Devlet PKK’dan Çiller’i vurmasını istemiş

Yıldıray Oğur

Kitaba önsöz yazan Cengiz Çandar’ın dediği kadar var. “Hakkı verilerek okunduğu takdirde, bugüne dek Abdullah Öcalan ve Kürt sorunu konusunda en büyük yankıyı uyandırmaya, en geniş çapta, en hararetli tartışmaları tetiklemeye aday” bir kitap Cengiz Kapmaz imzalı Öcalan’ın İmralı Günleri...

Öcalan’ın avukatlarının hukuk bürosu olan Asrın Hukuk Bürosu’nun basın müşaviri olan Kapmaz’ın zaman zaman bir polisiye roman okuma tadı veren kaleminden yansıyan, aslında 15 Şubat 1999’da Öcalan’ın yakalanmasıyla başlayıp ve açılımın filizlenmeye başladığı 2009’un sonuna kadar uzanan bir İmralı Tarihi.

Bu dönem tarihini anlamak için 1998 ateşkesi sürecini ve Öcalan’ın Suriye’den çıkarılışıyla sonuçlanan devlet-PKK görüşmelerini bilmek gerek. Yoksa kitabın hemen başında İmralı’da 10 kişilik bir komisyon tarafından yapılan ilk sorgusu sırasında, dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun özel temsilcisi, şimdi Ergenekon’dan içerde olan Albay Hasan Atilla Uğur’un Öcalan’a ilk sözünün neden “Kardeşliği kuracağız, bu sorunu AB’ye ve ABD’ye havale etmeden biz bize çözelim” olduğunu anlamak zor.

Kitapta tek tek anlatılan İmralı’nın kapısını bu kadar MİT’çi ve askerin neden çaldığını anlamak da... Tabi 2004’e kadar Öcalan’ın zaman zaman örgütüyle ters düşme pahasına PKK’yı feshetmekten, sınır dışına çekmeye kadar bir dizi radikal karar almasına neden olan çözüm motivasyonunun nereden geldiğini de...

Umarım bir gün 1998 ateşkes sürecinin tarihini de, kitabın bittiği 2009’dan sonrasında olan bitenleri de Öcalan’ın notları eşliğinde sansürsüz okuma fırsatı buluruz. Kitabın satır aralarına saklanmış 2006 yılındaki ateşkesi getiren devlet - Kongra-Gel temasları, kendinden habersiz olarak yapılan bu görüşmelere Öcalan’ın neden çok kızdığına ise ayrıca özel olarak bakmak gerek...

Bunlar benim kitaptan altını çizdiğim ilginç notlar

Kitaptaki en çarpıcı iddia 2007 yılında yazdığı savunmasında, Öcalan’ın 1996’da devletten bir kesimin kendilerine gelip Çiller’in öldürülmesini teklif ettiklerini anlattığı bölüm. “Biz gerekli şartları sağlayacağız, siz halledersiniz” mesajını ileten bu devlet yetkililerini geri çevirdiğini söylüyor Öcalan.

Nisan 1999’da Mehmet Ali Birand Öcalan’a bir mektup yazarak, PKK’yı dağdan indirmesini istemiş.

Yine Nisan 1999’da Başbakan Ecevit adına MİT Müsteşar Yardımcısı Mikdat Alpay Öcalan’ı ziyaret ederek “Menderes’in idamı hata oldu, idam anlamsızdır” mesajını iletiyor.

Temmuz 1999’da bu kez MİT Müsteşar Yardımcısı Emre Taner İmralı’ya gelip Öcalan’a 13 soru soruyor. Bu sorular “Barış ve Kardeşlik nasıl pratikleşir”, “Kültürel hakları örgüte kabul ettirebilir misiniz” gibi çözümü arayan sorular. Taner Öcalan’a “Bu soruları biz size basın üzerinden de sorduk, anlamadınız” diyor. Türk basını ile MİT’in hiç deşilmemiş çarpık ilişkileri...

2000 yılında MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un basınla biraraya gelip “ Ordunun Öcalan’ı Türkiye’nin çıkarları için kullandığı” sözleri üzerine TSK’nın PKK’nın siyasallaşmasına karşı sert açıklamasıyla 1998’de başlayan asker-PKK diyalogu çöküyor. MİT-TSK kavgası çözümü dinamitliyor.

Öcalan’ın, gönüllü avukatlığını üstlenen Alman Brita Böhler’i “Bazı çevrelerin adamına benziyor” diye azletmesi de ilginç.

Öcalan, Ahmet Kaya’nın ölüm haberini sesi titreyerek ve gözleri dolarak öğrenmiş.

2001 yılında Ahmet Türk, siyasette yeni bir oluşum arayan Erdal İnönü’yü ziyarete ediyor. İnönü Türk’e “Öcalansız Türkiye demokrasisi gelişmez” mesajını vermiş. İmralı’ya ulaşan bu mesaj üzerine Öcalan “İnönü’ye bir ekip verin, seçim ittifakı yapın” talimatını veriyor.

Bir grup askerî yetkili Eylül 2002’de Öcalan’ı ziyarete diyor. “Heyet Öcalan’ı dinemiyordu, sadece dinlemesi için kapısını çalmıştı. Sert diyaloglar yaşanıyor. Askerler ‘Sizi yerle bir edip bitirebilirdik’ diyor Öcalan da onlara ‘Bu sizin de bitişiniz olacaktır’ diyor.” Ama bu konuşma hangi bağlamda gerçekleşiyor. Belirsiz.

2004’te Türkiye darbe planları ortalıklarda dolaşırken, İmralı’daki koşulların kötüleştirilmesi de ilginç bir detay. Kardeşi Mehmet Öcalan’ın Kürtçe konuşmasına bile engel oluyor görevliler. Bu dönemde karpuz dilimlerinin kibrit büyüklüğünde verilmesi gibi sorunlar yaşanmış.

2004’te KCK sistemi kuruluyor. Kitaptan öğreniyoruz ki KCK’nın ilk adı KKK. Yani Koma Komalen Kürdistan. Örgüt “Komal dernek demek, ayrıca bu Klu Klux Klan’ın da kısaltılması” diyerek buna itiraz ediyor ve topluluk manasına gelen Civak kelimesini öneriyor. Bir süre sonra KCK ismi konusunda Öcalan da ikna oluyor.

1999 depreminden sonra Öcalan naklini istiyor. Cevap dönemin Cezaevleri Müdürü Ali Suat Ertosun’dan geliyor: Türkiye’nin her yeri deprem bölgesi. Hem adadaki görevlilerden daha güvenli bir yerde müvekkiliniz...

Öcalan 2006 yılında Bülent Arınç’a 11, Ahmet Necdet Sezer’e dokuz sayfalık iki mektup yazmış.

2007 yılında Cumhurbaşkanlığı krizi sırasında Öcalan, Büyükanıt’ın darbe yapmasından endişe ediyor. İlginç olan o dönem ısrarla Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar ateşkesin uzatılması için dışarıya mesaj göndermesi. Ama o dönem artan çatışmalar Öcalan’ın bu isteğinin karşılık bulmadığını gösteriyor.

yildirayogur@gmail.com

TARAF