Derin yaraları örtemeyen Beyrut romantizmi

Hizbullah bir bütün olarak son yıllarda Lübnan’ın yaşadığı yokluk ve güvensizliklerin merkezine oturacak, özeleştiri verip geri adım atmadıkça da tıpkı İsrail gibi açık ve yakın nefret objesine dönüşecektir.

Kenan Alpay’ın yazısı:

Lübnan ihracatı ve ithalatının %70’den fazlasının gerçekleştirildiği başkent Beyrut’taki limanda yaşanan büyük patlama yaşadığımız bölgeye daha fazla stres yüklemek, daha yıkıcı ittifak ve ihtilaflar oluşturmak hatta daha büyük göç dalgaları oluşturmak gibi sonuçlar doğuracak. 1975-1990 iç savaşının bitirilmesi kadar İsrail’in işgal ettiği Güney Lübnan topraklarından çıkarılması da ülkeye hem güven hem de huzur kazandırmıştı. Temmuz 2007’deki İsrail saldırganlığının (Lübnan ordusu tarafından değil) Hizbullah tarafından püskürtülmesi ise bu huzur ve güveni pekiştirmiş siyaset ve ekonomiye görece bir istikrar kazandırmıştı.

Ne var ki; modern Orta Doğu’da taşların yerine oturması, huzur ve güvenin istikrar kazanması, ekonomi trendinin yukarı doğru tırmanması hiç de kolay olmuyor. Çünkü Lübnan, suikast ve sabotajlarla İsrail’in sürekli tasallut ettiği, Suudi Arabistan ve İran’ın kimi örgüt ve partilerle birbirlerine karşı şantaj yapıp darbe vurduğu bir ülke olmaktan hiç ama hiç kurtulamadı. Bir de bu sürece Fransa’nın eski sömürgesi olmak, Suriye’deki Baas rejiminin türlü Muhaberat operasyonlarıyla yaptığı “iç ülke” muamelesi eklenince ayakta durmak neredeyse mucize kabilinden bir iş oluyor. Ancak bütün bunların üzerine 2011’den itibaren Tunus ve Libya’dan Mısır ve Suriye’ye kadar uzanan halk ayaklanmalarını bastırmak üzere küresel aktörler olarak Amerika ve Rusya’nın, bölgesel aktörler olarak Suudi Arabistan ve İran’ın üstlendikleri son derece kirli ve kanlı müdahalelerini ekleyince yaklaşan yıkımların dehşeti daha net görülebiliyordu.

Yazının devamı >>>

Yorum Analiz Haberleri

“Devrimci zihniyet ahlâkını kaybederse her şeyini kaybeder”
Esed sonrası Suriye: Katar-Türkiye Doğal Gaz Hattı artık hayal değil
Esed'in müftüsü Ahmed Hassûn şimdi ne yapıyor?
“Suriyeli mülteci” etiketi ve toplumsal imtihanımız
Kemalistlerin 94 yıldır üzerinde tepindiği Menemen’de ne oldu?