“Yeryüzünde, ıslah edildikten sonra bozgunculuk (tefsidû) yapmayın. Allah’a korku ve ümit ile dua edin. Allah’ın rahmeti iyi kimselere yakındır.” (Â’raf, 7/56)
Batı’da toplumsal değişim/dönüşüm sürecine ‘evolution’ (evrimsel dönüşüm) denilirken, iktidara yönelen ayaklanma, ihtilal veya darbe girişimlerine de ‘revolution’ (devrimsel dönüşüm) denilmektedir. Evolution, Batılı paradigmada toplumsal olarak ilerlemeci-kaderci bir dönüşümü ifade etmektedir. Bu ilerlemeci süreç içinde yapılan iyileştirmelere de reform denilmektedir.
Revolution/devrim ise evrimin fatalist akışına, darbeler/ihtilâller veya ayaklanmalarla müdahale edip, toplumsal iktidarı ele geçirme eylemliliğidir.
Batılı paradigmada toplumsal dönüşümün ilkeleri konjönktürel ve maddidir. İslam için toplumsal dönüşümün ilkeleri ise evrenseldir ve vahyi ölçülerle irtibatlıdır.
Tarihi süreç içinde vahyin bildirdiği ‘millet’ ve ‘şehid’ kavramları gibi içeriği daraltılmış, hatta saptırılmış kavramlarımızdan birisi de ‘ıslah’ kavramıdır. Eğer ıslah kavramının özgün içeriği ıslah ediciler (muslihun) tarafından yaşatabilseydi; zaten İttihad-ı İslam, İslamcılık, devrimcilik kavramlarını kullanmaya da ihtiyacımız olmazdı.
Bugünümüzü ve geleceğimizi kuşatıldığımız yerel ve küresel cahilîyye karanlığından kurtaracak, bizleri yeniden vahyi ölçülerle adalet iklimine ulaştıracak olan irade ve eylemliliğe Kur’an’da ‘ıslah’(33/71); ve bu inkılâpçı tutumu kuşanan Müslümanlara da ‘muslihun’ (11/117) denilmektedir. Batılı bir kavram olan reform ise, ıslah kavramının karşılığı değildir.
Muslihun, Â’raf Sûresi’nin 56. ve 85. âyetlerinde belirtildiği gibi adaletin ve doğal olanın bozulduğu yeryüzünü ve İslami kimlikleri, yeniden fıtratla ve vahiyle buluşturmak, diriltmek için köklü değişim/dönüşüm ibadetini üstlenen İslami inkılâb neferleridir.
Müslümanlar için ıslah eylemi, yeniden diriliştir; fıtrata ve vahyi ölçülere ulaştıracak intifadanın bilinç ve eylemlilik sürecine katılmaktır. İtikadda ve siyasette her türlü zulüm, şirk, baskı ve sapmadan ayrışmak; tevhid, adalet ve gerçek özgürlük, yani kulluk istikametinde yürümektir.
Devrim (revolution ) ile ilgili tüm anlamsal kullanımlar 14-15. yüzyıllardan bu yana Avrupa’da daha sonra da Amerika’da oluşmuştur ve Batılı paradigmaya aittir. Biz Müslümanlar, zalimlere karşı oluşan bu telakkiyi anlarız; ama vahiy dışı hedefler doğrultusunda oluşan ve tanımlanan bu tür devrimcilik telakkilerini içselleştiremeyiz.
Biz Müslümanlar ‘İslamcılık’ kavramı gibi, toplumsal değişim/dönüşüm anlamında ele alabileceğimiz ‘devrim’ veya ‘devrimcilik’ kavramını da, ancak ödünç ve ıslah bağlamıyla irtibatlı olarak kullanabiliriz.
Bizim, devrim gibi ödünç bir kavramdan önce, ‘muslihun’ kavramını anlamamız ve yaşamlaştırmamız gerekir.
Günümüzde Müslümanlar arasında kendisine devrimci diyen, ama İslami ölçülere aykırı davranan veya ibadi görevlerini yerine getirmeyen bazı insanlar bulunmaktadır. Müslümanlar için bu kavramsal algıyı ve duygu yönelimini ıslah etmemiz gerekir.
İslami anlamda devrimci/inkılâpçı olmak, öncelikle Kur’ani bilgi temeline, usulu’d-din konusunda netliğe ve Kur’ani bir ahlâka sahip olmaklığı ifade etmelidir. Bu konularda muslih olan Hz. Muhammed, tüm Resuller ve salihler örnek alınmalıdır.
Müslümanın devrimciliği ancak sahih İslami bilgi ve ahlak temeline oturan kimlikle, yani ıslah faaliyetine, muslihun olmaya aday olunmakla, takva ve adanmışlığı kuşanmak ile gerçekleşebilir.
Mü’minler için devrim, fıtrat ve İslam düşmanı tüm tağutları, diktatörleri, vahiy karşıtı ideolojileri ve izmleri yıkmak ya da tasfiye etmek sürecidir.
Devrim sonrası için asıl olan da, fikri ve sosyal planda köklü bir değişimi gerçekleştirebilecek ve ümmet yapısını kurumlaştırabilecek özlü bir ıslah projesine sahip olabilmektir.