Paris'in kenar mahallelerinde büyüyen öfkeyle ilgili 'projeksiyonlar' geliştiren bir “derin devlet” elemanı var mıdır acaba?
Yahut İsrail toplumu içindeki etnik ve kültürel çatışmaların nereye varabileceğini / vardırılabileceğini araştıran bir “derin devlet” elemanı?
Yahut Tibet'teki ayaklanma ile Doğu Türkistan meselesi arasında bağ kuran, bu bağ üzerinde zihin jimnastiği yapan bir “derin devlet” elemanı?
Yahut Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ayrılıkçı hareketlerin potansiyellerini inceleyen bir “derin devlet” elemanı?
Yahut Zimbabwe'nin “Doğu'ya Yöneliş” siyasetinden nasıl istifade edilebileceğine dair rapor hazırlayan bir “derin devlet” elemanı?
Hiç sanmıyorum.
Olsa bile, bunların çabalarını değerlendirecek 'mekanizmalar' yok.
Mevcut 'mekanizmalar', Türkiye'nin kendi içindeki hesaplaşmaları üzerine kurulu.
Filanca ülkedeki Türk vatandaşlarının ne kadarı yıkıcı ve bölücü örgütlere mensup, ne kadarı şeriatçı? Böyle şeylerle uğraşılıyor.
Bir de Ermeni ve Rum lobilerinin Türkiye aleyhtarı faaliyetleri takip ediliyor.
Yani, içine kapanık bir “dış istihbarat” anlayışı hakim.
Türkiye'ye yeni mevziler kazandırmak, Türkiye'yi küresel bir aktör haline getirmek, Türkiye'nin dünya siyasetinde etkin bir rol almasını sağlamak filan yazmıyor “derin devlet”in kitabında.
İslam Alemi'ne ve dahî umum insaniyete hizmet gibi ulvi davalar zaten hiç yazmıyor.
Ya ne yazıyor?
“Statükoyu korumak!”
Başka?
Yine “statükoyu korumak”.
Başka?
Yine ve yine “statükoyu korumak”.
Statüko milleti ihya etmiyor, tam tersine milletin iflahını kesiyor, ama olsun, “derin devlet”in statükoyu korumaktan başka derdi yok.
Yurt dışındaki faaliyetlerinde bile bu kadar içine kapanık, bu kadar statükocu, bu kadar ufuksuz, hayal gücünden ve ülkücülükten bu kadar yoksun olan bir “derin devlet”in yurt içinde statüko şövalyeliğinden başka bir şey yapması mümkün mü?
Değil tabii.
Başka bir şey yapamaz, çünkü başka bir şey bilmiyor.
Statüko istediği kadar çürümüş, istediği kadar kokuşmuş olsun; varını yoğunu onu savunmaya harcamayı dünyanın en kutsal vazifesi addediyor.
Gazete köşelerinden yüksek bürokrasiye kadar nüfuz ettiği her yerde statükonun “Bekçi Murtaza”lığını yapıyor, yaptırıyor.
İcabında çeteler kuruyor, terör rüzgârları estiriyor, askeri müdahalelere zemin hazırlıyor.
Statükoyu sarsan veya sarsacak gibi görünen siyasi partilerin kapatılması için kampanyalar yürütmeyi de ihmal etmiyor tabii.
Kapanan partiler bir şekilde tekrar açılıyor, tedavülden kaldırılan siyasetçileri millet tarafından yeniden ve yeniden tedavüle sokuluyor, ama “derin devlet” bir türlü akıllanmıyor; Türkiye'ye zaman ve enerji kaybettirmekten başka şeye yaramayan bu işi hep yapıyor.
Zaman ve enerji kaybı umurunda mı “derin devlet”in?
Kan kaybı bile umurunda değil, yeter ki statüko sağ olsun.
Her şey statüko için.
Peki statüko ne için?
İşte onu anlamadık gitti!
Yeni Şafak gazetesi