Devrim bülbülü: Abdulbâsıt Sârût

Burak Çetik, Esed rejimi tarafından şehit edilen Abdulbâsıt Sârût'un hayat hikayesine odaklanıyor.

Burak Çetik / Mecra

Devrim bülbülü: Abdulbâsıt Sârût

Kitlelere yön veren hareketlerin muhakkak bir türküsü olur. Bu türküler kimi zaman hareketi ateşleyici güç olurken, kimi zaman ağıt, kimi zaman da hareketin hikâyesini anlatan nağmeler olur. Suriye’de Beşşar Esed yönetimine karşı başlayan sivil halk hareketinin de birçok türküsü vardır. “Yalla irhal ya Beşşar” diyerek despot yönetimin gitmesini söyleyen bu türküler bazen “Ya yumma” diyerek annelere seslenmiştir. Suriye direnişinin türkülerine sesiyle ve yüreğiyle ruh veren bir isim de “Devrim Bülbülü” şehid Abdulbâsıt Sârût’tur.

Abdulbâsıt Sârût, 1992 yılında Suriye’nin Humus şehrinin Beyaze semtinde dünyaya gözlerini açtı. Humus, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış mozaik bir şehirdi. Ticaretin ve sanayinin kalbi olması hasebiyle de Suriye’nin en büyük şehirleri arasında yer alıyordu. Her türlü imkânın çok olduğu bir şehirde dünyaya gelen küçük Abdulbâsıt, böylelikle dünyayı farklı okuyabilen bir ufka sahip oldu.

  • Küçük yaşlardan itibaren futbol ile ilgilenmeye başladı. Aslında biz erkeklerin çok sevmediği bir mevki olan kalede, yetenekleriyle ön plana çıkıyordu. Kendisini bu alanda yetiştirerek Suriye’nin genç takımına kadar yükselecekti.

Yetenekli bir futbolcu olarak büyük bir üne kavuşan Abdulbâsıt Sârût, Suriye’de devrim patlak verince tereddüt göstermeden daha ilk günlerde Esed’in karşı saflarına katıldı.

Genç takımının kalecisi olmasından kaynaklı önemli bir hayran kitlesi vardı. Yakaladığı başarılar dillere destan oluyor ve gelecekte asıl millî takımın kalecisi olacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Abdulbâsıt de bu hayallerle daha çok çalışarak kendisini yetiştirmeye devam ediyordu.

Kendisinin haberi yoktu ama kader, onun farklı bir yeteneğini ön plana çıkaracaktı.

Bu öyle bir yetenekti ki, kitleleri harekete geçirecek ve halkının gözünde onu kahraman yapacaktı. Evet millî takım kalecisiyken de halkının gururu ve kitlelere yön veren bir isimdi. Fakat futbol özel bir ilgi alanı olduğu için herkesin ilgisini çekmiyordu. Abdulbâsıt, futbolun sınırlı kitlesini aşarak, bütün İslâm ülkelerinde tanınan birisi haline gelecekti.

Sârût, Suriye iç savaşının ardından bestelediği ve seslendirdiği "devrim parçalarıyla" tüm Suriye’de tanınır hale geldi.

Devrim saflarına katılması

  • Suriye’de Beşşar rejimi tarafından halka yönelik başlatılan katliamlardan sonra Abdulbâsıt, bütün her şeyi kenara bırakarak devrim saflarına katıldı.

Sârût, iç savaşta 4 kardeşini ve babasını kaybetmişti.

Aslında halkına rağmen Esed saflarında yer alsaydı belki de rejimin kontrolündeki şehirlerde rahat bir hayat sürecekti. Fakat o, rahat hayatın cennette olduğunu bilen samimi bir Müslümandı.

O, devrim saflarına katılma sebebini şu şekilde anlatıyordu: “Devrime katılmamın sebebi Dera’daki çocuklara yapılan baskıydı, bu beni çok etkiledi. Politika hakkında bir şey bilmiyordum ama o çocuklara yapılan işkenceyi görünce ben de diğer insanlarla beraber gösterilere gittim. Ben bir Suriye vatandaşıyım ve insanlar nerede olurlarsa olsunlar onların yanında olmak zorundayım.

Sporcu olması, belli bir kitleye sahip olması ve sesinin güzel olmasından dolayı devrimin en önemli figürlerinden birisi haline geldi.

Sesi çok güzeldi. Öyle ki kendisine “Devrim Bülbülü” sıfatı yakıştırılmıştı.

Meydanlarda başlayan sivil ve silahsız gösterilerde türküler söyleyerek bir yandan dünyaya bir yandan Beşşar’a ve de en önemlisi halkına seslenerek, Suriye’nin izzetini koruyacaklarına dair yeminler ediyordu.

Suriye devriminin solisti kabul edilen Abdulbâsit, Özgür Suriye Ordusu'nun hâkimiyeti altında olan Humus, İdlib, Halep vb. bölgelerinin çoğunu gezerek gösterileri yönetti ve Suriye devrimi hakkında ezgiler söyledi.

Devrim gösteri düzeyinden çıkıp direniş ve mukavemet haline geldiğinde Abdulbasit, direnişin bir parçası olmaya devam etti. Doğduğu semt olan Beyaze’de “Beyaze Şehidleri” isminde bir birliğin kurulmasına öncülük etti.

Rejimin Humus’u kuşatması esnasında bu birlikteki birçok arkadaşını kaybetti. Kendisi savaş esnasında birkaç kere yaralandı. Tedavileri tamamlandıktan sonra arkadaşlarının yanında olmaya devam etti.

  • Abdulbâsıt o kadar etkiliydi ki, Esed kendisi için özel arama ve öldürülme emri vermişti. Bunlar karşısında hiçbir zaman geri adım atmadı ve meydanlarda Esed’i tehdit etmeye devam etti. Bu durum karşısında çıldıran Esed, Abdulbâsıt Sârût’u öldürene ciddi bir miktar para vereceğini söyledi.

Eski Suriye millî futbolcusu Sârût, Özgür Suriye Ordusu'na bağlı güçlerle rejim güçleri arasında Suriye'nin kuzey batısında çıkan çatışmalarda 8 Haziran 2019’da hayatını kaybetti.

Abdulbâsıt’ın sadece kendisi değil, ailesi de direnişe destek veriyordu. 2011 yılında abisi, 2012 yılında babası, 2013 yılında kardeşi, 2014 yılında iki kardeşi şehid oldu. Bunca şehide sahip bir aileye mensup olduğu için kendisine yakışanın da şehadet olduğunu biliyor ve bu şuurla hareket ediyordu.

Arzuladığı ölüme, 8 Haziran 2019 yılında Esed rejiminin yaptığı bir saldırı sonucunda ulaştı. İlk başta halk bu habere inanmak istemedi. Zira mutat aralıklarla Abdulbâsıt’ın vefat ettiğine dair haberler çıkıyor fakat bunlar gerçeği yansıtmıyordu. Ta ki 2019 yılına kadar. Artık Abdulbasit vefat etmişti. Cenazesi Hatay’ın Reyhanlı ilçesinden kaldırıldıktan sonra Suriye’de İdlib’te defnedildi.

Sârû'tun cenazesine yüzlerce kişi katıldı.

Söylediği türküler

Devrim saflarına katıldığında söylediği türkülerle direnişin sesi olan Sârut, meydanlarda bu türküleri nasıl söylemeye başladığını şu şekilde anlatıyor:

“Aslında böyle bir düşüncem yoktu fakat olaylar bir anda gelişti. Futbolculuk kariyerimden ötürü beni maçlar için takip eden bir taraftar kitlem vardı. İlk şarkı söylediğimde dünyalara sığmayacak kadar heyecanlıydım. Yüksek bir sesle şu şarkıyı söyleyerek başladı her şey ‘kanımız ve canımız sana feda olsun Dera.’”

Abdulbasit doğup büyüdüğü Humus şehrinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Memleketini çok seviyor; her seferinde Humus’a geri döneceklerini söylüyor ve bunun hayaliyle yaşıyordu. Söylediği bir türküde şöyle sesleniyordu Humus’a:

Abdûlbasıt Sârût’un İdlib’deki kabri. (Fotoğraf: Burak Çetik)

Canımız sana feda gözlerinin uğruna ya Humus. Ruhumuz sana esir. Kenetlenmiş ellerle sana tutunuyoruz.

Yine aynı türküde Humus’ta yaşayanlara şöyle sesleniyordu: “Humus sakinleri yükseltin sesinizi ve huzur gelsin.”

Humus memleketiydi ama Suriye’nin her yerini çok seviyordu. Bir türküde Suriye’nin bütün şehirlerine “varlığım” diye seslendikten sonra bu şehirlerin “düşman için mezar yeri” olacağını söylüyordu. Devrimi ve devrime olan inancını bu türkülerle haykırıyordu. Türkülerinde Suriye’yi cennet ve izzettin mekânı olarak vasıflandırıyordu.

Yaktığı direniş ateşinin hatırası, Suriye'de hâlâ yaşatılmaya devam ediyor.

Şehadetini hissetmiş olacak ki “Ya Yumma” türküsünde annesine şöyle sesleniyordu:

“Ey anneciğim işte yeni elbisemle geldim. Kutla beni, şehid olarak geldim ey annem! Bayram elbisemle şehid olarak geldim sana. Cennet artık benim yeni evim ey annem! Tebrik et ve sevin benim için. Senden ayrılırsam affet beni ey anneciğim. Sil gözyaşlarını anneciğim ve ağıtlarını topla! Gülüşünle beni mutlu et ey annem! Vasiyetim, benden razı olman. Benim için kardeşlerimi çokça öp ey anneciğim.”

Biyografiler Haberleri

"Afiye Sıddıki'ye yönelik Amerikan zulmü sürüyor"
İşgal rejimi Gazze kuzeyinde 20 günde 770 kişiyi katletti
Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu Başkanı Mehmet Doğan vefat etti
İşgalci İsrail’in kabusu Yahya Sinvar kimdir?
Filistin cihadına adanmış bir ömür: İsmail Heniyye