Normal zekâ düzeyine sahip, idraki yerinde ve bilinci siyasi odaklanma ile felce uğramamış her insanoğlu manzaranın geneline bakınca olup bitenler hakkında bir kanaate sahip olabiliyor.
Andıçlar, 28 Şubat süreci, bu sürecin sırtına binip malına mal, ününe ün katanlar, darbe günlükleri, cinayetler, bombalamalar, ilişkiler, suikastlar, planlar, el bombaları, yeraltı cephanelikleri, karargâh evler vs. vs... Aklı başında her insanın tüm bu olup bitenleri birleştirebileceği düzeyde su götürmeyen gerçekler var. Ama idrak felci yaşıyorsanız, sözgelimi siyasi düşünce aklınızı başınızdan alıp gitmişse; "Efendim üç-beş kişiyle darbe mi olur?" diye akıllara ziyan soru sorabilirsiniz! Şimdi bu insana oturup kaos ve darbe ortamı oluşturmak ile darbe yapmanın farkını anlatmaya kalkışmanız boşunadır, zaiddir. Nasıl ki onların "saygın" dediği birtakım yaşlı insanlar herkesin gözü önünde on yıllardan beri darbe çığırtkanlığını normal olarak görüyor, bunu haykırıyor ve her fırsatta demokrasinin bu ülke için lüks olduğunu söylediği halde bir değer ifade ediyorsa, öyle de ağzınızla suikastçı tutup gözlerine soksanız bir anlamı olmayacaktır.
Anlaşılan o ki; bu CHP tayfası ve medyası bilumum melanetin ortaya çıkarılan örgüt tarafından işlendiğini gösteren bu kadar net tabloya rağmen hâlâ avukatlık konumuna kendini yerleştirmekten çekinmeyecek.
Zannediyorlar ki, tuttukları sopanın necis kısmını keserek sopayı temiz gösterebilecekler! İbrahim Şahin'i bir çırpıda harcamaları bu yüzden. Şahin'i savunan, onu kahraman gösteren, takım arkadaşlarını 'efsane bilmem ne' diye millete yedirmeye çalışanların bu ruh hali sonsuza kadar devam edecek gibi görünüyor. Efendim Sabih Bey'miş İbrahim Şahin'i mahkûm ettiren. Bu nasıl bir ali cengizdir inanmak zor. Sabih Bey o itirazı etmese belki bu cephane mezarlıkları yıllar önce ortaya çıkacaktı şeklinde düşünen yok. Kendileri öyle düşünemiyor diye herkesin öyle olabileceğini zannediyorlar. Misal bu cümleyi kullananlar, yani Sabih Bey'i Susurluk aleyhine kahramanlık konumuna koyanlar 'Peki Şahin'i kim affetmişti?' sorusunu gözlerden kaçırmaya çabalıyorlar...
Bu ülke böyle ne yazık ki. Bu azgın azınlığa göre milletin her daim bir korku paranoyasıyla karşı karşıya olması normaldir, aksi değil...
Susurluk'taki o kaza olmasaydı onlar için daha güzel olurdu belki de...
Hırant Dink cinayeti sonrasında "devlet biliyordu da önlem almadı" şeklinde sorgu yargıçlığına soyunanların Sivas'ta yakalananların bir suikast hazırlığı içinde olduğu gerçeğine iktidarın senaryosu olarak bakmaları trajedi değil de nedir?
Sakın bu işin bir şekilde kıyısından köşesinden mesai arkadaşlarına ve patronlarına-genel başkanlarına da ulaşabileceği korkusu olmasın bu paniğin nedeni?
Belki konu başka gibi ama benzer bir ideolojik çürüme diye değinmeden geçmeyeceğim.
Malum İsrail yine kendine yakışanı yapıyor ve çoluk çocuk demeden insanları katlediyor. Dünya her zaman olduğu gibi bu katliama seyirci. Türk medyasının ezik ve kompleksli tayfası ise bir yandan İsrail şeker şerbetliğine dair kıvırtmalar yaparken diğer yandan AK Parti iktidarına aklı sıra giydiriyor. Geçen gün bu zihniyetin birkaç kalemi aynı anda Türkiye'nin bu konudaki dış politikasını aklı sıra eleştiren yazılar yazıp, diplomasi kompetanı kesilmişti. Nasıl içler acısı bir durumdur bilemezsiniz. Biri "badem bıyıklı" diyerek aklı sıra dış ilişkiler bürokratına çakıyor, espri düzeyi ile ilk mektep düzeyinde olan diğeri ise "proaktif arkadaşlar" şeklinde kendi küçük dünyasında maytap geçmeye kalkıyordu. Enteresandır aynı gün ünlü The Guardian'da da bir haber vardı ve aynen şöyleydi: "Türkler hep doğru kişilerle konuşuyor. Doğal bir arabulucu olarak görülüyorlar." Andıç ve CHP medyasının köhne yazarları için Türkler tabirinden kasıt sadece kendileri olduğu için üzerlerine alınacak bir takdir olamazdı bu. Bu nedenle kendileri açısından, evet doğrudur Türkiye Gazze katliamında çuvallamıştır, ama halaybaşının başı çektiği holding medyası Türkleri. Yoksa sair Türkler ve Anadolu insanı üzerine düşeni yapıyor; mitinglerle, yardımlarla ve diplomasi trafiği ile...
ZAMAN