Deprem faciası üzerinden mahremiyeti hedef almak!

Sol-seküler yayın organları ‘kadınlık rolleri’ üzerinden depremzede kadınların mahrem duygularını tahrip etmeye çalışıyorlar!

Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER

İzmir depreminden sonra yaşanan acılar bazı yayın organları için elverişli bir zemin sağladı. Kendi politik söylemlerine uyacak şekilde ‘acıyı’ kullanan bu yayın organları ve sosyal medya kullanıcıları depremde kadınların herkes gibi yaşadıkları zorlukları araçsallaştırma yoluna gitti.

Onedio isimli popülist site deprem esnasında ‘üstünü başını toplayamaya’ çalışan kadınların can verdikleri iddiasından yola çıkarak kadınların depremde daha fazla ölüm yaşadıklarını söyledi. Birgün isimli sol tandanslı yayın organı da aynı şekilde deprem anında, dayatılan kadınlık rollerinin ‘nasıl giyinmeleri’ hususunda kadınları nasıl etkilediğini “Deprem olursa kaçamam” başlıklı yazıda incelemeye çalışmış.

Onedio’nun bu konuda verdiği bir örnek ise dikkat çekici. Herkes hatırlayacaktır, Elazığ depreminde enkazdan kurtarılan Hatun isimli kadının öncelikle başörtüsünü istemesi o dönem de epey ilgi çekmişti. Müslüman bir kadının hayati bir refleksmiş gibi başörtüsünü istemesini ‘dayatılan kadınlık rolleri’ ile ilişkili okuyamaya çalışan site şüyuu vukuundan beter bakış açısını da gözler önüne sermiş oluyor.

Yaşanılan zorlu şartların (deprem vs gibi) tesettür konusunda Müslümanların bazı tavizler vermesini anlayışla karşılanabilecek hale getirdiğini söylemek mümkün. Kimsenin o kadıncağıza çıkıp da ‘niye başın açık?’ diyecek hali yoktu. Ancak Hatun Teyze’nin gösterdiği hassasiyeti anlamayanlar açısından olayı ‘kadınlık rolleri, cinsiyet kalıpları’ şeklinde izah etmek sığ ve gayri ahlaki yaklaşım tarzlarını da ortaya çıkartıyor. Deprem sonrası şartlarda, çadır vs. koşullarında kadınların sorunlarını izah etmek noktasında yaşayabilecekleri problemlere dikkat çekilmesini anlayabiliriz. Ancak Müslüman kadınların deprem anında bile tesettürü, mahremlerini düşünmelerini tahkir ve tahfif etmeye çalışan bu şartlanmış, idrak zorluğu yaşayan düşünme biçimini anlayamayız.

İslam tarihinde en bilinen olaylardan birisi Beni Kaynuka hadisedir. Müslüman bir kadını başörtüsüne el uzatarak taciz eden Yahudi kabilesi Kaynukaoğulları bu olayın ardından kuşatılmış, savaşçı erkekleri öldürülüp Medine’den  sürülmüşlerdir. Başörtüsünün Müslümanlar için önemini görmek açısından bu olaya bakmak bile yeterlidir. Bu sebeple Müslümanların anlam dünyalarında ve geleneklerinde başörtüsüne sahip çıkmak pekâlâ Müslümanlığın mahiyeti yani varoluşuyla alakalı bir husus olarak görülebilir. Hal böyleyken Müslüman kadınların deprem anında bile mahremiyetlerini ve başörtülerini düşünmeleri gayet doğal bir şeydir.

Olaylara tarihsel derinlikten yoksun bir şekilde bakanlar sağlıklı bir toplum değerlendirmesi de yapamıyorlar. Dikkat çekmeye çalıştığımız konu sadece bir örnek. Sol-seküler yayın organlarının habercilik anlayışlarında(!) İslam ve Müslümanlar söz konusu olduğunda hakim olan cehalet, ideolojik bağnazlıktan kaynaklanıyor.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!