Fatih Demir / HAKSÖZ HABER
CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, İYİ Parti Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır ve gazeteci-yazar Zafer Şahin’in de katılımcı olduğu programda "Çözüm süreci" meselesi de tartışılan konulardan birisiydi. Çözüm sürecini Türkiye için yüzyılın sorununu çözmek için atılmış anlamlı, son derece iyi niyetli ve akıllıca bir adım olarak görüyor ve değerlendiriyorum diyen Kenan Alpay meselenin dününe ve bugüne dair şu hususları vurguladı.
“Bugün birileri yok o yanlış oldu dese de, evet bazı yanlışları vardı. Bazı eksikleri vardı. Fakat bu sorunu çözmek üzere hükümet Türkiye Cumhuriyeti Devleti, adım atmasaydı durum çok daha büyük bir felaket olurdu. Hatırlayalım bu adımların atıldığı süreçte, 2010 sonlarında Tunus’ta başlayan Arap Baharı olarak adlandırılan bir süreç Mısır’ı, Libya’yı Suriye’yi, Yemen’i etkisi altına alarak başladı. Körfez ülkelerini etkisi altına aldı ve devreye birçok aktör girdi: Rusya, İran ABD, Suudi Arabistan vs… Dolayısıyla bazı söylemleri seçip bağlamından koparttığımız zaman o dönemin iklimini yansıtmadığı gibi, o cümleleri dinlediğimiz de ‘vay hain vay!’, terörü övmüş (Kürt sorununu konuşanlar) dedirtecek bir iklim oluştururuz. İnanın bunun bir faydası yok! O dönem ortaya konan bu gayret 40 bin insanın ölümüne mal olan bir siyaseti, politikayı, uluslararası bir tuzağı daha açık ve genel bir ifadeyle söyleyelim, toplumun da kullandığı bir dille: Devlete ve topluma karşı işlenen bir terörü ortadan kaldırmak üzere yapılmak istendi. Ama eksiği, kusuru vardı ya da birileri tarafından bu projenin hayata geçmemesi için değişik bir takım suikastler, sabotajlar, kundaklamalar yapıldı… ”
Alpay ayrıca, “Bugün olur yarın olur, yeniden bir çözüm süreci oluşturulur ki oluşturulmalıdır” diyerek bir zamanlar “1984-85 yıllarında TRT haberlerinde bir avuç eşkıya olarak nitelendirilenlerin (Apocular/PKK) bugün, Türkiye’nin Suriye politikasını etkilediğini belirterek, üzerinde herkesin oyun oynadığı, plan yaptığı bir örgüte dönüşmüş” durumda olduğunu belirtti.
Kenan Alpay milliyetçi partilerin oy oranlarını ve etkinliklerine dair de, “O siyasi, ideolojik ve örgütsel harekete destek veren ya da onun adına hareket eden bir parti, kendisini devletçi, milliyetçi olarak tanımlayan İYİ Parti ve MHP’den daha fazla oy alıyor. Dolayısıyla buna karşı kullanacağımız dili de son derece dikkatlice seçmek durumundayız.” dedi.
Ortada bir terör vakası olduğunu belirten Alpay, “O terör vakasının değiştirdiği bir sosyoloji var. Değiştirdiği dönüştürdüğü bir diplomatik iklim var artık. Dolayısıyla siz “Barzani’nin paçavrası” deyince sorun çözülmüyor. Efendim siz “bizim gencecik Mehmetçiğimize Şırnak’ta, Cizre’de kovboyculuk oynattınız” deyince sorun çözülmüyor. Aksine bu tür ajitatif söylemler, belki birilerinin gönlüne su serpiyor olabilir. Ama bugünlerde de dillendirilen bir söylem var HDP’yi kapatalım. Peki kapatın. Kim kapatmak istiyor, MHP istiyor. Peki kapatalım. Ya sonra, MHP, Van’da, Hakkari’de, Diyarbakır’da, Siirt’te ne kadar oy alacak? Vatan Partisi hakeza aynı söyleme sahip. Vatan Partisi kimi neyi temsil ediyor ki binde üç bile oy alamıyor, hayatı provokasyonla geçmiş bir şebeke “derhal kapatalım” diyor. Kapatalım peki ya sonra? Çözüm mü bu? Daha önce sekiz parti kapatılmış bunu da kapatalım yedekte parti olmadığını nereden biliyorsunuz. Yine gelecek bu yedek parti alternatifi. Dolayısıyla bu tür söylemler toplumu germekten başka bir işe yaramıyor. Bu sorunu sahici bir şekilde çözmemiz gerekiyor.” dedi.
Çözüm olarak ‘Andımız’ ve ‘Türk milliyetçiliği’ dayatmaları için de Alpay, “Çözüm şu değil, andımız okutalım. 80 yıldır her sabah çocuklar kışlaya gider gibi hazır olda durup haykırıyordu; ‘Varlığım Türk varlığına armağan olsun diyordu’ peki sonuç ne oldu? Akla, bilime, topluma, ahlaka, ekonomiye, vicdana ne katkısı oldu bu ulusalcı and ve marşların? Tabi ki hiçbir katkısı olmadı. Bu yüzden böyle Sovyetik çözümleri terk etmeliyiz bu Sovyetik söylem ve törenlerle çözüm olmuyor. Ben çözüm süreci konusunu anlamlı buluyorum. Burada yapacağımız söylemler tabi ki bir siyasal duruşun yansımasıdır. Ama onun sosyolojik, tarihi, coğrafik, demokrafik, psikolojik bir boyutu olacak ki ancak ondan sonra siyasi bir boyutu olacaktır.” dedi.
Moderatör Senem Toluay Ilgaz, “Çözüm Süreci olmasaydı -Arap Baharını hatırlatarak- bir felaket olabilirdi sözlerini hatırlatarak nasıl bir şeyi kast ediyorsunuz” diye sordu?
Kenan Alpay, “6-7-8 Ekim Olayları tam olarak böyle bir şeydi” diyerek “Bir yerde yüz kişi aynı suçtan dolayı hüküm giyiyorsa orada bir sorun vardır dersiniz, keza bin kişi için de bu söylenir. Ama 10 bin kişi aynı suçtan hüküm giyiyorsa orada bambaşka bir sorun vardır dersiniz artık ve bunu görmek zorundasınızdır.” dedi.
Alpay AK Parti’nin süreç içerisindeki yanlışlarının da irdelenmesi gerektiğini belirterek, “Şunu da konuşmalıyız AK Parti nerede yanlış yaptı?” Akil adamları seçerken mi yanlış yaptı, PKK’nın yargılanma sürecinde konuşulan Habur’dan girişte mi yanlış yaptı? Meclis de işin içinde olmalıydı, diğer partiler de. Zannediyorum ki bu süreç daha başarılı bir şekilde götürülebilirdi. Kaldı ki bu süreç defalarca da engellendi. Oslo Görüşmelerinin sızdırılması böyle bir şeydi… Meseleyi tek taraflı almak yerine PKK’nın terörü var bir yanda bir yanda da Mamak, Diyarbakır Cezaevlerinde yaşananlar var. Boşaltılan köyler var. Terörle mücadele adı altında bazı köylerin boşaltılması ve yakılması var. Köylülere yapılan bir takım eziyetler, işkenceler var. Bunları ne yapacağız? Devlet otoritesini göstererek bu söylediklerimize karşı çıkıyorlar oysaki önce devlet şefkatini, adaletini, merhametini gösterecek ardından otoritesini gösterebilecek.”
Moderatör Senem Toluay Ilgaz, Alpay’a ‘yeni bir çözüm süreci, olabilir hatta olmalı sözlerini hatırlatarak bunu bir senaryo, temenni olarak mı yoksa şu anda gündemde ara ara konuşulan yeniden yeni bir çözüm sürecinin başlatılacağı sinyallerine binaen mi söylüyorsunuz?’ diye sordu?
Alpay yeni bir Çözüm Süreci olabilir ancak bu bir öncekine benzemeyebilir, “Evet bu tür değerlendirmeler var bunları göz önünde tutmak lazım. Ama son iki aydır Sayın Cumhurbaşkanı yargıda, demokraside, ekonomide bir takım reformlardan bahsediyor. Toplumla kurulacak yeni bir temas hattından bahsediyor. Ben de Hulusi Akar, Süleyman Soylu gibi isimleri dinlediğimde benzer mesajları alıyorum. Yeni bir çözüm süreci o manada olmayabilir. Çünkü şartlar da değişti. Mesela PKK ile mücadelede önemli yol kat edildi. Ülke içerisinde artık 200 militanları var ya da yok. Artık İstanbul’da suikast yapacak, havaalanı basacak, Kayseri’de askerleri bombalayacak böyle bir imkan ve kadroları yok artık. Ama bir zamanlar İstanbul’da, Ankara’da, Antalya’da bombaları patlatacak, suikastlar yapabilecek PKK’nın networku vardı. Ancak zorlu ve uzun soluklu bir mücadelenin neticesinde bunlar oldu. Çözüm Sürecinin sekteye uğramasında belki de en önemli aktör HDP’nin ‘özyönetimler ilan ediyoruz’ çıkışıydı. HDP’nin kazandığı şehirlerde güvenlik için hafif silahlı militanlarımız olacak dediler. Bir baktık ki şehirler mayınlı hendekli tuzaklarla savaş alanına çevrildi. Dolayısıyla orada yapılan mücadele 90’lı yılların mücadelesi değildi. 800’e yakın kardeşimiz orada hayatını kaybetti. Hepsine Allah rahmet eylesin. Ama onlar bir oyunun figüranı olarak ölmediler. Onlar hiçbir sivile kadına, çocuğa zarar vermeden hareket etmeye çalıştılar. Esed gibi yapmadılar mesela. Esed her yere bomba, füze, varil bombası atarak şehirleri her şeyi ve herkesi yok etmeye çalıştı. Ancak Türkiye’de bu olmadı bu süreçte(Çözüm Sürecinin baltalandığı süreci kast ederek). Ekranlarda konuşurken bu yüzden dilimize söylemlerimize oldukça dikkat etmeliyiz. Farklı milletlerden, toplumlardan insanlar olarak bir arada yaşıyoruz. Bazılarını bazılarından ayrı tutmak ya da aşağı tutmak doğru olmadığı gibi incitici ve yıkıcı olabilmektedir.” dedi.