Depremi çocuklara nasıl anlatmalı?

Deprem bölgelerinde olmayan çocuklara deprem felaketi nasıl anlatılmalı? Nelerden söz edilmeli, nelerden uzak tutulmalı? Deprem bölgesinde olan çocuklara nasıl davranılmalı?

Dr. Esra Gül Koçyiğit / Fikir Turu

Depremi çocuklara nasıl anlatmalı?

Ülke olarak yastayız; iyi bir haber duymak umuduyla televizyondan gözümüzü alamıyoruz. Sosyal medyada deprem bölgesindeki yurttaşlarımıza nasıl yardım edebileceğimize dair her türlü bilgiye dikkat kesiliyoruz. Biz bunları yaparken çocuklarımız da bizi gözlüyorlar ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Peki, onlara depremle ilgili neyi, ne kadar anlatmalıyız?

Eğer çocuklar deprem bölgesinde değillerse ve etraftaki yetişkinlerin telaşını ve üzüntüsünü izliyorsa, onların da yetişkinler gibi deprem felaketinden korkmaları beklenebilir. Fakat çocuklar, yetişkinler gibi depremin bizim kontrolümüzde olmadığını, doğal bir olay olduğunu anlamakta zorluk yaşarlar.

Çocukların depremden etkilenme derecesini, ailenin tepkisi, kayıp derecesi, ayrılık, günlük yaşantı, cinsiyet, aile içi ilişkiler, ekonomik koşullar ve sağlanan sosyal destek gibi faktörler etkiler.

Okul öncesi dönemdeki 2-5 yaşlarında olan çocuklar depremin neden olduğu kayıplar ve yaşam şartlarında meydana gelen değişiklikleri anlamakta ve bunlarla başa çıkmakta oldukça zorlanırlar. Bu nedenle de ebeveynler ve yakın çevrenin desteğine ihtiyaç duyarlar.

Deprem felaketi karşısında çocukların tepkileri birbirinden farklı olabilir. Bazıları depremin hemen ardından çeşitli davranış değişiklikleri gösterirken, bazıları günler, haftalar veya aylarca hiçbir şey olmamış gibi davranıp daha sonra problemli davranışlar sergilemeye başlayabilirler.

Pek çok çocuk, medya veya sosyal çevresi aracılığıyla depremle ilgili haberlere maruz kalıyor. Çocuklar somut düşünebildikleri için depremin nasıl gerçekleştiğini zihinlerinde tam olarak işleyemezler. Bu nedenle çocukların zihinlerinde deprem belirsiz bir özellik taşır. Belirsizlik ise kaygının artmasına neden olur. Kaygı düzeyi artan çocukta yoğun şekilde endişe, güvensizlik ve korku meydana gelir. Bu nedenle çocukların bu konudaki sorularına uygun cevaplar vermek çok önemlidir. Ancak bunu yaparken çocuğun yaşına ve gelişimine uygun bir biçimde anlatmak da gerekir.

İlk yapılması gerekenler

İlk yapılacak şey, fazla ayrıntıya girmeden, yalın bir biçimde depremin ne olduğunu anlatmaktır. Bunu yaparken aktarılan bilgilerin somut bilgi olmasına ve gerçeğe dayanmasına özen göstermeliyiz. Depremin de kar gibi, yağmur gibi, gök gürültüsü yahut mevsimlerin değişimi gibi bir doğa olayı olduğunu ifade etmek gerekir. Bazen yeryüzünde bulunan katmanların doğal bir şekilde hareket ettikleri ve bu hareket nedeniyle yeryüzünün sallandığı söylenebilir. Ancak depremin bir doğa olayı olduğunu söylerken, aynı zamanda bundan korkabileceğimiz de vurgulanmalıdır.

Dikkat edilmesi gereken başka bir husus da, çocuğun sorduğu soruların geçiştirilmemesi veya üstünün kapatılmaması. Çünkü çocukların güçlü olan hayal dünyası cevaplanmayan sorularla birleşir ve çocuk kendi cevaplarını aramaya başlarlar. Bu durum da çocuğun korkusunun artmasına neden olabilir.

Bazı soruları cevaplamakta zorlandığınızda bu konuda bilim insanlarının araştırma yaptıklarını söyleyebilirsiniz. Burada önemli olan her soruya doğru cevap vermek değil, cevapsız soru bırakmamak, bir şekilde çocuğun merakını gidermektir.
İletişim dilinde açık ve dürüst olmaya dikkat edilmeli, ancak çocuğun yanında depremle ilgili çok detaylı konuşmalar yapmaktan da kaçınılmalı. Çocuğun bulunduğu ortamda sürekli deprem haber ve görüntülerine maruz kalmasının da önüne geçmek faydalı olabilir.

Çocukların duymak istedikleri en önemli şey, güvende olduğunuzdur. Çocuklara kendisinin ve sizlerin de güvende olduğunuzu ve tüm gerekli önlemleri almış olduğunuzu söylemeniz önemli. Oturduğunuz binanın, okulunun sağlam olduğu bilgisini vermek, güven duymasını sağlayacaktır.

Çocuklara dayanışmayı öğretmek gerekir mi?

İnsan sosyal bir varlık olup içinde yaşadığı toplumun da bir üyesidir. Toplumda yaşanan doğal afet gibi bir durumdan dolayı yaşanan sıkıntı ve yoksulluk gibi üzüntü verici durumlar, dertler ve sıkıntılar paylaşarak ve yardımlaşarak azalır.

Çocuklar yardımlaşma ve paylaşma duyguları ile doğmazlar. Hatta ilk 6 yaş benmerkezci özelliğin belirgin bir şekilde görüldüğünü söyleyebiliriz. Bu benmerkezcilik duyguları nedeniyle de yardımlaşma duyguları gelişmemiştir.

Çocuklara bazı duygu ve davranışları sözle ifade etmek, öğretmeye çalışmak yeterli değildir. Bunun için daha çok model olmak ve yaşayarak öğrenmesine fırsat vermek gerekir. Depremde evi, eşyaları zarar görmüş olan kişilere eldeki imkânlar ölçüsünde aile bireyleri olarak yardım etmek ve bu yardımlar gerçekleşirken çocukları da buna ortak etmek etkili sonuçlar doğuracaktır.

Böyle bir durumda çocuk hem uygun modeli gözlemlemiş hem de eylemde bulunmuş olacaktır. Örneğin; çocukların hazırlanan eşya veya yiyecekleri paketlemede yardım etmesi, kendi oyuncak veya eşyalarından, giysilerinden bazılarını ihtiyacı olan çocuklar için vermesi gibi davranışlar çocuklarda yardımlaşma ve dayanışmanın önemini kavraması bakımından etkili olacaktır.

Yapılmaması gerekenler

“Korkacak bir şey yok!”, “Erkekler korkar mı hiç?”, “Sen korkak mısın? Sadece korkaklar korkar.” “Deprem falan olmaz.” gibi ifadelerden kaçınmak gerekiyor. Bunları duyan çocuklar anlaşılmadığını hisseder. Çocukların duygularını dışa vurmalarına izin vermek gerekir.

Korku içerikli oyunlar oynamalarına da fırsat tanımak ve bu sayede korkularıyla başa çıkabilmelerine destek olmak önemlidir. Ayrıca sık sık sarılmak, temas etmek de kendilerini iyi hissetmelerine yardımcı olur.

Depremi yaşayan çocuklara nasıl davranmalı?

Öncelikle çocukların kaybetmiş oldukları güvenlik duygusunu, günlük yaşantı ve rutinlerini tekrar kazanabilmeleri için destekleyici, paylaşımcı ve güvenli bir ortamın sağlanması gerekiyor. Böylesine bir afetle başa çıkabilmeleri için temel birtakım baş etme mekanizmalarının kazandırılması için duygusal paylaşımla birlikte zihinsel açıdan da güçlendirmek gerekiyor.

Bu süreçte iyi bir dinleyici olmak çok önemli. Bu sayede çocuklar duygularını kolaylıkla dile getirebilir. Ayrıca güven verici, sabırlı ve anlayışlı bir yaklaşım sergilemek gerekiyor. Çocukların duygularını ortaya çıkarabilmek, ifade edebilmesini sağlayabilmek için konuşulabilir, resim yapılabilir veya öykü oluşturulabilir. Resim hem çok iyi bir anlatım aracıdır hem de paylaşım aracıdır. Resim aynı zamanda rahatlatır. Güç ve enerjiyi yeniden kazanma alıştırmaları olan oyunlar, kolaj çalışmaları, heykel, müzik gibi çeşitli sanat etkinlikleri duygusal zorluklar ve engelleri aşmada fayda sağlayabilir. Çocukların çizdikleri resimler, oynadıkları oyunlar da güven duygusunun yeniden kazanılmasına, kendi güçlerinin farkına varmasına, neler yapabileceklerine ilişkin farkındalıklarının artmasını sağlayabilir.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!