Devlet tuzak kurar mı? Kuruyor işte...

Fehmi Koru

Birileri başka birilerine tuzak kurar. Kötü duruma düşürmek için kurar, hesap kapatmak için kurar, intikam almak için kurar...

Kötü insanlar veya onları içinde barındıran kuruluş ve örgütlerle ilişkilerimizde tuzaklarına düşmemek için olağanüstü dikkatli olmamız gerekir.

İnsanların kurduğu tuzaklar hadi neyse, peki devlet tuzak kurar mı?

Günlerdir üzerinde tartıştığımız, toplumu gerip canlar alıcı sonuçlar doğuran gelişme gösteriyor ki, devlet de vatandaşlarına tuzak kurabiliyor. İstediği zaman önünü açıyor, istediğinde önünü kapatıyor. Bazen tavrında ısrarcı olması, bazen ısrarından vazgeçmesi, durumu değiştirmiyor: Sistem, devleti temsil edenler istedikleri gibi davranabilsinler diye tuzaklarla dolu...

Tuzaklar genellikle 'yasa' olarak karşımıza çıkıyor...

Gençliğim Türk Ceza Kanununun 141, 142 ve 163. maddelerinin bir fikri olan insanlar üzerinde nasıl acımasızca uygulandığını gözleyerek geçti. Kimini 'komünist', kimini 'şeriatçı' diye toplumdan koparmak, istendiği zaman demir parmaklıklar ardına göndermek için kurulmuş birer tuzaktı o maddeler; yürürlükten kaldırıldıkları 1991 yılına kadar binlerce aydın o üç madde yüzünden hapislerde çürüdü. Bazısı kendini yurtdışına attı, sevdiklerinden uzak sürgün hayatı yaşadı.

Soğuk Savaş yıllarıydı ve Türkiye çatışmanın cephe ülkesiydi. İstenmeyen ellere düşmemesi için sadece 'hukuki' tuzaklar kurulmadı o dönemde; 'düşman' bellenenlerin üzerine yürüyen, sokaklarda kurşun yiyen kurşun sıkan, siyasi suikastlar düzenleyen, toplumsal hareketleri gerçekleştiren çeteler de oluşturuldu.

Kalıntıları yüzünden hâlâ her an teyakkuzda bulunmamız gereken çeteler...

Ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, sistemin içine yerleştirilmiş bubi tuzakları yok edilemedi. İstendiği zaman derhal kullanılabilecek 'hukuki' pek çok tuzak yerli yerinde duruyor. Türkiye ne zaman 'yeni ufuklar' peşinde koşacağı görüntüsünü vermeye başlıyor, ne zaman gelecekten daha umutlu hale geliyor insanlarımız, o tuzaklardan biriyle önünü kesmek için devreye girenler çıkabiliyor.

Devreye girenlerin niyetlerinin bozuk, kötücül olması veya kasıtlı hareket etmesi gerekmiyor. Sonuçta kullanılan maddeler anayasada, yasalarda duruyor; ihtiyaç duyulduğunda kullanılmak üzere oralara usulca yerleştirilmişler.

1982 Anayasası'nda bolca var o tür maddelerden, Türk Ceza Kanununda ve Terörle Mücadele Kanununda da... Bazen hükümetlere, bazen muhalefete, bazen de başka güçlü odaklara lâzım oluyor tuzaklar ve hepsi de hangi maddeyle nasıl sonuç alınacağını biliyor.

Bugünlerde tartıştığımız konu da bazı 'tuzak' yasa maddeleriyle ilgili; YSK'nın kararı, bu sebeple, karşı çıkması beklenen Baro Başkanı veya TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı gibi sıfatlar taşıyanlar tarafından "Hukuki bir karar" olarak savunulabiliyor. Canlar alan, ülke siyasetini kilitleyen, ele güne karşı yüzümüzü kızartan sonuçlar doğuran,... Fakat 'hukuki' bir karar...

YSK üyeleri "Biz direniyoruz" deseler 'hukuki' açıdan itiraz edemeyeceğimiz bir karar hem de...

Anayasa bütünüyle değişmeli, tuzak yasalar da mevzuattan teker teker ayıklanmalı; aksi halde asla demokratik bir hukuk devleti olamayacağız.

ZAMAN