Depremde Suriyeli mülteci olmanın ağırlığı

Ali Zafer Sağıroğlu, depremin etkilerinin mülteciler için daha zorlayıcı olduğuna dikkat çekiyor.

Ali Zafer Sağıroğlu / Perspektif

Depremler sonrasında Suriyeliler

Yerinden edilme sebeplerinden ilk akla gelenler arasında doğal afetler olmasa da 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler ve sonrasında devam eden bir tür “deprem fırtınası” acı bir gerçeği tekrar hatırlattı. Doğa kendi kanunlarının unutulduğu veya ihmal edildiği zamanlarda insanların toplumsal hayatında unutulmaz izler bırakmaktadır. Bu etkilerin izleri çok uzun zaman toplumsal ve kültürel hafızadan silinmeyecek türden hatıralar olabilmektedir. 

Deprem gibi afetler insanları yerinden yurdundan edip göç etmek zorunda bıraktığı gibi toplum içindeki dezavantajlı grupları bir kat daha kırılgan hale getirmektedir. Afet sonrası kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler, göçmenlerin her biri farklı ve değişik zorluklar yaşarlar. Bunların arasında göçmenler ve özellikle zorunlu göçmenlerin özel bir yeri bulunur. Bu yazıda, çokça ihmal edilen grupların başında gelen deprem bölgesindeki Suriyeliler başta olmak üzere zorunlu göçmenlerin yaşadıkları zorluklara odaklanılacaktır. 

Üç temel soruya cevap aranacaktır: Depremlerin muhtemel toplumsal etkileri nelerdir? Deprem sonrası bölgedeki göçmenlerin ve Suriyelilerin görünümü nedir? Deprem sonrasında Suriyelilerin durumu ne olmuştur ve bundan sonra neler olabilir? 

Depremlerin toplumsal etkileri 

Depremler şiddeti ve etkilediği alana bağlı olarak pek çok değişikliğe sebep olur. Bunların en başında yerinden edilmeler gelir. Deprem sadece yerkürenin bir hareketi değildir, sonuçları itibarıyla insanları da yerinden eden bir etkisi vardır. Her şeyden önce depremlerde birçok insan evlerini geçici veya kalıcı biçimde terk eder veya kaybeder. Aylar, yıllar boyu sürecek bir geçici barınma imkânından sonra birçokları tekrar, bölgenin imar edilmesi halinde bölgede kalmaya devam ederler. Ancak bu durum afetin etki gücüne göre bölgeden kalıcı biçimde ayrılma yönünde ağırlık da kazanabilir. Bölgedeki mevsim şartları, akut barınma imkânları, yardım ve desteklerin sürdürülebilirliği gibi birçok faktöre bağlı olarak insanlar afet bölgesinden geçici veya kalıcı olarak ayrılmak zorunda kalabilirler.   

1000 km2’den daha geniş bir coğrafyayı etkileyen Kahramanmaraş depremi sonrası, ilk hafta bitmeden 2,2 milyon insan bölgeden ayrılmıştır ve başta kamuya ait yurt/pansiyon ile otellere 1,6 milyon kişi yerleştirilmiştir. 2022 yılında Türkiye genelinde toplam 2,7 milyon insanın iç göçe konu olduğu düşünüldüğünde, bir hafta içinde deprem nedeni ile yerinden olan insanların ortaya koyduğu hareketlilik daha net anlaşılacaktır. 

Öte yandan, göçmenler gittikleri yerde önce merhametle ve dayanışma ile karşılansalar da ilerleyen zamanlarda bu duygular önce ilgisizlik, sonrasında ise yeni gelenlere karşı bir öfke veya kızgınlığa neden olabilir. İşgücü piyasasındaki ücretlerden kira fiyatlarına, okullarda sınıfların kalabalıklaşmasından fiyatların artmasına kadar birçok olumsuzluğun kaynağı olarak kolayca “günah keçisi” olarak seçilenler “yeni gelenler” olabilmektedir. Depremin daha ilk haftası dolmadan bazı şehirlerde insanların yüksek sesle dillendirmeye başladıkları -örneğin kira fiyatlarındaki- fahiş artış söylentileri bunun bir işareti olarak kabul edilebilir.

Bu noktada daha önceki benzer şikâyetlerin kaynağı olarak gösterilen zorunlu göçmenlerin yeni zorluklar nedeniyle de yeniden “günah keçisi” haline dönüştürülmeleri olasıdır. Özellikle deprem bölgesindeki büyük Suriyeli nüfusunun özel olarak değerlendirilmesi gerekir.  

Rakamlar ile deprem bölgesindeki Suriyeliler 

Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen başta Suriyeliler olmak üzere göz ardı edilemeyecek bir uluslararası göçmen nüfusunun da olduğu hatırda tutulmalıdır. Suriyelilerin depremlerden etkilenen 11 ildeki sayılarının yıllar itibarıyla gelişimine bakıldığında aşağıdaki tablo ortaya çıkmaktadır.

Tablo 1. Depremden Etkilenen 11 İldeki Suriyelilerin Sayısı (2016-2023)

Kaynak: AYBÜ-GPM tarafından İçişleri Bakanlığı’ndan toplanan veriler ile hazırlanmıştır.  

Depremden hemen önce Türkiye’de kayıtlı bulunan Suriyelilerin yarısının depremin etkilediği 11 ilde ikamet ettikleri görülmektedir. Toplamda 1,7 milyondan fazla olan nüfusun yüzde 82’sinden daha fazlası dört şehirde (Adana, Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa) toplanmaktadır. Bir başka dikkat çekici gösterge, depremden önceki son bir yılda Hatay ve Şanlıurfa’daki Suriyeli nüfusunun yüzde 10-20 arasında azalmış, Gaziantep ve Adana’da ise durağan bir seviyede kalmış olmasıdır. Bu durum dışarıya göç verme eğilim gösteren Hatay ve Şanlıurfa’dan daha fazla Suriyelinin ayrılabileceği, Gaziantep ve Adana’nın ise daha fazla Suriyeliyi çekebileceği şeklinde yorumlanabilir.

Depremin yıkıcı etkisinin Hatay’da çok yüksek olmasının, Gaziantep’in merkezinde ise nispeten düşük olmasının itici ve çekici unsurlar olarak yorumlanması da mümkündür. Bu durumun nasıl şekilleneceğinde Göç İdaresi Başkanlığı’nın şehir ve mahalle bazında koyduğu kayıt kotasının durumu ne şekilde etkileyeceği de izlenmesi gereken bir başka parametredir.   

Tablo 2. Deprem Sırasında Bölgedeki Nüfus, Yabancı Uyruklular ve Suriyeliler

Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu (2022) ve Göç İdaresi Başkanlığı (2 Şubat 2023) (Erişim Tarihi: 12 Şubat 2023) 

Tablo 2’den de görülebildiği üzere, depremlerin etkilediği bölgede yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayısı 14 milyonu aşkındır; 2 milyonu aşkın üç şehir (Adana, Gaziantep, Şanlıurfa) ve 1 milyonu aşkın üç şehir (Diyarbakır, Kahramanmaraş, Hatay) bölgedeki nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu illerdir. Bu sayılar Türkiye nüfusunun yüzde 16’sına tekabül etmektedir ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kabaca her altısından birinin bu depremlerden doğrudan etkilendiğine işaret etmektedir.   

Ancak bölgedeki nüfus sadece Türk halkı ile sınırlı değildir. Hemen hiçbir tartışmada adı geçmeyen yabancı uyruklu ve büyük bir Suriye kökenli insan varlığının da depremden etkilenen bölgede olduğu bilinmektedir. Deprem bölgesinde 1,7 milyonu aşkın geçici koruma statüsünde Suriyeli yaşamaktadır ve bu sayı Türkiye’deki tüm Suriyelilerin yarısına yakındır. 33 bini aşkın diğer uyruklardan yabancının da bölgede yaşadığı bir başka gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve olmayan toplam nüfus düşünüldüğünde depremin etkilediği bölgedeki insan varlığının 16 milyona yakın olduğu görülmektedir. Bu insanların önemli bir kısmının bölgeyi terk etme eğiliminde olduğunu tahmin etmek güç değildir. Zira kış şartları, depremin etki alanının sadece birkaç şehirle sınırlı olmaması, insanların daha uzak bölgelere doğru hareket edecekleri düşüncesini akla getirmektedir. Öncelikle bölgeye en yakın Mersin, Antalya, Kayseri, Konya gibi şehirler olmak üzere ikinci halkada İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi şehirlerin bölgeden hareket eden insanların önemli bir bölümüne ev sahipliği yapacağı öngörülebilir. Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlığı’nın ilk resmî açıklamalarından elde edilen bilgiler, bu eğilimi güçlendirmektedir.      

Depremde Suriyeli göçmen olmanın ağırlığı

Depremin Türk vatandaşlarına müzahir iç göç boyutu sürekli tartışılsa da, henüz hiç konuşulmayan ve çoğu zaman geri planda bırakılan bir başka boyutu bölgede yaşayan uluslararası göçmenlerdir. 33 bin kadarı farklı uyruklardan olmak üzere 1,7 milyondan fazla geçici koruma altındaki Suriyelinin depremin meydana geldiği bölgede yaşadığı bilinmektedir. Depremle ilgili yapılan konuşmalarda ve tartışmalarda hiç isimleri anılmasa da bu büyüklükte bir nüfusun sorunları göz ardı edilmemelidir. 

Depremin ardından başta Suriyeliler olmak üzere bölgedeki yabancılar hakkında asılsız ve gerçek dışı pek çok talan ve hırsızlık haberi dolaşıma girmiştir. Hiçbirinin doğruluğu teyit edilemese de çıkan haberler özellikle Suriyelilere karşı öfkenin öbeklenmesine neden olmuş görünüyor. 

Zor zamanlarda toplum içindeki savunmasız gruplar çok hızlı biçimde “günah keçisi” haline dönüştürülebilir. Tıpkı yer kabuğunun biriken stresini zayıf bir noktadan kırarak atması gibi toplumlar da yaşadıkları gerginlikleri savunmasız ve zayıf gruplar üzerine yönlendirebilir. Özellikle bu konuyu bir “sermaye” olarak gören siyasi aktörler ve medya temsilcileri, hedef alınan grupların içinden çıkan iyi haberleri değil, kötü emsal olabilecek haberleri gündemde tutarlar. 

Bu türden hedef gösterilen gruplara yönelen tehdit ve öfke sadece hedeflediği gruplarla sınırlı kalmaz. Toplumun kendi içindeki farklı toplumsal grupların aralarındaki “ihtilaflı fay hatlarını” tetikleyebilir. Bu nedenle zor zamanlarda yabancılara duyulan düşmanlığı tahrik etmek, toplumun kendisine yönelecek başka türden bir tehlikeye işaret eder.  

Henüz depremin ortaya çıkardığı zarar ve hasar durumu netleşmemiş olmakla beraber, Suriyelilerin yerel halktan daha fazla zarar görmüş olmaları olasıdır. Zira Suriyelilerin kaldıkları binalar genellikle kentlerin en eski ve yıpranmış bölgelerinde olduğundan depremin yıkıcı etkisinin bu türden bölgelerdeki yapı stokunu daha şiddetli biçimde vurduğu tahmin edilebilir. Diğer taraftan enkaz ve kurtarma çalışmalarında Suriyelilerin yerel halktan çok daha dezavantajlı bir durumda olduğu da başka bir gerçekliktir. 

Deprem sonrası bölgeden ilk gelen haberlere göre 6.500 civarında Suriyeli hayatını kaybetmiş ve 35 binden fazla Suriyeli ise Türkiye’den Suriye tarafına geçiş yapmıştır. Depremin ikinci günü Göç İdaresi Başkanlığı depremin etkilediği bölgedeki Suriyelilerin şehir dışına çıkış kısıtlamasını kaldırmıştır. Ayrıca Suriye’ye geçiş yapılmasına, 6 ay içinde dönme imkânı ile izin verilmiştir. Bunun dışında, bölgedeki diğer halk gibi, Suriyelilerin de önemli bir kısmının Türkiye’nin batı bölgelerindeki yakınlarının yanına doğru harekete geçmiş olabileceği değerlendirilmektedir. 

Suriyeli göçmenler için bu yerinden edilme, Suriye’nin içindeki çatışmalardan sonra ikinci bir travmadır. Daha önce siyasi sebeplerle çatışmalardan kaçarak yerinden yurdundan olan insanlar bu defa yaşadıkları deprem afeti ile bir kez daha yerinden edilmiş oldular. 

Yaşadıkları zorluklar yanında toplumsal dayanışmanın “kör noktalarında” kalan sığınmacıların yaşadıkları acı, zaman zaman karşılaştıkları haksız ve adil olmayan toplumsal reaksiyonlarla daha ağır bir hale dönüşebilmektedir. Yaşanan afetten sonra toplum içinde yükselebilecek reaksiyon, diğer savunmasız gruplar gibi Suriyelilerin de korkularını bir derece daha artırmış olabilir. 

Deprem sonrası Suriyeliler için yerleşim seçenekleri

Yaşanan süreçte yerinden olan Suriyeliler için birkaç seçenek görünüyor. Birinci olarak; bölgede kalarak kırılgan bir ortamda yaşamlarına devam edebilirler. Bu durumda zaten büyük hasar almış ve terk edilmiş evler Suriyeliler için tehlikeli, ancak kaçınılmaz bir barınma seçeneği olabilir. Zaten azalmış olan güvenli barınma imkânlarından Suriyelilerin en son ihtimalde yararlanabileceklerini tahmin etmek güç değildir. 

Bölgedeki Suriyeliler açısından ikinci seçenek, bölgenin dışındaki çevre illere geçici veya kalıcı biçimde göç etmek olabilir. Depremin gerçekleştiği Gaziantep dışındaki tüm illerde Suriyelilerin nüfusu azalma ve dağılma eğilimi göstermektedir. Bu durumda depremin yıkıcı etkisinin olduğu illerin Suriyelilerin göç etme eğilimlerini daha fazla tetikleyebileceği değerlendirilebilir. Bu illerin başında Hatay ve Şanlıurfa gelmektedir. Göç İdaresi Başkanlığı’nın 2022 yılı Ocak ayı istatistikleri incelendiğinde Hatay’da 433.683 Suriyeli kayıtlı görünürken 2023 yılı Şubat ayında bu rakamın 354.648 olduğu görülmektedir. Şanlıurfa’da 2022 yılı Ocak ayında 427.818 olan sayı ise 368.223 seviyelerine gerilemiş görünmektedir. Bölgedeki diğer illerde ise kayda değer büyüklükte bir değişiklik göze çarpmamaktadır. Bu durumda Gaziantep, Mersin, Adana gibi illerin ağır hasar alan Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman gibi illerden Suriyelileri çekmesi muhtemeldir. Diğer bir halkada ise Konya, Kayseri, Ankara, Bursa gibi sanayi sektöründe çalışma imkânı sunan şehirlerin diğer Türk vatandaşlarıyla birlikte Suriyelileri de çekeceği öngörülebilir. İstanbul da seçenekler arasında olsa da Göç İdaresi Başkanlığı yayımladığı yazıda İstanbul’u Suriyelilerin kaydına kapattığı için İstanbul’da Suriyelilerin ancak düzensiz hareketliliklerin artışının izlenebileceği değerlendirilmektedir. 

Üçüncü bir seçenek, Suriyeliler açısından Suriye’deki güvenli bölgelere dönüş gibi görünse de bu seçeneğin çok yaygın olmayacağı tahmin edilebilir. Zira deprem, Suriye’nin kuzeyinde de önemli ölçüde bir yıkıma sebep olmuş görünmektedir. Halen Suriyeliler arasından Suriye’ye yönelen nüfusun yakınlarını ziyaret etmek için geçici olarak bölgeye gittiklerini değerlendirmek daha akla yatkın görünmektedir. Gidenlerin ne kadarının kalıcı olacakları, ileriki günlerde açıklanması olası istatistiklerden sonra daha sağlıklı biçimde değerlendirilebilir. Bilakis Suriye’nin kuzeyinde de oldukça yıkıcı olan depremin bölgedeki 5 milyonu aşkın nüfusun arasında yeniden bir göç hareketini tetikleyebileceği düşünülebilir. Ancak depremden sonraki ilk iki hafta içerisinde buna dair herhangi bir işaret gözlemlenmemiştir.

Dördüncü bir seçenek ise Suriyelilerin üçüncü ülkelere geçişleri ve yerleştirilmeleridir. 2011 yılından beri Türkiye’deki Suriyelilerin arasından “yeniden yerleştirme programları” çerçevesinde üçüncü ülkelere yerleştirilenlerin sayısı 50 bin civarındadır. 10 yılı aşkın bir süredir son derece kısıtlı sayılarda çalışan yeniden yerleştirme mekanizmalarının deprem sonrası süreçlerde daha fazla çalıştırılabileceğini düşünmek fazlaca “iyimser” bir tahmin olabilir. Ancak Türkiye bu konuda uluslararası kamuoyunu daha fazla yük paylaşımına davet edebilir ve programların kapasitelerinin artırılması çağrısında bulunabilir. Diğer taraftan üçüncü ülkelere geçişlerin sadece düzenli yollardan değil, düzensiz yollardan da gerçekleştiği bir sır değildir. 2015 yılındaki “büyük akın”dan beri Avrupa’ya geçen 700 bin Suriyeli olmuştur ve halen geçişlerin durduğu söylenemez. 

Tüm bu seçenekler arasında Türkiye’de seçim arifesinde gerçekleşen deprem sonrasında Suriyeliler üzerinde artan sosyal baskının daha fazla yükselmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Bu durum, “yeni” korkulardan kaçan insanların Türkiye’nin ve dünyanın bir köşesinde umut dolu bir gelecek arayışına çıkması anlamına geliyor.

Sonuç ve öneriler

  1. – Deprem sonrasında bölgeden ayrılan ve iç göçe konu olan nüfusun bölgeye dönüşlerine yönelik programlar geliştirilmelidir. Uzayan her gün, geri dönüşlerin zorlaşmasına anlamına gelir.
  1. – Bölgede yaşayan başta Suriyeliler olmak üzere diğer uyruklardan uluslararası göçmenlerin durumları göz ardı edilmemeli ve yapılan yardım faaliyetleri ile desteklenmelidir.
  1. – Uluslararası kamuoyu yük paylaşımını artırmaya ve yeniden yerleştirme programlarını geliştirmeye davet edilmelidir. 
  1. – Suriye sınırları içinde kalan ve depremden etkilenen bölgelerdeki Suriyelileri desteklemek üzere uluslararası dayanışma kanalları geliştirilmelidir. Uluslararası kamuoyu bu bölge için yardıma davet edilmelidir. Yardımların ulaştırılması için sınır kapıları BM öncülüğündeki uluslararası yardım mekanizmalarına açık tutulmalıdır.
  1. – Deprem bölgelerinden ayrılan Suriyelilerin gerek bölgede gerekse Türkiye’nin diğer bölgelerine yönelik yerleştirilmelerine dair bir yeniden yerleştirme politikası geliştirilmelidir. 
  1. – Deprem bölgesinde girişilecek imar faaliyetlerinde Suriyelilerin de katkıları planlanmalıdır. Buna yönelik olarak bölgede faaliyete geçecek şirketlerin ihtiyaç duyduğu ve yerli işgücü pazarından karşılayamadığı çalışanların Suriyeliler arasından karşılanabilmesine yönelik politikalar geliştirilmelidir. Bu anlamda bölgedeki illerde Göç İdaresi Başkanlığı tarafından düzenlenen “ikamet izinleri” yanında bölgede faaliyet gösteren ve işgücü talebi olan işverenler vasıtası ile Uluslararası İşgücü Genel Müdürlüğü tarafından “çalışma izinleri” türünden programların kapsamı genişletilebilir.

__

¹ A. Z. Sağıroğlu, Ünsal, R., Özenci, F. (2023). Deprem Sonrası Göç̧ ve İnsan Hareketlilikleri Durum Değerlendirme Raporu. AYBÜ-GPM Bilgi Notu. Ankara: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Göç̧ Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AYBÜ-GPM). https://aybu.edu.tr/GetFile?id=4f20e3b4-04cb-4bf3-b046-fddcad2caef8.pdf

² TUİK, “İç Göç İstatistikleri-2021,” (Çevrimiçi) https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Ic-Goc-Istatistikleri-2021-45869, 21.02.2023.  

³ A. Z. Sağıroğlu, Ünsal, R., Özenci, F. (2023). Deprem Sonrası Göç̧ ve İnsan Hareketlilikleri Durum Değerlendirme Raporu. AYBÜ-GPM Bilgi Notu. Ankara: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Göç̧ Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AYBÜ-GPM). https://aybu.edu.tr/GetFile?id=4f20e3b4-04cb-4bf3-b046-fddcad2caef8.pdf

⁴ Sağıroğlu, A. Z., Ünsal, R., Özenci, F. (2023). Deprem Sonrası Göç̧ ve İnsan Hareketlilikleri Durum Değerlendirme Raporu. AYBÜ-GPM Bilgi Notu. Ankara: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Göç̧ Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (AYBÜ-GPM). 

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!
ABD, Suriye'deki askeri birliğini geri çekecek mi?
Suriye Devrimi'nde kazananlar ve kaybedenler