Devlet tanrılaşmışsa zulüm asla bitmeyecektir

​​​​​​​Tanrılaştırılmış bir devletin kullarının devlete karşı sayısız kulluk görevleri vardır, bu görevleri ihmal etmek en büyük suçtur; vatana ihanettir, bütün suçlar affedilebilir ama devlete karşı işlenen vatana ihanet suçları asla affedilemez.

Mehmet Göktaş, Doğru Haber gazetesindeki yazısında toplumların birlikte yaşamak için oluşturulan “devlet” kavramına kudsiyet tanınmasını ve bunun ortaya çıkardığı sorunları yorumladı:

Devletlerini tanrılaştıran toplumlar hiçbir zaman zulümden kurtulamazlar, öncelikle de tanrılaştırdıkları o devletin zulmünden.

Devlet tanrılaşmışsa, Allah’ın birtakım isimleri ve sıfatları devlete de verilmiş demektir. Her şeyden önce Allah Teala nasıl Mukaddes ise artık devlet de kutsaldır, dokunulmazdır.

Nasıl ki Allah Teala “lâ yüs’el ammâ yef’al – yaptıklarından asla sorguya çekilemez” ise tanrılaştırılan devletler de aynıdır, yaptıklarından sual olunamaz. Hatta tanrılaştırılmış devletlerin kulları bunu kanun gibi ezberlemişlerdir; “devletin yaptığından ve Allah’ın yaptığından sual olunmaz

Tanrı nasıl ki Kahhar sıfatına sahipse tanrılaştırılan devletin elinden de asla kimse kurtulamaz. Allah nasıl Rahman ve Rahim sıfatlarına sahipse tanrılaştırılan devletin de şefkat ve merhamet kolları vardır ve her yere uzanır. Tanrılaştırılmış bir devlette sırtını devlete dayamış birisi Allah’a dayanıp güvenenden hiç de geri kalmış değildir!

Tanrılaştırılmış bir devletin elinden öyle kolay kolay uçan, kaçan kurtulamaz.

Tanrılaştırılmış bir devletin kullarının devlete karşı sayısız kulluk görevleri vardır, bu görevleri ihmal etmek en büyük suçtur; vatana ihanettir, bütün suçlar affedilebilir ama devlete karşı işlenen vatana ihanet suçları asla affedilemez.

Kısacası yaşadığınız toplumun devleti tanrılaşmışsa sizin haliniz pek yamandır.

Zulümden kurtulamayışın en önemli sebeplerinden birisi de kendinizden başka mazlumları göremeyişinizdendir, mazlum olarak sadece kendinizi bilmenizdir. Zalimler en büyük gücü de buradan alırlar.

Başka mazlumlarla beraber olmayı hiç akıllarına getirmezler, sadece kendilerinden olanların uğradıkları zulümleri hatırlayıp yâd ederler.

Daha da ilginç olanı, kendilerinden olmayanların da zulme uğradıklarını gördüklerinde veya öğrendiklerinde o mazlumlarla birlikte olup bir şeyler yapacakları yerde kendilerine zulmeden zalime karşı teslimiyetleri ve bağlılıkları artar; “Canım sadece biz değilmişiz zulme uğrayan, devletimiz bu konuda adil(!) davranmış” düşüncesiyle devletin tanrılaşmasını pekiştirirler.

“Şeriatın kestiği parmak acımaz” şeklindeki İslam’ın devlet olduğu günlerden kalan bu sözlerle de kendilerini avuturlarsa artık bize ne demek düşer.

Ne acı bir şey; İslam’a ve İslam Şeriatına savaş açmış bir devleti yaptığı zulümleri “şeriatın kestiği parmak acımaz” diye noktalamak gerçekten ne acı!

Yorum Analiz Haberleri

İsrail zulmü anlatılırken farkında olmadan Siyonist propagandaya hizmet mi ediliyor?
Siyonistlerin dokunulmazlık zırhı kırılıyor
İrticai anaokullarından CHP’li kreşlere…
Yeni normalin güzel tarafı
Meğer ne büyük sapmaymış!