Devrim Süreçleri ve İbadet Bütünlüğü

ZEHRA TÜRKMEN

Adalet, özgürlük, hak ve onur arayışlarıyla yola koyulan insanlar gün geçtikçe daha da çoğalıyor.  Diktatörlere, zalimlere karşı özgürlük ve adalet arayışları suya atılan bir taşın oluşturduğu dalga misali gittikçe yayılıyor. Bu hareketliliği Batılıların görmek istedikleri gibi yaptıkları tanımlar var. Ama ıslah ve inşa çizgisinden bakanlarca “devrim süreci”, “intifada”, “yeni İslami uyanış dalgası” gibi isimlerle ele alınan bu hareketliliği doğru algılamak ve doğru analiz etmek gerekmektedir.

Bu algılama ve analiz, mutlak aklı kutsallaştıran Batılı paradigmanın bakış açısıyla değil, vahiy ve Muhammedi sünneti kavramaya çalışan bir akılla yapılmalıdır. Bunun için de kapsayıcı şekilde sorun üzerinde durulmalı ve Rabbimizin söz konusu sorunla ilgili hangi ölçü ve ilkeleri vazettiği doğru kavranmalıdır. Müzzemmil Sûresi’nde “tertil” denilen bu keyfiyet nass ile olgu arasında bağ kurup çözümleme için nasıl bir çaba sarfedileceğinin yolunu göstermektedir. Rabbimizin ne dediği kadar, sorunun da nesnel olarak kavranmaya çalışılması önemlidir; ardında nass ile olgu/olaylar arasında istişareye ehil olanlarla birlikte kurulacak irtibatların çözüm süreçlerine yönelinmelidir. Bu anlamda peygamberimizin uygulamalarından mütevatir ve sahih aktarımlar da bizim için örnek alınacak uygulamalar konusunda biriciktir.

Bu açıdan özellikle 17 Aralık 2010 tarihinden bu yana sirayet eden bir kitleleşme hızı ile gündeme gelen Müslüman coğrafyalardaki devrim süreçlerinde insiyatifi elinde tutan İslami hareketleri,  üzerinde oldukları hattın dayanaklarını da anlamaya çalışmalıyız. Örneğin bir ümmetin var olma iradesini yansıtan Adaviye Direnişihepimizin bilincini yeniledi ve gençleştirdi. Görünürde kaybettiğimiz gibi görünen direniş, tüm coğrafyamızda köklü bir dirilişin de ateşleyicisiydi.

Ümmet intifadasını canlandıran bu sürecin dayanaklarını anlamak konusunda yapılacak analizler oldukça önemlidir. Okumalarım ve istişari birikimim içinde benim anladıklarım şunlar:

a) Devrim süreçlerine katılan Müslümanlar Rasulullah’ın ıslah ve inşa çizgisini kavramaya ve yaşatmaya çalışan Urvetül Vuska, Menar Okulu birikimine; Hasan El Benna, Bin Badis, Mevdudi, Seyyid Kutup, Nebhani gibi ıslah  önderlerinin tecrübelerine dayanmışlardır. Ayrıca nass ve vakıa temelli birikimlerini geliştirmek ve yenilemek eğiliminde olduklarını da yaptıkları çözümlemelerle ortaya koymuşlardır.

b) Hareketin önderliği, kendilerinden başlamak üzere verilen şehitlere, işkencelere, mahkumiyetlere ve sürgünlere rağmen bazen zayıflayarak, bazen güç kazanarak hep mücadeleyi ve direnişi sürdürme, diri tutma azminde olmuşlardır. Onların yaşattıkları bu azim ve inanç, kitlelerin hareketlenmesi ve katılımı açısından güçlü bir sahicilik taşımıştır.

c) Öncelikle yerel ve küresel kuşatmanın farkında olan Tunus ve Mısır pratiği, ortak düşmana karşı muhaliflerle ittifakın önemini öğretmiştir. Kuşatma altında yaşanan Mekke Dönemi Sireti’ndeki Habeşistan açılımı, panayırlardan yararlanma formu gibi örneklikler önemlidir. Bu örnekliklerin çağdaş açılımları, yeni içtihadi çözümlerle hayatı okuyabilmiştir.

d) Diktatörlerin devrilmesiyle birlikte eski rejimin bağlılarına karşı intikam ve infazdan ziyade bağışlama ve mühlet verme durumu söz konusu olmuştur.

e) Bu süreçte mücadele ederken musalli olsun veya olmasın, uygun davranışlar sergilemeyenler Müslümanlar tarafından dışlanmamış; bizzat uyarılarak, ıslah düşüncesi çerçevesinde sürece katılmaları beklenmiştir.

Bu süreçte Mısır ve Tunus devrim süreci karşısında emperyal güçler, diktatör ve zalimler çaresiz kalınca yeni hamleler ve tuzaklar kurmaya çalışmışlardır. Kur’an-ı Kerim’de kâfirlerin bu gizli planları içinde tekrar iktidarı düşünen tasarımlarına “keyd”, salih işleri engelleme tuzaklarına da “mekr” denilmektedir.

Coğrafyalarımızda yaşanan bu devrim süreçleri ve bu süreçlerde başat rol oynayan İslami oluşumların inşa ve ihya faaliyetleri bizlere özetle şu üç merhaleyi, yani üç stratejik hedefi öğretmiş olduğunu umuyorum:

1- Geleceğimize hazırlanmak için özgürlük alanlarının oluşturulması.

2- Diktatörlerin zayıflatılması veya tavsiyesinden sonra kurumsallaşma ve İslami modelleşmeye hazırlık için “geçiş aşaması”nın pratik içinde olgunlaşması.

3- Son olarak da vahdet imkânlarımızın ve şura içtihatlarının ortaya koyacağı kurumsallaşma.

Sonuç olarak 17 Aralık 2010’dan bu yana Müslüman coğrafyalarda yaşanan devrim süreçleri tüm Müslümanları ve vicdanları etkilemiştir. Bu süreçte yaşanan tüm zulüm ve kıyımlara rağmen, kökenlerinde ıslah hareketlerinin derinliği olan bu intifada hamlesi biz Müslümanlar için yeniden bir dirilişi ve öze dönüş çağrısını oluşturmuştur. Bu süreç ümmetçe uyanış adımlarımızı kitap sayfalarından, “tertil fıkhı”doğrultusunda hayatın içine ve tanıklığa taşıma yolunu açmıştır. İbadet bütünlüğümüz için bu yolda olmak gerekir…