Ergenekon operasyonunda anahtar deyimlerden birisi de "Devlet sırrı"dır.
Ergenekon'u çözebilmek için hem "Devlet sırrı"nı hem onun suistimalini doğru anlamak gerekiyor. Mesela şu konular üzerinde sağlıklı bir şekilde düşünmek:
1- Devlet (TSK) bünyesinde oluşturulmuş bir "Özel Harp Dairesi" bulunduğu biliniyor. Bu yapılanmanın misyonu, ülkenin bir işgal ile karşı karşıya kalması, askeri kadroların tasfiye edilmesi, silahlara el konulması vs. halinde, Kuvay-ı Milliye tarzı bir milis gücü örgütlemek ve onlarla işgalciyi ülkeden kovmak olarak belirleniyor. (Mondros Mütarekesi'nden sonra mütareke şartları sonucu, ordu terhis edilip silahlara el konulmaya başlandığında, İstanbul'daki Erkan-ı Harbiye, gizli bir emirle, birliklere güvenilir subayların ordudan kaçmasını sonra kışlalara baskın yaparak silahları kaçırmasını bildiriyor ve Kuvay-ı Milliye böyle oluşuyor.)
Özel Harp çerçevesinde kullanılmak üzere bazı yerlere silah gömüldüğü ve şimdiden böyle bir durumda acilen devreye sokulacak kadrolar oluşturulduğu da bilinenler arasında. (Bunlar, bu birimin oluşturulmasını sağlayan Em. Orgeneral Kemal Yamak'ın açıklamalarında yer alıyor.)
Soru bir: Bu gömülerin bir haritasının mevcut olması gerektiğine göre, bu harita devlet içinde hangi birimin elindedir ve bu silahlarda kural dışı bir tasarruf söz konusu mudur?
Soru iki: Özel Harp için istihdam edilmesi şimdiden öngörülen kadrolar, şimdiden başka işlerde kullanılmış mıdır? Bu kadrolar durumdan vazife çıkarmışlar mıdır?
Soru üç: Devlet içinde birileri, PKK hareketini, sonra misyoner çalışmalarını, sonra Ermeni olgusunu, "Türkiye için işgal ağırlığında bir tehdit" olarak görüp, "Özel harp" niteliğinde mukabil tedbirler alma ihtiyacı hissetmişler midir? Bu "devlet içinde birileri" devlet hiyerarşisinde bir emir- komuta- denetleme ilişkisine tabi midirler?
Soru dört: Özel Harp Kadrosu, bir yandan bir "beyin takımı"nı içine alan, diğer yandan vurucu ekipler oluşturan bir tür "Derin devlet-Ergenekon" halinde bir yapılanmaya dönüşmüş müdür?
2- Çiller-Ağar döneminde "terörle mücadele" için özel bir yapılanmanın gerçekleştirildiği biliniyor. Bu yapılanmanın arkasından, "Vatanı savunmak için ölenle kurşun atan aynı değerdedir" şeklindeki Çiller yaklaşımı ile "Terörü beslediklerine kani olunan Kürt işadamları" başta olmak üzere birçok infazın gerçekleştirildiği de biliniyor.
Bu yöndeki suçlamalar karşısında dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın "Ne yaptıysak devlet için yaptık. Bu bir devlet sırrıdır, bir tuğlası çekilirse, bina çöker" dediği de kayıtlara geçmiştir.
Buradan da anlaşıldığı gibi, gerek Özel Harp Dairesi çerçevesinde yapılanlar gerekse Çiller-Ağar döneminde icra edilenler, "Devlet sırrı" içinde mütalaa edilmektedir. Yani yapılan ne varsa "devletin bunları bildiği"ni farz etmemiz gerekiyor. Aynı şekilde bu "Devlet işi"nde görev alanların yaptıkları her işin "ülke çıkarı"na ve "meşru" olduğuna, bu işlerden sorumlu tutulmayacaklarına inandırıldıkları anlaşılıyor.
Burada muhtemel ki, birilerinin, önceleri devlet adına yaptıkları işleri, sonra kendi hesaplarına-çıkarlarına ve önce belirli kurallara riayet ederek yaptıklarını sonra durum neyi gerektirdiyse o şekilde yapmaya başlamış olmaları söz konusudur.
3- Şu anda devletin icra gücünü AK Parti hükümeti elinde bulunduruyor. Dolayısıyla, AK Parti hükümetinin, devlet bünyesinde olan biten her şeyden haberdar olması gerekiyor. Özel Harp Dairesi söz konusu olduğunda da, Hükümet-TSK ilişkisi öne çıkıyor.
Şu söylenebilir: Özel Harp Dairesi'nin, dün veya bugün, her yaptığının TSK komuta kademesi tarafından biliniyor olması, hükümetin de TSK'dan bu konuda sağlıklı bilgiler alabiliyor olması lazımdır.
Susurluk'ta, Şemdinli'de, Adapazarı-Sapanca- Düzce üçgeninde, şurada burada ne oldu, veya olmakta?
Aydınlara yönelik faili meçhullerle, bu özel yapılanmanın ilgisi var mı?
Şu anda, devletin bu, özel örgütlenmesi, silahlar ve insanlar ne durumda?
Bunlar, devlet bünyesindeki tüm birimler için bir sorun teşkil ediyor mu?
Ve Egenekon operasyonu, bu yapıdaki urlaşmayı ortadan kaldırma amacını mı taşıyor?
Düşünüyorum ki: Bu sorular, devlet içindeki bir sancılı durumu ortaya koyuyor. Bu sancı, sadece hükümetin sancısı olamaz.
Çünkü bu sancı, bu yapının bozulması ile alakalı ise öncelikle TSK için önem arz ediyor. Öyleyse, Ergenekon konusunda TSK'nın bir rahatsızlık duymaması ve işin sonuna kadar gidilmesi yönünde kararlılık sergilemesi gerekir. Bunun tek istisnası, komuta heyetinin de o yapıya eklemlenmiş olması durumudur ki, böyle bir ihtimal TSK açısından en kabul edilmez durumdur.
Ki, gerek Özkök döneminde ve gerekse şimdi Başbuğ döneminde TSK'nın son derece meşru zeminlerde kalmak için özel itina gösterdiği gözleniyor.
Öyle görünüyor ki, şu anda Devlet, "Devlet sırları" nı yeniden gözden geçirme ne gerçekten "Devlet sırrı"dır ne de "Özel hesapların devlet sırrı diye perdelenmesi"dir, ortaya çıkarma noktasına gelmiş bulunuyor.
BUGÜN