Cumhurbaşkanı’nın eşine soruyorlar: “İlköğretim’de başörtüye ne dersiniz?”
Belli ki, soranlar büyük bir heyecan yaşıyorlar!
Acaba Cumhurbaşkanı’nın eşi ne diyecek?
“Başörtü her yerde özgürce kullanılmalı. Özgürlüğün pazarlığı olmaz” derse..
Ne yapacaklar, ne edecekler, nerelere gidecekler?
Korkuyorlar..
13 yaşındaki çocuktan korkuyorlar!
Oysa o çocuk, bale dersine gidip, mayo giyme özgürlüğü olan...
Tiyatro kursuna gidip, mini etekle filmlerde rol alabilen...
Televizyon dizilerinde, olmadık sahnelerde boy gösterebilen bir çocuk!..
Korkuyorlar; 13 yaşındaki çocuğun başındaki örtüden korkuyorlar!
Tık tık atıyor yürekleri.
Cumhurbaşkanı’nın eşi, ilkokulda başörtüye ya destek verirse?!..
Ve Cumhurbaşkanı’nın eşi, cevap veriyor.
Korktukları olmuyor, Cumhurbaşkanı eşi, yüreklerine su serpiyor(!)..
“İlköğretimde olmaz” diyor.
Sevindirik oluyorlar..
Gazeteleri ile, yazarları ile, siyasetçileri ile, hepsinin gözlerini bir pırıltı kaplıyor.
Cumhurbaşkanı’na gidip soruyorlar: “Siz ne buyurursunuz?”
O da, “Eşime katılıyorum” diyor..
Daha bi sevindirik oluyor, bizim yasakçı despotlar..
Utanmasalar, yaşlı-genç sokaklara dökülüp, “Türkiye laiktir, laik kalacak. İlköğretimde türban, yasaktır yasak kalacak!” diye sloganlar atacaklar.
Tabii; önlerinde de, Hürriyet’in ihraç edilmiş başyazarı Oktay Ekşi olacak!.
Daha da rahatlamak için, “bir ümit”(!) düşüncesi ile, Başbakan’a soruyorlar: “İlköğretimde türbana ne dersiniz?”
Cumhurbaşkanı ile eşinin görüşlerini de aktarıp, “Onlar, ‘olmaz’ dediler haaa!” hatırlatmasında da bulunuyorlar!
Başbakan’dan bekledikleri cevabı alamayınca, birden ümitsizliğe kapılıyorlar.
“Ne olacak bu cumhuriyet’in hali!” diye dövünmeye başlıyorlar!
Oysa ilköğretimde başörtü yasağı ile, cumhuriyetin ne ilgisi var?
Cumhuriyet, ilköğretimde başörtünün yasaklanmasını mı gerektirir?
Tam aksine!
Cumhuriyet varsa, cumhurun istediği giysiyi tercih hakkı da olur.
Cumhuriyet olmazsa, cumhur istediği kıyafeti tercih etme hakkı da olmaz.
Cumhur; sulta/dikta kimde ise, onun tercih ettiği kıyafeti giymek zorunda kalır.
Olay bu kadar basit.
Ama gelin, cumhuriyetçilere bunu anlatın.
Önlerine gelene soruyorlar: “İlköğretimde başörtüye ne dersiniz?”
İnsan bu soruyu sorarken birazcık utanır..
İlköğretimdeki çocuktan mı çekiniyorsunuz siz?
İlköğretimdeki çocuk, başörtü değil, çarşaf giyse ne olur ki?
Üniversitedekiler için, ‘diğer öğrencilere baskı kurarlar. Tehditle başka öğrencilerin başını örttürürler’ diyordunuz. İlköğretimdeki çocuk ne yapacak, diğer öğrencilerin, tehditle başını mı örttürecek? Ki ilköğretimdeki kıyafetten bile korkuyorsunuz!
Ona, buna, herkese sorulan bu soruya, sözünü esirgemeyen birisi denk gelse, eminim “Zıkkımın pekini ye derim.. Ne diyeyim!” cevabını verecek de..
Denk düşmedi henüz..
Gazeteciye soruyorlar. Bürokrata soruyorlar.Siyasetçiye soruyorlar. Ve en nihayetinde CHPGenel Başkanı’na soruyorlar:
“İlköğretimde başörtüye ne dersiniz?”
Referandum öncesinde, halka şirin görünmek için “Türban sorununu biz çözeriz” diyen özgürlükçü Kemal, cevap veriyor: “Ülkenin geleceği açısından son derece tehlikelidir!”
Ne geleceği, ne tehlikesi?
Birisi, okula bomba mı bırakmış? Birisi okula dinamit mi koymuş?
Ne olmuş da, “son derece tehlikeli” bir durum ortaya çıkmış?
13 yaşındaki kızın başörtüsü mü, özgürlükçü Kemal bey için “son derece tehlikeli” durum olmuş?
Güldürmeyin kendinize, lütfen!
İlköğretim çağındaki kızlardan bile korkuyorsanız, en yakın “kafa doktoru”na gidin..
Sizi ancak o doktor, “iyi eder” beyler!
YENİ AKİT