Eskilerin, yerine cuk oturan bir sözü vardır. Açlık sofuluğu bozdururmuş... Ekonomik krizler genellikle ve toplumun büyükçe bir kesitini atından indirdikten sonra eşeğe binmesine de imkân bırakmaz.
Böyle haller inançlarla insanın davranış ve değer yargılarında zaman zaman kalıcılığı da bulunan köklü değişikliğe yol açıyor... Eskilerin deyimiyle, “açlık”, hem de fena halde “sofuluğu” bozdurabiliyor.
Şükür ve tevekkülün dayanma ve kırılma gücü, krizlerin insan başına musallat ettiği baskıların ağırlığı altında eğilebiliyor...
Buraya baktığımızda, hükümetin kamu çalışanlarının fazla mesai ücretlerine yaptığı saatliğine beş kuruşluk zam ile, şehit aileleriyle gazilere ödenen destek primlerine üçer beşer liralık iyileştirme takviyeleri, hükümetin ülkemizi kasıp kavuran makroekonomik şoklardan olumsuz etkilenenlerle bunlardan yararlanan kişilerin değer yargılarıyla inançlarını behemehal etkileyecektir.
Hükümet bu kafa ile devam ettiğinde, diyalektik determinizmin muhtemel tecellisinden yakasını sıyıramayacak ve iki dönemlik iktidar konforuyla yetinmek zorunda kalacaktır...
¥
Ülkemizin sosyal ve politik atmosferinde, bir başka ifadesiyle, kullanageldiği lûgatinde “muhafazakârlık” sanılıyor ki, imanda ve tevekkülde kavi Müslümanlık... Oysa inançlar, değer yargıları ve politik tercihler iktisadi dalgalanmaya her dem açıktır... Determinizmin kuralları böylesine net ve açık olmasaydı, ülkemiz 28 Şubat adı verilen bir bela ile, musibet ile karşılaşır mıydı?.. Refah Partisi’nin parçalı da olsa seçimleri kazanarak Erbakan’ın başbakanlık koltuğuna oturması, diyalektik determinizmin hükmünü icra etmesinden...
Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının iktidarı da 28 Şubat sonrasının tepeden indirilen kadroları tarafından Hazine’nin dibinin darılaştırılmasıyla oluşan krizlerin halkın değer yargıları ile inançları ve davranışlarını da etkileyerek değiştirmesinin sonucu...
ATV ekranlarında son zamanların moda programlarından birisi ekran almış, umud ummanında pupa yelken uçup gidiyor... Seyircisini estetik hazzın doruklarına yükselten bu programın adı, ‘Bir Şarkısın Sen’... Kriz dolayısıyla eski günlerini arar hale gelen reklam verenler ile medya sosyetesinin büyük umudlar bağladığı, küçücük küçücük sabi sübyanlarını, argo dilde “kaşarlanmış” tabir edilen hayatın türlü çeşitli çemberinden geçmiş şarkıcılarını taklide yönelten bu program, yarışanların ebeveynlerini de umud rüzgârına kapmış uçurup götürüyor...
Ne devlet, ne sosyoloji, ne hukuk, ne RTÜK, ne psikoloji ne üstyapı değer yargıları, ne askeriye Genelkurmay, ne Diyanet, ne polis ve inzibat, ‘bu ne demektir’ diyebilecek yetki ve cesareti kendinde görüyor... Oysa katılanlar da, bunun finansmanını gönderdikleri cep telefon mesajlarıyla ödeyen seyirciler de, bunun tertipçileriyle hukuken ve vicdanen onay vericileri de, çoğunlukla “muhafazakâr Müslüman...” Haz ve umud, değerleri paçavraya çeviriyor...
İnançlarla değer yargılarının krizlerden etkilenişine bir başka örnek, bir diğer kanalda alıp başını giden “onbeşlikler” yarışları. Onbeşlik genç kız adaylarının, sahne tozuyla yıllarını vererek hemhal olanların kalıbına girerek gösterdikleri hüner kabiliyet ve maharet, organizatörlerine totodan çıkma bir ödül... Analarla babalara da umut...
Eğer denilirse ki iktisadi hareketlerin inanç ve değer yargılarını etkilediği tezi, paranın ve kapitalin üstyapı değerlerini biçimlediği söylemleri komünistçedir; bu kertede hükümetin görevi olmalıdır, “açlığın sofuluğu bozduğu” söyleminin yanlışını ispatlamak...
¥
28 Şubat’ın mekanik kökeninde Demirel’in 24 Ocak’ı bulunuyor. Yeni liberalizm, ‘bizim çocukları’ 12 Eylül ile vazifeli kılınca, iktisadi kanallardaki daralmalar birdenbire açılıverdi. Yüksek faiz, evini barkını satarak bedelini bankaya yatıran çoğunlukla da Müslüman vatandaşlarımızın meşru azığı oldu. Sonunda balık karaya vurduğunda da halk, “topunuzun canı cehenneme” diyerek, tüm denenmişleri ekarte edip Erbakan’ı iktidara taşıdı... İktisadi kriz ve dalgalanmaların insanın inanç, değer ve tercihlerini etkilemesine parlak ve net bir örnektir, Refahyol...
Ne var ki Refahyol’un zimmeti namazından ötürü kirli sayıldı ve alaşağı edildi... Zimmetindeki kirlerden çoktan var ki temizlenmiş Erdoğan ekibinin alaşağı edilmesi ise, gazilerle fazla mesai ücretlerine layık görülen üçer beşer kuruşluk, üçer beşer liralık zamcıklardan olacak...
Bizimkisi, ne tahmin ne de falcılık. Determinizmin katı kanunu böyle...
VAKİT