HAKSÖZ-HABER
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Suruç olayı üzerine yayınladığı kınama bildirisinde saldırıdan ziyade PKK ve yandaşlarına suçlamalar yöneltmişti. HDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş bu duruma sert tepki verdi.
Demirtaş’ın konuya ilişkin açıklaması şöyle: “Partimize dönük dünden beri kullanılan hakaret ve tehdit dilini de aynı şekilde iade ediyoruz. Kendine milliyetçiyim deyip Suruç katliamını kınadıktan sonra 3 sayfa ama ancak yazanlar kusura bakmasınlar IŞİD zihniyetlidirler. Onların seviyesizliğine düşecek halimiz yok. Aklını yitirmiş, tek bir siyasî çözüm içerisi içermeyen tümüyle hakaret ve küfürden oluşan bir metne de siyasî bir metin demiyoruz. Tarihlerinde yaptıkları siyasî bir açıklama da yoktur. Küfürsüz ve hakaretsiz bana bir açıklamalarını getirin kendilerine saygı duyduğumu ilan edeceğim. Kendilerine milliyetçi diyenlerin sokak ağzıyla ucuz bir dille yaptıklarına cevap verecek halimiz de yok. Kendi yönetimlerinin seviyesizliğini gösterir." dedi.
Bahçeli’nin yaptığı yazılı açıklamanın mahiyeti, kınama bildirisinin neyi kınadığı vs. tartışılabilir elbette. Bu açıdan Demirtaş’ın tepkisi anlaşılabilir ama bu tepkiyi verenlerin dönüp bir de kendi sözlerine, tepkilerine bakmaları gerekmez mi?
Olay anından itibaren başta Demirtaş olmak üzere HDP yetkililerinin açıklamalarında, PKK sözcülerinin ve bağlantılı legal-illegal tüm kuruluşların bildirilerinde dile getirilen suçlamalar, hakaretler, tehditler hangi seviyenin göstergesidir? MHP’nin açıklamasında kendilerine hakaret edildiğinden şikâyet edenlerin saldırının sorumlusu olarak AK Parti’yi vurgulamaları, sürekli olarak AK Parti-IŞİD ortaklığından söz etmeleri, tehdit yağdırmaları normal bir durum mudur?
Her açıklamalarıyla ortamı geren, provokasyonlara zemin hazırlayanların birilerine üslup dersi vermeye kalkmaları ilginç olmuş gerçekten! Hiç şüphesiz birilerine “bu kadar da olmaz, ayıptır” diyenlerin önce kendi ayıplarıyla, tutarsızlıklarıyla yüzleşmeleri gerekir.