeyanlar üretiyordu, Türkiye bugün kendi bölgesinde Avrupa Birliği'nden bile güçlü konuma geldi.
Hani nerede o “düşünce adamları?” Türkiye için kabus senaryolarından başka önerecekleri bir şey yok mu? Gelsinler bu açılımı görsünler, bunun üzerine öngörülerde bulunsunlar, neden ortalarda görünmüyorlar? Neden Türkiye için, şu anki durumu için tezler, öngörüler üretmiyorlar?
Aynı insanlar, aynı kuruluşlar, aynı çevreler şimdi ABD için üretiyorlar. Ama bir fark var: Türkiye için ne kadar acımasız tezler üretiyorlarsa ABD için aynı oranda sempati üretiyorlar. Hayaller kuruyorlar. ABD'nin geleceğine ilişkin bir tane olumsuz öngörü, tez, senaryo göremedik onlardan…
Oysa;
On yıldır dünyayı kasıp kavuran dehşet rüzgarları Amerika'dan esiyor. İki ülkenin işgali orada planlandı ve uygulandı. Yüz binlerce insan o devlet tarafından öldürüldü. Dünyanın yarısıyla savaş haline gelindi. Yeryüzünün bütün kaynaklarına yönelik talan harekatının merkezi orası. İnsanlık tarihinin en ürkütücü planlamaları orada yapılıyor. Latin Amerika'dan Uzak Asya'ya kadar her ülke, onların şerrinden kaçıyor. Dünya'yı yaşanılmaz hale onlar getirdi. İnsanlığın ortak umutlarını onlar yıktı.
Şimdi ekonomik krizle boğuşan, dünyaya kriz ihraç eden onlar. Siyasi ve ekonomik kriz yüzünden sadece kendilerini değil bir çok bölgeye korku yaşatan onlar. Ama bakın, bu adamlardan, bu çevrelerden, o meşhur düşünce merkezlerinden hiçbir olumsuz tez çıkmıyor!
Bugün seçim yapılacak. Amerika için de belki son elli yılın en önemli seçimi. Kim kazanacak? Seçim adil olacak mı, yine mahkeme kararlarıyla mı sonuç belirlenecek, siyah bir lideri beyaz Amerika hazmedecek mi, ne tür tartışmalar yaşanacak, toplumsal gerilimler mi ortaya çıkacak?
Genel kanı Barack Obama kazanacak. Eğer Beyaz Amerika'nın ırkçılık dalgası galip gelmezse… Peki Obama ne yapacak? Onlara göre bu bir değişim, hatta devrim. Neyin devrimi? ABD'de temelde neyi değiştirebilirler?
Aslında hiçbir şeyi… Müslüman kökenli bir siyahi adam lider olacak. Sempati dalgalarının ötesinde 21. yüzyıla dönük Amerikan stratejilerinde hiçbir köklü değişiklik görmeyeceğiz. Hatta benzer savaş politikalarını devrimci ve değişimci Obama döneminde de izleyeceğiz.
Ekonomik krize çare olacak mı? Zor. Çünkü Obama'nın devrimciliği bu ekonomik sistemi dönüştürecek kadar değil.
Tek kutuplu dünya özlemi sona erecek mi? Hayır. Çünkü Obama derin Amerikan stratejisini bu kadar etkileyebilecek güçte olmayacak.
Dünya ile barış ve uzlaşma öne çıkacak mı? Hayır. Çünkü Obama seçilir seçilmez önünde devasa krizler bulacak.
Askeri endüstriyel kompleksin temsilcisi RAND'ın, Pentagon'a sunduğu raporlara bakılırsa, bu gerçek olacak. Raporda, krizden kurtulmak için ABD'nin mutlaka yeni bir savaşa girmesi isteniyor.
Madeleine Albright, Colinn Powell ve Jeo Biden'a göre, Obama seçilir seçilmez, üç dört ay içinde önünde dev bir uluslararası kriz bulacak. Sistem ona öyle bir oyun oynayacak ki, ilk döneminde bu krizlerle uğraşmaktan nefes alamayacak hale gelecek.
Daha ileri gidenler var: Seçim sonrası yeni bir 11 Eylül saldırısı olacağına inananlar arasındaki isimler son derece dikkat çekici. Bizzat Obama'nın kendisi, McCain, Cheney, Bush, emekli Donald Rumsfeld ve daha niceleri böyle bir saldırı bekliyor. “Amerika'nın yeni bir 11 Eylül'e ihtiyacı var. Çünkü düşmanı unuttular. Amerikan halkını birleştirmek için bu gerekli” kanaatini açıkça ifade edenler var.
Bir sürpriz olmazsa Obama seçilecek. Onu devrimci, değişimci, ABD ve dünyayı değiştirecek adam gibi sunanlar hayal pazarlıyor. ABD gerçeklerini tartışması gerekenler de aynı hayalin pazarlamacıları. Oysa Amerikan rüyası çoktan bitti. Gerçeklerle yüzleşelim artık…
YENİ ŞAFAK