Nadide Şirin, Dersim'deki kanlı olaylar yaşanırken henüz 11 yaşında bir çocuktu. 74 yıl sonra olayların aydınlatılmasına ilişkin devlette samimi çabalar görünce, anılarını milletvekilleriyle paylaşma kararı aldı. Yakınları aracılığıyla yazdığı mektubunda, Dersim olaylarının aydınlatılmasına ilişkin çabaları takdir etti ve yaşadıklarını anlattı: "Askerler, köyümüz Aşkire'yi (Kocatepe) sarmıştı. Muhtar Aliye Pasay, kadınları askerlerin eline veriyordu. Biz askerlerin geldiğini duyunca dağlara doğru kaçmaya başladık. O karışıklıkta ailemi kaybettim, yanımda sadece halam vardı. Dağın başına vardığımızda, uzaktan köyde olup biteni izliyorduk. Las mağaralarında birçok kişiyi katlettiler."
Askerlerin arkalarından geldiklerini ve kendilerine yaklaştıklarında kadınlar olarak topluca sık ve bodur ağaç topluluklarının içine gizlendiklerini kaydeden 85 yaşındaki Nadide Şirin, hafızasından hiç silinmeyen tabloyu şöyle resmetti: "Küçük bebekleri olan kadınlar, ağlayıp da yerlerimizi belli etmemesi ve hepimizin ölmemesi için bebeklerini kendi elleriyle boğuyordu..." Ancak çaresiz kadınların bu çabaları da fayda etmemiş. Kadınları bulan askerler, hemen kurşuna dizmek yerine teslim olup olmadıklarını sormuşlar. Kadınlar, 'teslim olduk' deyince, toplu olarak sürgüne tabi tutulmuşlar. Nadide Şirin, sürgün sırasında annesini bulmuş ancak annesi kısa süre sonra bindiği attan düşünce birkaç gün sonra ölmüş. Şirin'in kız kardeşi de sürgün sırasında hayatını kaybetmiş.
Aylar süren sürgünden sonra Nadide Şirin ve bazı çocuklar Samsun'a getirilmiş. Burada tavuk kümeslerine benzer barınaklarda yaşamışlar. Uzun süre dilencilikle geçinmişler. İlk etapta kendilerini dışlayan halk, sonrasında "Bunların ne güzel isimleri varmış; Hasan... Hüseyin..." diyerek bu insanlara sahip çıkmış. Nadide Şirin, büyüdüğünde tıpkı kendisi gibi Samsun'a sürgün edilen bir Dersimli gençle hayatını birleştirmiş.
Habib Güler / Zaman