"Şaşkınlıktan küçük dilini yutmak" dışında, kılıçların çekildiği bu "devlet içinde savaş" durumuna bir anlam verme imkânımız var mı?
Ben istihbarat işlerinden anlamam ve özel bilgilere dayalı analiz yapmam ve yapamam. Bir yığın enformasyon ve dezenformasyon arasında gerçeği yakalayabilmek için bir adım geri çekilip bütüne bakmak gerektiğini düşünüyorum. Önce şu soruya cevap verelim: Adeta iki farklı devlet gücüne işaret eden bu savaş neden çıktı?
Sorunun cevabı açık: PKK'nın yeni saldırılara başlamak üzere verdiği tarihe sadece beş gün var. Savaşın merkezinde KCK soruşturması olması, geride şüphe bırakmıyor. Bu savaş, Kürt sorunu etrafında devlet içindeki kutuplaşmanın, artık aleniyete dökülmüş bir hesaplaşmaya dönüştüğünü gösteriyor.
Aslında birden fazla kutup var; ama hesaplaşma bu kutupları iki merkezde toplamış olmalı. Birincisi, terör sorununu çözmeden Kürt sorununun çözülemeyeceği tezine dayanıyor. Şayet devlet hukuk içinde kalarak, PKK terörü ile etkili bir mücadele yürütür ve örgütün halk üzerindeki tasallutuna son verirse, bu sorun yönetilebilir düzeye inecektir. Bunun için devlet devletliğini yapmalı, başta KCK olmak üzere PKK'nın illegal yapılanması ortadan kaldırılmalı, herkes hukuk güvencesine kavuşmalıdır. İkinci görüş ise siyasî çözümü önceliyor. Örgütün ve bölge halkının psikolojisini gözetmek; PKK'yı silah bırakmaya ikna etmek, bunun için illegal yapı ve kişilerle müzakereye girişmek. Birinci görüşün bugün yargı çevresinde odaklandığı, ikincisinin de hükümet üzerinden MİT'te yoğunlaştığı anlaşılıyor. Bu kutuplaşmayı Kürt sorununu yakından takip edenler zaten biliyordu. Yine de ortalığı sarsan bu kılıç şakırtılarını kimse tahmin etmiyordu.
O zaman mesele sadece Kürt sorunu değil. Kürt sorununun çözümü üzerinden devlet iktidarı yeniden şekilleniyor. Bu kavga, devlet içinde askerden boşalan yeri artık yargı erkinin aldığını gösteriyor. Kürt sorunu gibi hayatî bir konuda hükümete meydan okumak, aynı zamanda "devlet benim" anlamına geliyor. Bu kavga, Ergenekon davası üzerinden "yandaş yargı" tezini bütünüyle çöpe atıyor.
Hangi görüş doğru? Veya Kürt sorununu hangisi çözebilir? Ben şahsen ikisine de ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Hukuk devleti işletilmeli; ama aynı zamanda bu sorunun psikolojisi çok esnek politikalarla yönetilmeli. Bu işin bir orta yolu olmalı.
Bu kavga kadar önemli bir başka kavga, belki de tıpkısı şu anda PKK-BDP cephesinde sürüyor. BDP'liler sorunun müzakere ile çözümünü sağlamak üzere Kandil'e karşı seslerini giderek daha fazla çıkartıyorlar. Daha önce Kandil'in açığa düşürdüğü Abdullah Öcalan'ı yeniden adres gösteriyorlar. Cemil Bayık ise büyük şehirlere yayılan terör tehditleri savuruyor. Bu kanadın sözcülerinden Aysel Tuğluk'un, hemen bir açıklama yaparak MİT ekibine sahip çıkması bu yüzden olmalı. Durumun alışılagelmiş kalıpların bu kadar dışına çıkması, gelmekte olan şiddet dalgasının büyüklüğünden veya kritik uzatma dakikalarında herkesin elindeki kozları sonuna kadar masaya sürmesinden kaynaklanıyor. MİT Müsteşarı'nın "şüpheli" sıfatıyla savcılığa davet edilmesi, devletin tekliği prensibine aykırı. Müsteşar'ın bu davete uymaması ise devleti var eden hukuku zedeler. Şu iddiaların cümlelere dökülmesi bile büyük bir skandal: "KCK yapılanması MİT gözetiminde tamamlandı", "MİT, haberi olan eylemleri önlemek için harekete geçmedi". Bu iddiaların yargı tarafından soruşturma konusu yapılmadan önce tamamlanması gereken denetim aşamaları olmalı. Meşhur hikâyedir: II. Dünya Savaşı'nda İngilizler, Alman Hava Kuvvetleri'nin kullandığı şifreyi kırıyorlar. Kırdıkları şifreyle gelmekte olan bir Alman saldırısını öğreniyorlar. Ancak hiçbir şey yapmıyorlar. Coventry Olayı adı verilen bu saldırıda yüzlerce masum sivil hayatını kaybediyor. Sebep: Bu saldırı önlenirse Almanlar şifrelerinin kırıldığını öğrenmiş olacaklar. Bu bilgi daha büyük bir balık için saklanıyor.
Demek ki mesele MİT yöneticilerinin yargı önüne çıkartılması değil. Gözümüzü asıl soruna, Kürt sorununa ve gelmekte olan şiddet dalgasına dikmemiz lâzım. Devlet içinde farklı görüşlerin rekabet etmesi demokrasiye uyar. Nihayetinde ülkeye faydalı olanın galip gelmesi kaydıyla..
ZAMAN