Dershane ve Okul Girdabında Eğitim

Şu andaki sistem o derece çarpık ki dershanedeki eğitimi almadan çoğunluk için başarıyı erişilmez kılıyor.

Merve KAVAKÇI; Türkiye eğitim sisteminde okul ve dershane ilişkisini yorumlamış:

Eğitimde katakulli

Okul ve dershane siyam ikizleri olarak kurumsallaşıyor. Yani yapışık, ayrılmaz ayrılamaz ikizler. Biri olmadan diğeri var olamıyor. Beraberce öğütüyorlar bu sefer genç zihinleri. Bugün tanık olduğumuz okul-dershane hikayesi işte böyle bir şey. Ama bir ipte iki cambaz oynar mı.... hayır.

Bakın hangi cambaz duramıyor düşüyor.... ve bu yolda ne tür cambazlıklar yapılıyor deyip bırakmıştık en son. Evet dershaneler tüketim toplumunun eğitim konusunda aynaya yansıyan aksi. Düzen öyle bir oturtulmuş ki dershanesiz olmuyor. Böyle olunca da insanın sorası geliyor, pekiyi o zaman okul denen kurum ne işe yarıyor. Evet, eğer alınması gereken eğitim mutlaka dershane yolundan geçmeli ve dershanesiz yarım kalıyor o zaman okul dediğimizin fonksiyonu ne oluyor. Neden biz ona hala okul demeye devam ediyoruz.

Dershanesiz olmuyor diyoruz ama belki ufak bir istisna onsuz da başarabiliyor. Allah vergisi bir zeka ile her girdiği imtihanda başarı sağlayan çocuklar bu azınlık grubu teşkil edebilir.

Ancak şu andaki sistem o derece çarpık ki dershanedeki eğitimi almadan çoğunluk için başarıyı erişilmez kılıyor. Asıl sorun da aslında bundan sonra başlıyor. Dershane eğitimine müfredat içinde gayri-resmi bir ‘yuva’ açılıyor. Böylece mecburi hale getiriliyor. Yani adeta zorunlu eğitim. Tabii resmi eğitim kurumunun adı okul olduğu için bu zorunluluğa zemin hazırlamak için bir katakulli gerekiyor. O da öğretimin kısmen dershanelere devredilmesiyle oluyor. Yani öğrenci alacağı eğitimi tamamlayabilmek için mutlak surette dershanedeki tedrisattan geçmek zorunda kalıyor. Aksi takdirde bir şey(ler)i tam anlamıyla öğrenmesi mümkün olmayacak... Dershane eğitimi için adı geçen gayri-resmi yer de okuldaki eğitimcilerin eğitim ve öğretimin bir kısmını dershaneye bırakması ile gerçekleşiyor. Yani bir çeşit ‘paylaşım’(!).

İşte tam da bugünlerde bu paylaşımcı öğretim döneminden geçiyoruz lise son sınıflarda. Benzer dönemler SBS ve bilimum kısaltmalarla çocuklara bu hayati dar eden sınav sistemlerinden geçerken de yıl içinde yaşanıyor. Üniversitelere yerleştirme sınavının yaklaştığı şu günlerde okullar çocuklara devamsızlık yapabilecekleri hatırlatmakla kalmıyor, onları buna mecbur bırakıyor. Dershane eğitimine yoğunlaşması gereken çocuklara okula gelmeme hürriyeti veriyor. Ama bunu böyle ufak bir grub için veya alttan alta belirgin olmaksızın gelmeyene göz yumma babında da yapmıyor. Okulda öğretmen çocuklara sınava yaklaşılan şu günlerde açık açık okula gelmelerine gerek olmadığını söylüyor, söyleyebiliyor. Bize de oh ne ala (!) demek düşüyor. Alan memnun satan memnun... Öğretmen öğretmesi gerekenden kaytarıyor, dershane parasını yapıyor. Özel okullar da bu grubun dışında zannetmeyelim. Onlar da dahil.

Bir taraftan anne-babalar ellerindeki avuçlarındakini çocukları biraz daha iyi eğitim alır ümidi içinde çocuklarını fahiş miktarda paralar isteyen özel okullara yolluyorlar diğer taraftan da bu okullarda diyelim ki yılın belli bir döneminde çocukları o okullarda hiç bir şey almıyorlar çünkü öğretmenleri dahil herkes okula gelmemeleri için ‘teşvik’ ediyor. Bütün bu işlere de bir kılıf uydurmak gerekiyor. O kılıf da sağlık sektöründen geliyor.

YENİ AKİT 

Yorum Analiz Haberleri

Birilerinin aklına kadınlar sadece Müslümanlar iktidar olunca geliyor...
İdeolojik anlatısı çöken İran, Suriye'de en büyük kaybedendir!
Suriye'deki gelişmelere "şerhli" yaklaşmak Suriyelilerin sevincini hafife almaktır!
Mahmud Abbas'ın ihaneti zilletini artırmaktan başka bir işe yaramadı!
Gerçek bir lider, ‘övgü, yergi ve tehdit'lerle aslî hedefinden sapmaz!