Bazıları 'kirli sayfalar' yalnızca bizim siyasi tarihimizde var sanıyor, öyle sandığı için de koruma güdüsüyle hareket ediyor.
Oysa 'derin devlet' neredeyse bütün ülkelerin gerçeği; özellikle de NATO ülkesi demokrasilerin...
İki kutuplu dünyada, kendisine 'Hür Dünya' adını lâyık görmüş olan ülkeler topluluğu, içlerinden birinin yanlış cepheye düşmesi ihtimalini sıfırlamak üzere, her NATO üyesi ülkede oluşturmuştu 'derin devlet' yapısını; İngiliz gizli servisinin yardım ettiği CIA'in eliyle...
Türkiye'yi diğer NATO üyelerinden farklılaştıran, benzer bir yapılanmanın bizde daha önceden de var olduğu gerçeğidir. Sonraları partileşerek iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki (İT), önce gizli örgüt, ardından dernek olarak kurulmuştu. İlk gününden itibaren ülkede ipleri hep elinde tutmasını sağlayacak bir örgüt oldu İT; kendi istihbarat, vurucu timler ve tetikçiler yapısıyla birlikte...
Zaten bu sebepledir ki, NATO tarafından oluşturulan 'stay behind' (Gladio) gizli örgütleri diğer üye ülkelerde tasfiye edilebildiği halde, bizdeki hâlâ direnebiliyor. İT'nin tetikçileri ve vurucu timleri NATO örgütlenmesine uyum sağlamıştı, o yapıdan başka biçimlere geçmesi bu sebeple zor olmadı.
Aslında İtalya'daki Gladio Soğuk Savaş yıllarında neler yapmışsa, savaşın cephe ülkesi Türkiye'deki kardeş örgüt, aynı dönemde benzer eylemler gerçekleştirmişti. Sol-sağ vuruşması, siyasi suikastlar, bombalamalar, kışkırtıcı eylemler... Bizde yekün daha fazla, tahribat daha ağır olsa da, İtalya'daki örgüt de kendi ülkesinde az eylem yapmadı.
İki ülke arasındaki farklılık tasfiye sürecini de etkiliyor. 'Gladio' ve benzeri örgütlerin tasfiyesine gidildiğinde, fena halde kullanıldıklarını anlayarak kendiliklerinden 'muhbir' veya 'tanık' haline dönüşenler, mahkeme sırasında itirafta bulunanlar çok olmuştu; bizde yeminine sadık kalma anlayışı bu tür çıkışları engelliyor.
Yakın geçmişte adı bazı karanlık eylemlere karışmış Ayhan Çarkın'ın gazeteler aracılığıyla yaptığı itiraflar bu yüzden önemli. Sadece 'içerik' açısından değil taşıdığı önem, öne atılıp bildiklerini anlatmak istemesi de onu sürüden ayırıyor.
Söylediklerinin bir bölümü kendisi gibilerden işittikleri veya noktaları birleştirerek vardığı sonuçlar olduğu için az güvenilir olsa da, bizzat karıştığı eylemlerle ilgili anlattıkları bile açık seçik bir resim çıkarmak için yeterli. Kaldı ki, onun gibi birinin şahsen karışmadığı eylemlere dair verdiği bilgiler bile, konuyu bilenler için yol gösterici olabilir.
Her tanığın başına gelen onun için de söz konusu oluyor: Söylediklerinin değerini azaltmak için hakkında tezvirat yapılıyor... Özellikle 'gizli devlet' yapılanmasının peşine düşenlerin, tezviratlara kulak asmak yerine, anlattıklarından hareketle kendi vardıkları bulgular istikametinde soruşturmayı genişletmeleri gerekir.
Kendiliğinden öne çıkan bir tanığa gösterilen nâzik ilgi başkaları için özendirici olur, bunu unutmayalım. Türkiye'nin bağırsaklarının gerçekten temizlenmesini isteyenlerin birinci el tanıklıklara ihtiyacı var. Bugüne kadar 'tanıklık' etmeye yanaşanların azlığı özendirici tavır ve davranışların azlığından olmasın?
Dikkatlerimizi anlatılanlar üzerine yoğunlaştırmanın zamanı...
ZAMAN