Hatay’daki başörtülünün elini öp!
Bir gün önce Denizli’de, 30 Ağustos törenlerinde, başörtülü bir bayanı, protokol tribününden dışarı çıkartan astsubay görüntüsü hafızamızdan daha silinmemişken, Hatay’da bir şehid cenazesini izliyoruz.
Dışardan baktığınızda, fotoğrafta görünen şahıslar aynı..
Fotoğrafta yine başörtülü kadınlar var.
Yine resmi elbiseli subaylar var...
Birarada bulunma sebebleri farklı da olsa, yerleri farklı da olsa, isimleri farklı da olsa, görüntülerin özeti, işte bu: Başörtülü hanım ve üniformalı subay!
Evet, fotoğraflar, başörtülü hanım ve üniformalı subayı barındırması açısından aynı ama, bu sefer Hatay’daki resmi elbiseli subayın tavırları, Denizli’deki subayın tavrından farklı..
30 Ağustos törenlerinde, “Sizi dışarı çıkartmak zorundayız” diyen resmi elbiseli astsubayımız yerine, şimdi Hatay’da izlediğimiz görüntüde, üniformalı subayımızın, başörtülü bir hanımın elini öpmesi var!
Üstelik başörtülü hanımın elini öpen subayımız; astsubay değil, kıdemli albay!
Şimdi, hiç lafı eğip bükmeden, konuyu savsaklamadan, demagojiye falan sapmadan; dürüstçe tartışalım.
Başörtü; eğer cumhuriyet karşıtı bir kıyafet ise, Denizli’deki uygulama doğru demektir. Bundan da taviz verilmemesi gerekir, ne pahasına olursa olsun!..
Bunun aksine, başörtünün cumhuriyet karşıtlığı ile bir ilgisi yok ise, Denizli’deki uygulamanın yanlışlığı bir yana, devletin temeline dinamit konulmasından bir farkı yoktur.
Evet, ikisi de subay.. Aynı günlerde, birbirine taban tabana zıt iki farklı tavır izliyoruz.
Ya Denizli’deki başörtülü bayanın protokol tribününden çıkarılması yanlış!
Ya da Hatay’daki albayın başörtülü hanımın elini öpmesi yanlış!
İkisinin birden doğru olması mümkün değil!
Akıl kabul etmez bunu!
Görmezlikten gelerek, duymazlıktan gelerek de, bu konuyu kimse geçiştiremez!
Genelkurmay, hiç üzerine vazife olmayan böyle bir konuda, bu birbirine zıt uygulamaları ile, bence çok büyük itibar kaybına uğruyor!
Kendileri görmezlikten gelince, 73 milyon insan da, bu ikircikli tavrı görmemiş olmuyor..
Onlar bu konudaki çifte standartlarını tartışmıyorlar diye, halk da bu konuyu kendi arasında tartışmıyor mu sanki?
“Ama onun başörtüsü ile, diğerinin başörtüsü arasında fark var” söylemine de kimse başvurmasın!
Kimse ikiyüzlülük yapmasın.
Denizli’deki bayanın başörtüsü ile, Hatay’daki şehid annesinin başörtüsü arasında fark var ise, buyrun çıkın açıklayın: “Denizli’deki bayanın başörtüsü yasaktır. Hatay’daki şehid annesinin başındaki örtü serbesttir” deyin..
Kuralı açıkca ilan edin.
Yoksa, işinize geldiği gibi hareket edip; annesinden emanet aldığınız çocuğunun şehadeti üzerine başörtülü de olsa el öpüp, aynı kıyafetteki bir başka hanımı tribünden aşağıya indirirseniz, sizin “Vatan topraklarını savunuyoruz” iddianıza kimse inanmaz..
“Başörtülü bayanın elinin öpülmesi” mi gerekir, yoksa “tören alanından çıkarılması”mı gerekir, daha bunu tesbit edemeyenler, vatanın nasıl savunulacağını belirlemede, ne derece başarılı olabilirler?
Bakmayın konuyu, Denizli ve Hatay’daki iki başörtülü bayana indirgediğimize..
Bu ülkede, cumhurbaşkanının eşine bile tahammül edemeyenler var. Eşli-eşsiz davet rezaletini, bugün dahi devam ettirme saygısızlığını gösterenler var.
Bu ülkeye en büyük kötülük, bu ülke savunmasına en büyük zarar, bu ülke insanlarının bazılarını, kıyafetlerinden dolayı düşman gibi görmektir!
Şu an sergilenen uygulama da, sorumlular belki farkındadırlar/belki değildirler ama, ülke için fayda değil, zarar vermektedir.
Kokteyllerde/resmi törenlerde, yalaka gazeteciler bu sıkıntıyı size aktarmıyor, konuşmalarda dile getirmiyorlar diye, kimse bu ikircikli tavrın farkedilmediğini sanmasın..
Siz gözünüzü kapatmakla, karşınızdaki sorunu yok etmiş olmazsınız. Sadece görmemiş olursunuz!
Bu da size fayda değil, tam aksine zarar verir.
Vakit gazetesi