Kenan Alpay - Demokrat Gerillaların Barış Seferberliği
Kelimeleri, kavramları, sıfatları o kadar kolay ve çabucak harcıyorlar ki ne asgari düzeyde bir tutarlılık ne de bir damla inandırıcılık bırakıyorlar arkalarında. Demokrasi ve barış güçlerine seslenmeler, vicdan ve sorumluluk sahibi yurttaşlara çağrılar filan ne kadar da sahtekârca ne kadar da mide bulandırıcı. Bütün gündemleri silahların gölgesinde gerilim yaratmaktan ibaret olan bir siyasal geleneğin hâlen bu yöntemlerle prim yapması da hayreti muciptir elbette.
Çözüm sürecinde dahi yakıp yıkmayı, yol kesip adam kaçırmayı, şantiye basıp iş makinelerini kundaklamayı, en önemlisi insanların canına kast etmeyi marifet bellemiş bir hareketin çağrısı şöyle: “Gelin hep birlikte barış, çözüm, adalet, demokrasi ve müzakere mücadelesini güçlendirelim.” En iyi ihtimalle çirkin bir şakaya benziyor bu türden çağrılar. Suçları, zulümleri, kötülükleri maskelemeye yeltenen ve salt sahte imajlardan ibaret olan bu tür çağrıların toplumda yumuşamayı değil daha fazlasıyla öfke ve düşmanlığı yükseltmektedir esasen.
Hem Geçici Hem de Savaşçı Ha!
PKK-HDP’ye müzahir çevrelerce gündemde tutulan “yetkileri kısıtlanmış/geçici hükûmet” tarzı itibarsızlaştırıcı nitelemeler yetmemiş olmalı ki “geçici savaş hükûmeti” frekansından yayın yapmaya karar verdiler. Şiddet sarmalı başta olmak üzere Türkiye ve Orta Doğu’ya dair kötü giden her ne varsa “sorumlusu Erdoğan-Davutoğlu ikilisidir” söylemiyle güya kendilerini temize çıkarma kurnazlığına giriştiler. Peki, bu kurnazlık karşılık bulur ve toplum son dönemde giderek yükseltilen gerilim ve şiddetin faturasını Erdoğan ve Davutoğlu’na çıkarır mı? Tersine toplum PKK’nın alan hâkimiyetini tahkim etmesine müsaade ettiği, göz yumduğu ve gerekli tepkiyi göstermediği için Hükûmete tepki duyuyordu.
(...)